Önümüzdeki günlerde 15 gün arayla Suriye’nin geleceği ile ilgili iki önemli toplantı gerçekleşecek. Toplantıların ilkinde taraflar, 23 Ocak’ta, ateşkesin başlamasında büyük rol oynayan Türkiye ve Rusya öncülüğünde Kazakistan’ın başkenti Astana’da toplanacaklar. Ardından 8 Şubat’ta Birleşmiş Milletler öncülüğünde Cenevre Toplantısı gerçekleşecek. Bu toplantı, 2012, 2014, 2016 yıllarında gerçekleşen toplantıların 4. turu olacak. Her iki toplantının da ana gündemi, ülkede kalıcı barış için ortak bir yol haritası geliştirmek olacak. Kalıcı barışın sağlanması durumunda ise Suriye’nin idaresinin ve altyapısının yeniden yapılanması planlanacak. Altı senedir birbirleri ile kıyasıya savaşan tarafların bir yönetim altında birleşmesi önemli bir problem olarak öne çıkıyor. Fakat Ortadoğu’nun ve büyük resimde İslam aleminin geleceği için, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması çok önemli.
Son dönemde uluslararası medyaya birbiri ardına Ortadoğu’yu bölen haritalar servis ediliyor. Bir kısım mahfillerde yeni siyasi harita mühendisliği yapılmakta. Bu yeni haritalar Libya’dan Pakistan’a kadar 19 İslam ülkesini ve bu ülkelerde yaşayan yaklaşık 650 milyon Müslümanı etkisi altına alacaktır. Bir kısım derin güçlerin özellikle Ortadoğu için planladıkları kanlı senaryo gerçekleşecek ve Müslüman ülkelerin yeniden bölünmesi ile dünya, daha tehlikeli bir yer haline gelecektir. Söz konusu plan dahilinde on yıllarca sürecek yeni iç savaşların çıkması hedeflenmektedir. Bu sinsi planın mutlaka önüne geçilmelidir. İslam aleminin ihtiyacı yeni çatışma ortamları, yeni bölünmeler, yeni ayrılıklar değildir. Ortak noktaları arttırıp birleşme zamanıdır.
Parçalanmış Ortadoğu haritalarının ilki Soğuk Savaş’ın ardından İngiliz tarihçi Bernard Lewis tarafından çizildi. Güncellemesi Amerikan istihbarat görevlisi Yarbay Ralph Peters imzasıyla 2006 yılında ortaya çıktı. Ardından Ocak 2008’de Atlantic Monthly dergisinde Jeffrey Goldberg’in makalesi ve 25 Eylül 2008’de Amerikan kongresine sunulan Kenneth Katzman imzalı rapor ile iki yeni harita daha geldi. Bu tarihten günümüze Wall Street Journal’da, The Atlantic’te, BBC’de, New York Times’da, Pakistan Defence’de, Washington Post’ta, Reuters’de, Huffington Post’da birbirinden farklı birçok “Yeni Ortadoğu Haritası” yayınlandı.
Düşünce kuruluşları ya da medya kurumları, bu haritalarla, temsil ettikleri merkezlerin siyasi veya ekonomik çıkarlarına göre yeni sınırlar çizdiler. Masa başında çizilen bu sınırlar arasında kısmi farklılıklar olsa da hepsinin ortak bir noktası vardı. Bugünün Müslüman devletlerinin yıkılıp, yerlerine Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Batı Asya’da yeni 15 küçük devletçik kurulması hedeflenmekteydi. Bu haritaların gerçek hayat uygulamaları bugün Yemen, Libya, Suriye, Irak ve Afganistan’da yaşanmaktadır. İslam aleminin toplu halde, bu bölme politikalarına karşı dur demeleri gerekmektedir. Suriye barış görüşmeleri bu konuda çok uygun bir direnç noktası olacaktır.
Astana katılımcıları, Moskova görüşmeleri sırasında Suriye’nin bütünlüğünün korunmasını konusuna özellikle vurgu yapmışlardı. Rusya ve Türkiye, bölünmenin getireceği tehlikelere defalarca dikkat çekmiş ve Astana’da gerçekleşecek toplantının ana amacının ülkenin parçalanmasını engelleyecek bir çözüm planı olduğunu belirtmişlerdir. Bu vurgu sadece Suriye’nin değil, bölgenin de geleceği için büyük önem taşımaktadır.
Türkiye, kuşkusuz Suriye konusunda söz söylemeye en çok hak sahibi ülkelerden biri. Türk topraklarına 2016’da gerçekleşen birçok terörist eylemde Suriye’den gelen YPG/PKK elemanları yer aldı. Keza ABD’nin YPG’ye gönderdiği silahlar da, PKK tarafından Türkiye’ye karşı kullanılıyor. Türkiye’de 3 milyon Suriyeli mülteci yaşamakta. Türk hükümeti, misafirleri için 5 senede 20 milyar dolara yakın harcama yaptı. Türkiye ve Suriye, 650 km’lik ortak bir sınıra sahip; dolayısıyla sınırın diğer tarafının güvenliği Türkiye’nin güvenliği ile eşanlamlı. Sınırın ötesinde özellikle Stalinist PKK’nın kantonlar oluşturarak hem Suriye hem de Türkiye için tehdit teşkil etmesi kesinlikle kabul edilemez. Zaten Suriye rejimi de, muhalefeti de Türkiye’nin bu endişesini paylaşıyor.
Gelinen noktada birçok bölge devleti, Suriye’de garantörlük görevinin yüklenmeye, Suriye’nin yeniden kurulmasında fedakarlık yapmaya hazırlar. Bazı mahfiller istemese de Suriye’de kalıcı barış ilk kez bu kadar yakınlaşmıştır. Suriye barışının iç savaşın devam ettiği Müslüman topraklarına da olumlu etkisi olacaktır. Müslümanlar tüm dünyaya barış içinde yaşayabileceklerini gösterecek, Samuel Huntington gibi savaş çığırtkanlıklarının “Medeniyetler Çatışması” ya da “Müslüman Savaşları Çağı” projeleri sonuçsuz kalacaktır. Müslüman aleminde akan kanı durduracak çok fazla fırsat kalmamıştır. Bu imkan harcanmamalıdır. Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de, Libya’da ateşle çevrilmiş mazlumların beklentisi budur. Suriye toplantılarına Müslüman Kardeşliği ruhu hakim olmalıdır. Suriye’de barış sağlanması masada olan ya da olmayan tüm Müslümanların lehinedir.
İslam alemi medeniyet yarışında her daim en önde yer almalıdır. Müslümanların arasına barışı yeniden getirmek, İslam medeniyetini hak ettiği noktaya çıkarmanın ilk aşaması olacaktır. Bu, Müslümanların birlik içinde gerçekleştirmesi gereken bir hedeftir.
Adnan Oktar'ın Gulf Times & Jefferson Corner'da yayınlanan makalesi:
http://www.gulf-times.com/story/529917/Syria-s-territorial-integrity-is-important
http://www.jeffersoncorner.com/syrias-territorial-integrity-is-important/