Dünyayı idare etmeye alışmış gizli ve açık yapılanmalar, tarih boyunca belli yollarla diğer devletleri hakimiyetleri altına almıştır. Bu, çoğu zaman maddi bağımlılık yoluyla olur. Gizli yapılanmalara ait bankalar “zor anda ortaya çıkan bir yardımcı olarak” hemen devrededir. Bu uğurda ekonomik krizler başlatılır, ülkelerin içinde isyanlar çıkarılır, ayaklanmalar başlar, darbeler gerçekleşir. Öfkeli bir insan kitlesi oluşturulur. Bu öfkeli insanlar çoğu zaman belli bir ideoloji uğruna mücadele ettiklerini, başkaldırdıklarını zannederler. Oysa her biri, çeşitli propaganda yöntemleriyle eğitilmiş, bilinçaltı telkin metotlarıyla militarize edilmişlerdir.
2011’de başlayan Arap Baharı pek çokları için bir özgürlük mücadelesiydi. Ne acıdır ki Ortadoğu halklarının büyük kesimi, söz konusu yapılanmalar tarafından kışkırtıldıklarını fark edemediler. Diktatörlükleri ortadan kaldırıp demokrasiye geçmek cazip görünse de, diktatörlükleri, söz konusu yapılanma istediği için yıktıklarını, özlem duydukları demokrasiye ise bu yolla kavuşamayacaklarını göremediler. Keza bu mücadeleler, onları alttan alta yöneten gizli derin güçlerin kontrolündeydiler. Bölge halkları ise bu nedenle daima boyunduruk altında bırakılacaklar ve demokrasiye asla izin verilemeyecekti.
Suriye savaşı 6. yılına girdiğinde, gerçeği görmeye başlayanların sayısı gitgide arttı. Ortadoğu toplumları üzerinde, açıkça derin politikaların oyununları oynanmıştı ve bunun acısı Suriye’de hala yaşanmaktaydı. Bunun farkına varan ve bağımsız hareket edebilen üç sağduyulu bölge ülkesinin, Suriye meselesi için bir araya gelmesi işte bu nedenle önemliydi ve bu, Suriye sorunun başından beri çeşitli kereler dile getirdiğimiz bir gereksinimdi.
Türkiye, Rusya ve İran, Suriye meselesinde bugüne kadar farklı kulvarlarda olsalar da ittifaklarını bozmayan üç ülke. Söz konusu üç ülke, Ortadoğu’da söz sahibi olmaya çalışan derin güçlerin sinsi planlarını gördüler ve her şeye rağmen uzlaşı halindeler. Astana’da Suriye meselesiyle ilgili önemli bir adım atılmışsa bunun en temel sebebi, görüşmelerin üç garantör ülkesinin birbirleriyle dürüst ittifakıdır. Keza barışı savunan toplumlar, önce kendi aralarında barış içinde olmalıdırlar.
Astana görüşmeleri, derin odakların planını bozacak önemli bir ortak karar ile başladı: Suriye’nin toprak bütünlüğü. Üç ülkenin de taviz vermeyeceği bu konu, Suriye topraklarının hiçbir bölümünde ne radikal ne de Stalinist hiçbir yapının varlığını sürdüremeyeceğini belgeler niteliktedir. Bu, görüşmelerin başından itibaren Suriye’de, Suriye’nin tümünü yönetecek bir geçiş hükümetinin varlığını gerekli kılmaktadır. Bu geçiş hükümetinde hiçbir taraf dışlanmayacak, Baas rejiminin ve muhaliflerin temsilcileri bu geçiş hükümetinde bir araya geleceklerdir. Rejim ile muhaliflerin, tüm bu gerekçeleri bilerek Astana görüşmelerine katılmaları, önemli bir adımdır.
Fakat asıl önemlisi, bütün bu aşamalardan sonra sözün Suriye halkına bırakılmasıdır. Demokrasi, işte o noktada devreye girecektir. Suriye halkının yaptığı seçim, Suriye’de bir sonraki söz sahibinin kim olduğunu belirlemelidir. Ortadoğu’da özlenen demokrasi, isyanlarla, iç savaşlarla gelmemeli; sandıkla gelmelidir. Derin güçlerin himayesinden kurtulmanın başlıca yolu budur.
Astana’daki bu ilk görüşmenin, siyasi çözüme yönelik aşamaların, hemen halledildiği bir görüşme olması zaten beklenmiyordu. Bu görüşme, tarafların, daha önce olmadığı şekilde bir araya getirildiği ve samimiyet testinden geçtiği bir görüşme oldu. Karşılıklı suçlamalar olsa da, iki taraf birbiriyle görüşme konusunda katı olmadığını gösterdi.
Bir başka önemli aşama ise ateşkesin kalıcı olmasıydı. Üç ülkenin, üçlü bir mekanizma ile ateşkesin sağlanması konusunda garantör olmaları son derece önemli. Çünkü sahada, söz konusu ülkelerin etkisini kullanabilecekleri gruplar bulunuyor. Ateşkesin sağlanması, uzlaşma görüşmelerinin de devamını sağlayacak, çözüme yönelik hızı artıracaktır.
Rusya’nın, muhaliflerle görüşerek bu toplantıya olumlu bir zemin oluşturduğunu da burada belirtmek gerekiyor. Lavrov’un, Rusya’nın Ankara Büyükelçiliği’nde muhaliflerle yaptığı görüşmeler, tarafların birbirlerine bakış açısının yumuşaması ve uzlaşı hükümetinin oluşması bakımından önem taşıyor. Garantör ülkelerin katı politikalar izlemiyor oluşu, kuşkusuz ki Suriye’deki grupları ve rejimi de olumlu etkilemiş durumda. Ayrıca her iki taraf da, garantör ülkelerin şüpheli derin mekanizmalar tarafından yönlendirilmediğini bildiklerinden barış ve uzlaşıya daha pozitif yaklaşıyorlar. Belki de ilk defa tüm taraflar, barışı gerçekten istiyorlar.
Tedavinin sağlanması için asıl olan teşhisi koymaktır. Devlet meselelerinde de durum farklı değildir. Şu an Suriye için çabalayan ülkeler, Suriye üzerindeki kirli planları fark etmiş durumdadırlar. Bu planlar, dünyayı yönetmeye ve sömürmeye alışmış derin yapılanmaların her zaman yaptığı şeydir. Dolayısıyla şu an hedef, Suriye’yi bu plana dahil etmemektir. Bunun için Rusya, Türkiye ve İran canla başla çalışmakta, uzlaşıyla hareket etmekte ve sağduyu, güven ve sevgiyi ön plana almaktadırlar. Derin devletlerden bağımsız bölge ülkelerinin devreye girmesi, işte bu nedenle çok önemlidir ve işte bu yüzden çözüme bu kadar yaklaşılmıştır. Şu anda olması gereken, Suriye’deki grupların da bu gerçeği görebilmeleri ve oyuna geldiklerini anlayabilmeleridir.
Tarihe şöyle bir bakıldığında, halkları ayaklanan, bölünüp parçalanan ülkelerin hep derin yapıların himayesine girdikleri ve halklarının daima demokrasi ve özgürlük adına ayaklandırıldığı görülebilmektedir. Demokrasi ve özgürlük, güzel kavramlardır. Fakat demokrasi ve özgürlükleri sağlamanın yolu, isyan, öfke, nefret değildir. Bu kavramlar, ideolojik bir altyapının geliştirilmesini ve her türlü bağnaz düşüncenin elimine edilmesini gerektirir. Bunun için önce, Ortadoğu’nun karanlık güçlerin himayesinden kurtulması gerekmektedir. Suriye’de şimdi, bunun için adım atılmıştır. Barışın sağlanması ve demokrasinin gelişi her zamankinden daha yakındır.
Adnan Oktar'ın Pravda & The Daily Mail'de yayınlanan makalesi:
http://www.pravdareport.com/opinion/columnists/03-02-2017/136782-syria_peace-0/
http://dailymailnews.com/2017/02/24/syria-is-one-step-closer-to-peace/