Gerçek manada yaşandığı takdirde hiçbir şekilde taklit edilmesi mümkün olmayan samimiyet, insanın içiyle dışının bir olması, kalbinde hissettiklerini karşısındaki insana olduğu gibi yansıtması, alabildiğine dürüst, açık ve net olmasıdır. Kişinin gerçek düşüncelerini ve gerçek kimliğini hiç saklamadan, hiç hesap yapmadan, kendisini olduğundan farklı göstermeye çalışmadan açıkça ortaya koymasıdır. Samimiyetin önemli bir özelliği ise, kalpte yaşanmadığı takdirde hiçbir şekilde taklidinin yapılamamasıdır. Samimi insanın tüm tavırları doğal ve içinden geldiği şekildedir ve bu doğallık da insanlar üzerinde çok derin ve olumlu bir etki oluşturur. Samimi insanın bakışları, konuşması, üslubu, mimikleri çok doğal ve etkileyicidir.
Yapmacık Tavırlardan Kaçınmak
Pek çok insan samimiyetin gücünden ve etkisinden habersizdir. Bu nedenle de, ancak samimiyet ile kazanılabilen özellikleri çok farklı tavırlarda ararlar. Kimi insanlar karşılarındaki kişileri etkilemek için yapmacık tavırlara başvururlar. Karşılarındaki kişinin en çok hangi tavırlardan, hangi düşüncelerden etkileneceğini düşünüyorlarsa, içlerinden gelmediği ya da o şekilde düşünmedikleri halde, karşı tarafı hoşnut edebilmek için o şekilde görünmeye çalışırlar. Her insanın birbirinden çok farklı karakter özelliklerine sahip olması nedeniyle de, herkesin yanında farklı bir kişiliğe bürünmeye, farklı tavırlar sergilemeye, farklı düşünceleri savunuyormuş gibi görünmeye çalışırlar. Oysa bu samimiyetsiz yaklaşım onları ikiyüzlü davranmaya yöneltir. Öte yandan içten gelmeyen bu yapmacık tavırlar, kişinin gerçek karakterini yansıtmadığı için karşı taraf üzerinde de beklenilen etkiyi oluşturmaz.
Hatta tam tersine iticilik, soğukluk ve uzaklık meydana getirir. Bu kişinin gerçek kişiliğini gizlediğini ve her tavrının yapmacık olduğunu bilmek, karşısındaki kişi üzerinde bir tedirginlik ve güvensizlik oluşmasına neden olur.
Yapmacık tavır, Kuran ahlakının dışında bir yaşam çizildiğinde ortaya çıkar. Bu da kişileri Allah'ın rızasını değil, insanların rızası gözeten dolayısıyla kayıpta olan bir yaşama sürükler. Yüce Rabbimiz Allah, Kendisi'ne şirk koşulmasını affetmeyeceğini Kuran'da şöyle bildirmiştir:
``Gerçekten, Allah, Kendisi'ne şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise, dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur.`` (Nisa Suresi, 48)
Allah Kuran`da, kendilerini insanların rızasını ve hoşnutluğunu kazanmaya adamış kişilerin durumunu ise şöyle bir örnekle açıklamıştır:
``Allah (ortak koşanlar için) bir örnek verdi: Kendisi hakkında uyumsuz ve geçimsiz bulunan, sahipleri de çok ortaklı olan (köle) bir adam ile yalnızca bir kişiye teslim olmuş bir adam. Bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd, Allah`ındır. Hayır onların çoğu bilmiyorlar.`` (Zümer Suresi, 29)
Samimiyet Allah Korkusu ile Kazanılır
Allah`ın Kuran`da bildirdiği gerçeklerden uzak yaşayan cahiliye insanları, samimiyetsizliğin Allah Katındaki ve insanlar üzerindeki karşılığını gereği gibi düşünmedikleri için yapmacık tavırlara bürünmekte bir sakınca görmezler. Yapmacıklık, Kuran ahlakını yaşamayan insan karakterinde sık sık görülebilmektedir. Bu tür insanlar, arkalarından konuştukları, aslında hiç hoşlanmadıkları, saygı duymadıkları insanların yüzlerine karşı ortak menfaatleri nedeniyle, sahte bir sevgi ve ilgi gösterebilirler. Çekinmeden birbirlerine yalan söyleyip aldatabilir, bir insan hakkındaki olumsuz kanaatlerini gizleyip, sorulduğunda tam tersi yönde bilgi verebilirler.
Oysa Kuran ahlakını yaşayan bir insan bu tür tavırlardan titizlikle kaçınır, çünkü kalbinde Allah korkusu vardır. Hiçbir zaman küçük menfaatler uğruna insanların hoşnutluğunu kazanmaya çalışmaz. Tüm bunların, insanı hem Allah Katında hem de insanların gözünde küçük düşürecek seviyesiz tavırlar olduğunu bilir ve buna hiçbir zaman tenezzül etmez. Amacı hayatının her anında Allah`ın rızasını kazanabileceği davranışlarda bulunabilmektir.
Allah`ın beğendiği ahlakın ancak samimiyet ile yaşanabileceğini bilir. ``... O, sinelerin özünde olanı bilendir.`` (Şura Suresi, 24) ayetindeki gibi Allah`ın insanların kalplerinde gizlediklerini bildiğinin şuurundadır. Allah bu gerçeği bir başka ayette ``Sözü açığa vursan da, (gizlesen de birdir). Çünkü şüphesiz O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilmektedir.`` (Taha Suresi, 7) şeklinde bildirmiştir. Bu nedenle insanın, kalbinde olanı çevresindeki insanlardan gizlemesinin kendisine hiçbir faydası olmaz. Allah bunu zaten bilmektedir. İnsanın, bu gerçeğe rağmen, insanları aldatmaya çalışması büyük bir samimiyetsizlik ve akılsızlık olur. (Harun Yahya, Kuran`ı Dinlemeyenler)
Bunun yanı sıra Kuran ahlakını yaşayan bir insan, insanların rızasını kazanmanın kişiye ne dünyada ne de ahirette bir fayda sağlamayacağını da bilir. Bu nedenle iman sahipleri şirkten ve insanların rızasını kazanmaya yönelik tüm tavırlardan titizlikle sakınırlar. Bu da, onların samimiyette bir ömür boyu kararlılık göstermelerini sağlar. Çünkü şirkten tamamen arınmış gerçek bir tevhid inancı samimiyeti şart koşar.