Sorumluluk, bölge için tehdit oluşturan tüm aktif terör örgütlerini ortadan kaldırmak için bir araya gelecek ve ortak bir askeri operasyon kararı alacak olan İran, Türkiye, Rusya ve Suriye liderlerine düşmektedir.
Ortadoğu'da barışı hasretle bekliyoruz ancak, pek çok taraf etkin bir şekilde bu konuyla alakadar olduğu halde, Suriye İç Savaşı hala küresel gündemin en başında geliyor. Nihai arzumuz çok sayıda Suriyelinin acı çektiği ve sahip oldukları her şeyi kaybettikleri bu çatışmayı sona erdirmek. Türkiye, Rusya ve İran ile birlikte Suriye'yi istikrara kavuşturmak için önemli çabalar gösterdi. Bu bağlamda, bu üç ülke çatışmayı sonlandırmak için şimdiye kadar yapılan en önemli girişim olan Astana Barış Sürecini başlattı.
Astana Görüşmelerinin en büyük yansımalarından biri Suriye'de çatışmasızlık bölgelerinin oluşturulması oldu. İdlib 2017'de dördüncü çatışmasızlık bölgesi olarak kabul edildi. Özellikle bu il, ilgili ülkelerin gözünde çeşitli nedenlerle önem taşıyor.
İlk olarak, Türkiye ile sınırı olan İdlib, Halep'ten transfer edilenler de dahil olmak üzere birçok silahlı radikal gruba ev sahipliği yapıyor. Bu radikal gruplar, Türk sınırına ilerlemelerini önlemek için bir alanda tutulacaklar. Anlaşmadan bu yana Rus ve Türk birlikleri İdlib'de konuşlanmış durumda. Ancak, bölgede süreci tehlikeye atan bazı ihlaller tespit edildi. İdlib'deki durum çözülürse süreç duraksamadan devam edecektir.
Sorumluluk, bu süreci yaşatmak için Türkiye'nin katkılarıyla büyük gayret göstermesi gereken garantör ülkelerin omuzlarındadır. Bir süre önce, görünüşe göre Türkiye tarafından kontrol edilen bölgeden çıkarak, Rusya’nın Suriye'deki askeri üslerine bazı insansız araç saldırıları gerçekleşti. Ancak daha sonra Putin ve Erdoğan durumu açıklığa kavuşturmak için telefon görüşmesi yaptılar.
Putin bir açıklamada şöyle dedi: "Provokatörler var ama Türk değiller, biz onların kim olduğunu biliyoruz. Bu provokasyonlar için kimin ne kadar para ödediğini biliyoruz." Bu ülkelerin onları birbirine düşürmek için yapılan oyunlara gelmemesi önemlidir. Bu ülkelerin liderleri Suriye'nin bütünlüğünü her zaman ön planda tuttular ve sürecin başından itibaren bu işbirliğinden rahatsız olan diğer ülkelerin oyunlarına gelmediler.
Suriye’de Muhalif Tarafların Uzlaştırılması için Rus Merkezi, İdlib’te ve Şam banliyölerinde ateşkes ihlallerinin kaydedildiğini bildirdi. Rus ordusu, düşmanlıkların son bulmasının ülkede bir çözüm için tek fırsat olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan, sınırdaki PKK/PYD terör koridorunu haklı olarak en tehlikeli tehdit olarak görüyor. Bölgede Batı-destekli komünist bir devletin kurulması ihtimali, sadece Türkiye için değil Rusya dahil bölgedeki tüm ülkeler için bir risk oluşturuyor.
IŞİD'i bölgeden temizlemeyi hedefleyen Fırat Kalkanı Operasyonu ile Türkiye, PYD'nin Suriye-Türkiye sınırında Kobani ve Afrin'deki iki kantonunun birbiriyle bağlantısını engellemişti. Daha sonra, çatışmasızlık bölgelerinin ilanı ile Türkiye birliklerini İdlib'de konuşlandırdı, böylece PYD'nin güneyden Suriye'ye ilerlemesi engellendi. 14 Ocak 2018’de Türkiye PYD’nin taciz ateşine misillemede bulundu. Sn. Erdoğan, ertesi gün şunları söyledi: "Önümüzdeki günlerde güney sınırımızı terörden arındırma operasyonumuzu Afrin'le devam ettireceğiz. 34 yıldır 50 bin insanımızın canına mal olan bölücü terör örgütünün de kökünü kurutacağız.”
PYD'nin Suriye halkına terör saçmak amacıyla kendisini Kürtlerin sözde temsilcisi olarak meşrulaştırma çabalarına hiçbir şekilde izin verilmemelidir. Bir terörist örgüt hiçbir halkın temsilcisi olamaz; sözde meşruiyet perdesinin arkasına saklanmasına da izin verilemez.
PYD'nin Kürtleri temsil etmediği unutulmamalıdır. Aksine, bu terörist grup Kürt halkına acımasızca baskı uygulamış ve fikirlerine muhalif her Kürdü yok etmiştir. PYD binlerce dindar Kürdü öldürerek bölgede yaşayan Kürtler için büyük acılara neden olmuştur, binlerce Kürt komşu ülkelere sığınarak PYD'nin zulmünden kaçmıştır.
Bu trajediye rağmen ABD, PYD'yi silahlandırmayı sürdürdü ve şimdi Türkiye sınırı boyunca Suriye içinde bir federasyon ilan etmeyi planlıyor. Başkan Trump terörist gruba daha fazla silah tedarik etmeyeceğine söz vermesine rağmen, Pentagon aksi yönde hareket etti ve silah akışı devam etti. ABD Dışişleri Bakanlığından Max Martin başkanlığında yetkili makamlardan oluşan bir heyet, PKK/PYD üst düzey yetkilileriyle görüşmek üzere Kuzey Suriye'yi ziyaret etti. Terör örgütü üyeleri Amerikan yetkililerine Suriye'de federal bir sistem kurulmasını istediklerini söylediler.
Birinci Dünya Savaşı'ndan bu yana tüm politikanın Ortadoğu'yu küçük parçalara ayırarak kontrol altında tutmak olduğu herkesçe bilinen bir sırdır. Bugün birçok çevre, bölgenin sınırlarının yeniden çizilmesini tartışıyor. Suriye'yi parçalamak ve sınırlarını yeniden çizmek için kullanılan piyon PKK'dır.
Plana göre, Suriye'nin parçalanmasından sonra aynı durum Türkiye ve İran’da tekrarlanacak ve Rusya’ya kadar uzanan geniş bir çatışma alanı oluşturulacaktır. Bu olasılığı engelleyen temel Türk politikası, Suriye devletinin ve Suriye topraklarının bütünlüğünü korumaktadır.
Bu amaçla, Türk hükümetinin mevcut Suriye hükümeti ve devletini meşru organlar olarak resmen tanıması çok önemlidir; zira Suriye'de egemen bir hükümet olmaması, PYD/PKK'nın meşrulaştırılması için bir fırsat yaratacaktır.
PKK’yı bir piyon olarak kullanan çevrelerin yapmaya çalıştıkları budur; Suriye’yi devletsiz bırakmak, mevcut hükümeti Türkiye ve komşu ülkelere düşman etmek ve kontrolleri altında komünist bir terör devleti kurmak için meydana gelen otorite boşluğundan yararlanmak.
Suriye hükümeti henüz tanınmadığından, diğer birçok taraf kendi çıkarları için haksız yere toprak elde etmek istiyor. Diğer yandan, Türkiye’nin Suriye devletiyle temasa geçip onu meşru bir devlet olarak kabul etmesi ve Suriye hükümet meclisini toplanıp Rusya, İran ve Türkiye ittifakından destek beklediğini ilan etmesi halinde bu plan tamamen bozulacaktır. Rusya, bu adım için gerekli aşamayı oluşturmak için önemli bir konumdadır. İran, Türkiye, Rusya ve Suriye liderleri, tüm bölge için tehdit oluşturan tüm aktif terör örgütlerini, özellikle PKK'ı ortadan kaldırmak için ortak bir askeri operasyon kararı almak üzere bir araya gelmelidirler.
Hem cumhurbaşkanlığı hem de parlamento seçimleri, tüm terörist gruplar Suriye'den temizlendikten sonra yapılabilir. Bölge istikrara kavuştuğunda, Suriye'de demokratik adil bir seçim yapılması mümkün olacak. Bu yeni seçilen hükümet, diplomasi ve anlayış çerçevesinde çözüm aramalıdır. Üç ülkenin ittifakı, kendi geleceği için karar verme hakkına sahip olan Suriye halkının refahı için verimli çözümler üretecektir.
Adnan Oktar'ın The Pioneer'da (Hindistan) yayınlanan makalesi: