Asırlar boyu savaş ve katliamlara sahne olan Ortadoğu dünyada en fazla kan dökülen bölgelerin başında geliyor. "Bahar" umuduyla başlayan devrim hareketlerinin barış, huzur ve istikrar yerine daha fazla kan ve şiddete yol açması bölgeyi harabeye çevirirken geleceğini de büyük bir belirsizliğe taşımış oldu. Devrim serisinin en ağır bilançosu ise hiç kuşkusuz Suriye'de yaşandı.
Tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Suriye bugün bölünmüş, toplumsal dokusu parçalanmış ve çöküşe yaklaşmış bir ülke. Hemen her noktasına acılar hakim. Beşinci yılına giren iç savaşın görünürdeki başlangıç sebebi gençlerin özgürlük arayışları olsa da geri planda mezhep kavgaları, ekonomik kriz, işsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlikler, bireysel kısıtlamalar ve yönetimin baskıcı uygulamaları gibi faktörlerin yol açtığı bir birikim var. Muhaliflerin beslendiği bu faktörler devrim ateşi içerisindeki küçük bir kıvılcımı iç savaşa dönüştürürken gelişmelerden en büyük zararı görenler bir yandan rejim ve muhalifler, diğer yandan radikal örgütler arasında kalan mazlum Suriyeliler.
Özgürlük ve demokrasi ararken kendilerini savaşın ortasında bulan ve çok parçalı bir örgütler mücadelesinin kanlı cephelerinde yaşamlarını devam ettirmeye çalışan Suriyeliler tarifi mümkün olmayan acılar yaşıyor. Demokratik, özgür bir yaşama kavuşamadıkları gibi canlarından, evlatlarından, evlerinden, yurtlarından, mallarından mülklerinden oluyorlar. Üstelik yakın ya da uzun vadede askeri veya siyasi bir çözümün gerçekleşeceğine, barışın geleceğine ve ülkelerinin eski günlerine döneceğine dair en ufak bir belirti yok. BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura insani durumun gün geçtikçe daha da kötüye gittiği Suriye'nin geldiği son noktayı Amanpour'un CNN'deki programında şöyle özetledi: "Başkan Esad dahil herkes kendi vicdanında biliyor ki burada askeri bir başarıdan söz etmek mümkün değil. Bunun göstergesi ortada; dört yıl içinde hayatını kaybeden 220 bin insan ve 1 milyon yaralı."[1]
Yüksek orandaki ölü ve yaralı sayısının yanı sıra, 4 milyona yakın insan ülkesini terk etmek zorunda kaldı, 7 milyon kişi iç mülteci konumuna düştü. Suriyeli Amerikan Tıp Derneği'nin son raporuna göre bugün Suriye'de kuşatma altında yaşayanların sayısı yaklaşık 650 bin civarında.[2] On binin üzerinde Suriyeli çocuk hayatını kaybetti, binlercesi açlıkla ve hastalıklarla mücadele ediyor, birçoğu çetelere dahil edildi, askerliğe zorlandı. Uzun mültecilik süresi ve kötü koşullar nedeniyle 18 yaşın altındaki yaklaşık 2 milyon Suriyeli çocuk kayıp nesil olma riski altında.
Savaştan en çok etkilenen yerlerden biri de Şam'ın merkezine yaklaşık 10 kilometre uzaklıkta bulunan Yermük Mülteci Kampı. 1948 yılında İsrail devletinin kurulmasıyla birlikte yaşadıkları topraklardan zorla göç ettirilen Filistinliler'in bir kısmı Suriye'ye iltica etmiş ve kendileri için oluşturulan mülteci kamplarına yerleşmişlerdi. Yermük Kampı savaşa kadar bu kampların en büyüğü ve en gelişmişiydi.
Suriye vatandaşlığına sahip olmayan ancak ülke içinde seyahat özgürlüğü, eğitim hakkı gibi bazı temel haklar edinen, devlet memuru olabilen, istedikleri işi yapabilen, devlete ait hastane ve okullarda parasız hizmet görebilen tüm Filistinliler gibi Yermük'teki mülteciler de savaşa dek Suriyeliler'den çok da farklı yaşamıyorlardı. Binlerce konutu, okulları, camileri, hastaneleri, fırınları, pastaneleri, dahası kadınlar için güzellik salonları, gençler için internet kafeleri[3] olan kamptaki hayatları sakin bir şekilde akıp gidiyordu. Şimdilerde yerle bir olmuş kampta yalnızca yaklaşık 20 bin kişinin bulunduğu belirtiliyor.
Savaşın faturasını en ağır ödeyen bölgelerden biri olan Yermük Kampı'nda şu ana kadar açlık ve hastalıklar nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 200'ün üzerinde[4]. İnsanlar yaşamlarını devam ettirebilmek için ot yiyor, içme suyu olarak da erittikleri karı kullanıyorlar. Su kesintisi, elektrik, yakıt ve ilaç yokluğu nedeniyle artan hastalıklar tedavi edilemiyor, çünkü bölgedeki tüm ilk yardım ve sağlık birimleri kapalı. Kuşatma nedeniyle üç aydan bu yana yiyecek yardımı yapılamayan kampa nihayet geçtiğimiz günlerde yardım ulaştırılabildi.
BM Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu Başkanı Pierre Krähenbühl'ün Yermük'e yaptığı ziyaretten sonra söyledikleri kampın durumu hakkında önemli ipuçları veriyor: "Yermük'e yaptığım ziyarette savaşın insanlara neler yapabildiğini gördüm. Hayatlarını kaybeden, geçim imkanları olmayan, psikolojik travma geçiren, birçok sağlık problemi olan, elektrik ve sudan yoksun insanların durumu Yermük'ü inanılmaz bir hale getiriyor. Yermük, Filistinli ve Suriyeli göçmenlerin ne denli zor aşamalardan geçtiğinin bir sembolü."[5] Yine aynı kuruluşun direktörü olan Robert Turner ise Yermük Mülteci Kampı'ndaki durumu şu sözlerle tarif ediyor: "Korkunç manzaraları görüp etkilenmemek mümkün değil. Görüntüler içler acısı. Yan yana dizilmiş kasvetli zayıf yüzler, kir içindeki çehreler, BM gıda paketlerini bekleyen, açlıktan mahvolmuş çocuklar, çocuğunu kaybetmiş, keder içinde bir anne, uzun zamandır kayıp olan kızına kavuşan bir babanın sevinç gözyaşları... Tüm bunlar gece bültenlerinin değişmez haberleri haline geldi."[6]
Gerçekten de Suriye'de ve Yermük Kampı'nda devam eden insanlık dramı tüm dünyanın gözleri önünde cereyan ettiği halde gereği kadar ses getirmiyor. Oysa vicdan sahibi herkes zulüm altındaki mazlumlar adına bir şeyler yapabilir; açlık ve adaletsizliklerle mücadele eden tüm kuruluşlar ve sivil toplum örgütleri sosyal medya ve iletişim teknolojilerini de kullanarak kamuoyu oluşturabilir; gerek yazılı ve görsel medyada, gerekse toplumların tüm birimlerinde bu zulmün son bulması için büyük bir kampanya başlatılabilir. Dünyada yaşanan zulme seyirci kalmamak ve aydınlık bir geleceği hep birlikte inşa etmek için iyilerin birlik olması şart.
[1] http://transcripts.cnn.com/TRANSCRIPTS/1503/05/ampr.01.html
[2] http://www.usnews.com/news/world/articles/2015/03/20/apnewsbreak-report-says-640-200-syrians-in-besieged-areas
[3] http://www.bbc.co.uk/news/world-middle-east-11072328
[4] http://www.aljazeera.com/news/middleeast/2015/01/yarmouk-camp-victim-water-wars-syria-201514102955303689.html
[5] http://www.bbc.co.uk/programmes/p02l69yh
[6] http://www.huffingtonpost.com/robert-turner/dont-forget-gaza_b_4967649.html
Adnan Oktar'ın New Straits Times & Daily Mail & Indian Muslim Observer'da yayınlanan makalesi :
http://dailymailnews.com/2015/04/23/syrias-human-tragedy/
http://indianmuslimobserver.com/2015/04/27/the-human-tragedy-in-syria-and-yarmouk-still-continuing/