Dünyanın pek çok yerinde şiddetli fırtınalar, hortumlar, ard arda gelen depremler, yoğun yağışlar nedeniyle oluşan sel felaketleri, tsunami, volkan patlamaları, buzulların erimesi, taşkınlar ve heyelanların sayısında görülen belirgin artışlar son günlerde basında sık sık yer alan ana haber konuları arasındadır. Bu felaket haberlerine ülkemizde yaşanan şaşırtıcı doğal afet haberleri de eklenmiştir. İlk kez yaşanan ve can kaybına neden olan hortum, hızı saatte 100 km’yi bulan ve ülkemizin pek çok şehrinde aynı anda meydana gelen şiddetli fırtına, zaman zaman oluşan depremler ve sel felaketleri ülkemizin karşılaştığı bu afetlerden bazılarıdır. 2012 yılına girildiği tarihten itibaren dünyanın heryerinde felaketlerin çığ gibi büyümesinin ise bir nedeni vardır: Dünya, Hz Mehdi (as)’ın zuhurunu görmeyi beklemektedir.
Allah Dünyadaki Doğal Afetlerin Nedenini Fizik Kurallarına Bağlı Olarak Yaratmıştır
İçinde bulunduğumuz yıllarda doğal afetlerin sayısının ve şiddetinin artması bilim adamlarının oldukça ilgisini çekmektedir. Bu konuda yapılan araştırmalar, doğal afetlerin sayısının ve sıklığının artışının, dünyanın manyetik alanının değişimi ve yerin çekirdeğinin yalpalanma hızının artması ile bağlantılı olduğunu göstermektedir. Bilim adamları bu artışın bir süre daha devam edeceğini, sonrasında ise olayların sakinleşeceğini açıklamaktadırlar. Ancak bu felaketler olurken oldukça şaşırtıcı ve harika olaylar da meydana gelmektedir. Örneğin Nisan 2012 tarihinde Endonezya’da meydana gelen 8.7 şiddetindeki deprem ile 8.2 ve 8.3 büyüklüğündeki artçı depremler, Meksika’da 6.5 şiddetindeki depremin ardından 7.1 şiddetinde ikinci bir depremin daha olması bilim adamlarını şaşırtan mucize olaylardandır. Çünkü büyük deprem olan bir yerde, tekrar daha büyüklükte bir depremin olması ender rastlanan bir olaydır.
Son dönemlerde meydana gelen depremlerde görülen hayret verici durumlardan biri de 1999’daki İstanbul depreminde yaşanmıştır. Söz konusu deprem bilimsel yönden tam olarak açıklanamamıştır. Bilindiği gibi, İstanbul adalarına kadar olan fay hattı üzerinde oldukça yıkıcı bir etki meydana getiren deprem, aynı fay hattı üzerinde olmasına rağmen İstanbul’a hiçbir zarar vermemiştir. Yani deprem adalara kadar olan kısmı ve Avcılar’dan itibaren olan bölgeyi vurmuş, arada İstanbul’a ise neredeyse hiç zarar vermemiştir. Depremin böylesi mucizevi bir etki göstermesi bilimsel olarak açıklanamayacak metafizik bir olaydır.
Elbette tüm doğal olayların bir sebebi vardır. Yüce Rabbimiz’in fizik kurallarına bağlı olarak yarattığı ve gerek bilim adamlarına gerekse bizlere gösterdiği bu sebepler Allah’ın detaylardaki sanatının ne kadar mükemmel olduğunu ve tüm ayrıntılarda Allah’ın sonsuz aklını göstermektedir. Eğer Allah bu olayları aklın ihtiyarini kaldıracak şekilde yaratsaydı imtihan ortadan kalkardı. Ancak bu şekilde sebeplere bağlı olarak yarattığında imtihan ortamı ortadan kalkmaz. Rabbimiz’in bu ayetullahı Hz. İbrahim (as), Hz. Musa (as) Peygamberimiz (sav) devrinde de aynı şekilde gerçekleşmiştir.
Allah, geçmişte olduğu gibi günümüzde de, yarattığı harikalıkları ve mucizeleri sebeplerin ardına gizler ve sebepleri en ince detaylarla meydana getirip, insan aklının kabul edeceği kurallar zinciri içinde yaratır. Bu alanda çalışan bilim adamları da olaylardaki harikalığın farkına varır, ancak olayların nedenini net olarak açıklayamazlar. Tıpkı günümüzde olduğu gibi felaketlerdeki artışın farkına varır, nedenini bir fizik kuralı ile açıklayabilir, fakat bundaki metafizik yönü ise açıklayamazlar.
İşte bilim adamlarının açıklayamadığı bu olaylardaki mucizeler ve harikalar Allah’ın Mehdiyeti ve İsa Mesih’in gelişini düşündürmek için yarattığı olaylardır.
Peygamber Efendimiz (sav)’in ahir zamanla ilgili verdiği bilgilerle yaşadığımız olayların mutabık olması da bu gerçeği ispat eden apaçık delillerdir:
Şu hadiseler meydana gelmedikçe kıyamet kopmayacaktır… depremler çoğalacak… (Ramuz-El Ehadis, 476/11)
Kıyametten önce iki büyük hadise vardır… ve sonra da zelzeleli yıllar.
(Ramuz-El Ehadis, 187/2)
Kıyametten önce on alamet görmeden O, kopmayacaktır. Onuncusu, insanları denize atacak olan kasırga. (Kıyamet Alametleri, s.288)
Onuncusu insanları denize atacak olan rüzgardır…(Kıyamet Alametleri, s.288)
Görüldüğü gibi Peygamberimiz (sav), ahir zamana girilmesiyle birlikte doğal afetlerde artış olacağını bildirmiştir. Ve doğa da aynen Peygamberimiz (sav)’in haber verdiği şekilde, adeta vaktin geldiğini bilerek, davranmaktadır. Şüphesiz bu, Allah’ın yarattığı kaderin gerçekleştiğinin önemli bir göstergesidir.
Dünyadaki Manyetik Alanın Hızının Artışını Belgeleyen Bilimsel Tarihlerle, Hz Mehdi (as)’ın Zuhurunu Müjdeleyen Tarihler Mutabıktır
Dünyanın manyetik alanındaki ilk değişimin tarihi Hz. Mehdi (as)’ın, tebliğ hizmetine başladığı Hicri 1400 (Miladi 1980) yılıdır. Yaklaşık 5 milyar yaşında olduğu tahmin edilen dünyanın, manyetik alanındaki değişimler 15. yüzyıldan bu yana ölçebilmektedir. Ancak bu yönde dikkat çekici değişimler ilk olarak 1980 yılında tespit edilmiş ve manyetik alanın kuzey ucunun yılda 4-5 km yer değiştirdiği tespit görülmüştür. Aynı tarih Hz. Mehdi (as)'ın İstanbul’da faaliyete başladığı yıldır. Hz. Mehdi (as)'ın tebliğ çalışmalarına Hicri 1400’de başlayacağını Bediüzzaman Hazretleri şöyle ifade etmiştir:
İstikbal-i dünyeviyede (dünyanın geleceğinde) 1400 sene sonra gelecek bir hakikati (Hz. Mehdi (as)'ın gelişini) asırlarında karib (yakın) zannetmişler. (Sözler, s. 318)
Dünyanın manyetik alanındaki değişimin hızlandığı 90’ların sonları ise, Hz. Mehdi (as)’ın Darwinst materyalist inkarcı sisteme fikren en ağır darbeyi indirdiği tarihlerdir. Bilimsel araştırmalar dünyanın manyetik alanında 1998'den sonra bir hızlanma olduğunu ve manyetik ucun 10 ile 20 kilometre kadar hareket ettiğini göstermiştir. Bediüzzaman Hazretleri Hutbeyi Şamiye’de, Hicri 1371 senesinden sonra yaşanacak gelişmelere dikkat çekerek, Hz. Mehdi (as)'ın göreve başlamasının Hicri 1371 tarihinden 30-40 yıl sonra olacağını bildirmiştir. Bu tarih ise Hicri 1401-1411, miladi olarak da 1980-1990 yılları arasıdır.
YETMİŞ BİRDE (Hicri 1371 –Miladi 1952) FECR-İ SÂDIK BAŞLADI VEYA BAŞLAYACAK. EĞER BU FECR-İ KÂZİP DE OLSA, OTUZ-KIRK SENE (Hicri 1401/Hicri 1411 – Miladi 1981/Miladi 1991) SONRA FECR-İ SÂDIK ÇIKACAK. (Hutbeyi Şamiye, Sf. 27)
Fecr-i sadık, tan yerinin ağırmasından sonra başlayan aydınlanmadır.
Fecri Kazip ise, sabaha karşı ufukta yayılmaya başlayan birinci kızıllıktır.
Yine Hutbeyi Şamiye’de Bediüzzaman Hazretleri, Hz. Mehdi (as)'ın, inkarcı fikir sistemini fen, ilim ve medeniyetin imkanları sayesinde fikren etkisiz hale getireceğini haber vermiştir. Bu fikri üstünlüğün başlangıç tarihi olarak da Hicri 1371 tarihinden, yarım asır sonrasını bildirmiştir. Bu da Hicri 1421, yani Miladi 2001 senesi demektir.
Evet, ŞİMDİ OLMASA DA 30-40 SENE SONRA fen ve hakiki marifet (ilim ve fenlerle öğrenilen bilgi) ve medeniyetin mehasini (iyi ve faydalı yönlerini) o üç kuvveti tam teçhiz edip (o üç kuvvetle donatıp), cihazatını verip (gerekli ihtiyacını karşılayıp) O DOKUZ MANİLERİ MAĞLUP EDİP (o dokuz engelleri yenip) DAĞITMAK İÇİN taharri-i hakikat meyelanını (gerçekleri araştırma eğilimini) ve insaf ve muhabbet-i insaniyeyi (insan sevgisini) o dokuz düşman taifesinin (sınıfının) cephesine göndermiş, inşaAllah YARIM ASIR SONRA ONLARI DARMADAĞIN EDECEK. (Hutbe-i Şamiye, sf. 25)
Hicri 1371 + 30 = Hicri 1401 (Miladi 1980)
Hicri 1371 + 40 = Hicri 1411 (Miladi 1990)
Hicri 1371 + 50 = Hicri 1421 (Miladi 2001)
DÜNYANIN MANYETİK ALANININ HIZININ DORUK NOKTASINA ULAŞTIĞI 2012-2013 TARİHLERİ MEHDİYET'İN ATAĞA GEÇECEĞİ TARİHLERDİR
Şu an yaşadığımız tarihlerde manyetik hareketin hızı 50 kilometreye erişmiş ve 600 yıl önceki hızının 10 katına çıkmıştır. Yapılan araştırmalar bu hızın 2013'te en üst noktasına varacağını göstermektedir. Dünyanın manyetik alanının hızının olağana dönecek olması ise, 30 yıl sonrası Mehdiyetin ve İslam ahlakının dünya hakimiyetine işaret eder. Kuran’da da bu tarihlere işaret eden ebcedler bulunmaktadır:
“Ey kullarım, bugün sizin için korku yoktur ve siz mahzun olmayacaksınız." (Zuhruf Suresi, 68) ayetinin ebced değeri 2023’ü yani İslam ahlakının dünya hakimiyeti tarihlerine işaret etmektedir.
İslam ahlakının ve Mehdiyetin dünya hakimiyetini müjdeleyen bir diğer ayet Nur Suresi 55. Ayettir:
Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca bana ibadet ederler ve bana hiç bir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkar ederse, işte onlar fasıktır. (Nur Suresi, 55)
Ayetin bazı bölümlerinin ebced değerleri şu şekildedir:
Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir.
MİLADİ: 2019
Onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak.
MİLADİ: 2013
Ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca Bana ibadet ederler ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar.
MİLADİ: 2050 (Mehdiyetin tam dünya hakimiyeti).
Son yıllarda Artan Doğal Afetler Hz. Mehdi (as)’ın Zuhur Etmesi İle Son Bulacaktır
Dünya sıkıntısını ve huzursuzluğunu çeşitli doğal afetlerle dile getiren canlı bir varlıktır. Bu, Allah’ın Dünya’ya emrettiği bir sırdır. Allah son yıllarda kadrini ve kudretinin gücünü hatırlatmak ve insanları düşündürmek için dünyada bu hayret verici olayları meydana getirmektedir.
Bu doğal afetler Allah’ın ince sanatına bir örnektir. Allah Hz Mehdi (as)’ın zuhuruna kadar bu tür daha pek çok olayı şiddetlerini arttırarak devam ettirecektir (Doğrusunu Allah bilir). Zaten bilimsel açaklamalar da bu yöndedir. Ancak Hz. Mehdi (as)’ın aleni zuhuruyla birlikte dünyadaki bu olaylar da Allah’ın dilemesiyle sükut bulacaktır. Peygamber Efendimiz (sav) bu gerçeği bir hadisinde şöyle müjdelemiştir:
Tozlu, dumanlı karanlık bir fitne görülecek, bunu diğerleri takib edecek, ta ki Ehli Beytimden kendisine Mehdi denilen bir zat çıkıncaya kadar. Şayet Ona yetişirsen, Ona tabi ol ve hidayete erenlerden ol. (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 26)
Yüce Rabbimiz Kuran’da, günümüzde olduğu gibi geçmişte de doğal afetler yaşandığını ve Zatı’nın dilemesiyle bu olayların son bulduğunu açıklamıştır. Hz Nuh (as) zamanındaki tufan Kuran’daki bu örneklerden sadece biridir. Nuh kavmine isabet eden şiddetli yağmur ve sel felaketi Allah’ın dilemesiyle sakinleşmiş ve son bulmuştur:
Denildi ki: "Ey yer, suyunu yut ve ey gök, sen de tut..... (Hud Suresi, 44)
Günümüzde yaşanan doğal felaketler de Hz. Mehdi (as)’ın aleni zuhuru ile beraber hemen Yüce Allah’ın emri ile sükunet bulacak, yer ve gök sakinleşecek felaketler –inşaAllah- duracaktır.