"Gerçek şu ki kıyamet saati yaklaşarak gelmektedir, onda şüphe yoktur... " (Hac Suresi, 7)
Kıyamet Alametleri
Kuyruklu Yıldızın Doğması
... Ne zaman ki Melikler seyahat, zenginler ticaret, fakirler dinlenmek, hafIzlar gösteriş yapmak için hacca giderler; işte o zaman, kuyruğu bulunan bir yıIldız zuhur edecektir. (Kıyamet Alametleri, s. 123)
O yıldızIn doğması, Güneş ve Ay tutulmasIndan sonra
olacaktIr.(Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 32)
Hadislerde belirtildiği gibi:
1986 yılında (Hicri 1406'da) yani 14. yüzyıl başlarında "Halley" kuyruklu yıldızı Dünyamız'In yakınından geçmiştir. Bu kuyruklu yıldız parlak ışıklı bir yıldızdır. Hareket yönü doğudan batıya doğrudur.1981 ve 1982 (Hicri 1401-1402) yıllarında meydana gelen Ay ve Güneş tutulmaları olayından sonra ortaya çıkmıştır.
İmam Rabbani, kıyamet alametlerinden olan kuyruklu yıldız hakkInda şu bilgileri vermiştir:
Şark tarafından bir kuyruklu yıldız doğup aydInlIk verecektir. Onun her günkü irtifi (geçiş yönü) meşrIktan mağribedir (doğudan batIya doğrudur). (Mektubat-ı Rabbani, 2/258)
İslam Alimleri Ahir Zamanla İlgili Ne Diyor
"MEHDİ": Resullulah (sav) Efendimiz`in soyundan olacaktIr. İsa aleyhisselamla buluşacak, mezhebleri kaldIracak, yalnIz onun mezhebi kalacak, her yeri alacak, her yerde adalet olacak, Eshab-I Kehf, uyanıp mağaradan çIkarak, Mehdi'nin askeri olacaktIr. BazI saf kimseler, büyük zannetdikleri kimselere Mehdi demektedir. Mehdi'nin alametlerini Resulullah (sav) Efendimiz bildirmiştir. İbni Hacer-i Mekki'nin ``Alamat-ül-Mehdi`` kitabInda ve Suyuti'nin ``El-Bürhan`` kitabInda bunlardan ikiyüze yakIn alamet yazIlIdIr. ``El-Fütuhat-ül-İslamiyye``, ikinci cüz, ikiyüzdoksanyedinci sahifesinde diyor ki, "Beklenilen Mehdi, Hazret-i Fatıma'nIn soyundan olacaktIr. Mekke'de zuhur edecektir. O zaman, Müslümanlar halifesiz olacaktIr. İstemediği halde, zor ile halife yapIlacaktIr. Zuhur edeceği zaman ve yaşI ve ömrü kesin belli değildir``. Mehdi çIkacağI zaman yeryüzünde halife bulunmayacağI ve Mehdiliklerini ilan edenlerin Mehdi olmadıklarI, buradan anlaşılmaktadır. (Hüseyin Hilmi Işık, Saadeti Ebediye s. 350)