Florida’daki bir okulda meydana gelen toplu katliam eyleminden sonra tüm dünyanın gözü tekrar bu soruna çevrildi. Sorun tam olarak nerden kaynaklanıyor? Silah satışının ciddi prosedürlere bağlı olmamasından mı? Katillerin akıl hastası olmasından mı? Hukuki yaptırımlar veya emniyet istihbaratındaki bazı boşluklardan mı? Oysa benzeri olayların sıklıkla meydana geliyor olması, asıl nedenin çok daha derinlerde yattığını gösteriyor. Nefret kültürü ve medyanın şiddeti sürekli teşvik ediyor olması da konunun başka bir yönü.
Şüphesiz böyle bir vahşeti oluşturan pek çok faktör mevcut ve konunun bu faktörler üzerinden ele alınması çözüm için bir yöntem oluşturabilir. Ne var ki burada önemli bir nokta çoğu zaman görmezden geliniyor: Çözümlenmemiş öfke problemi. Bu rahatsız edici eğilim pek çok ortamda karşımıza çıkıyor; barışçıl sokak gösterileri olarak başlayan protestoların birdenbire şiddet olaylarına dönüşmesinde, okullarda yada bir markette kasada sıra beklerken birinin kendilerine “yan baktı” diye kavga çıkmasında… Bu önüne geçilemeyen öfke nereden kaynaklanıyor? Bir insanı şiddet eylemine sevk eden asıl faktör nedir?
Öncelikle bu tür saldırıların faillerinin ana özelliği güzel ahlakı, sevgiyi ve merhameti yaşamayan, dünyayı “şiddet ve vahşete başvurarak hayatta kalınabilecek kanlı bir arena” olarak gören gaddar kişiler olmalarıdır. Bu gençlerin kirli birer katile dönüştüren felsefe, insanlardan güzel ahlaka ve hayata dair her türlü neşeyi alıp götüren materyalizmdir. Materyalist felsefe ile insanlara egoist ve açgözlü olmaları telkin edilirken, başkalarının zararına olacak şekilde önce kendi çıkarlarını gözetmeleri öğretilir. Bu arada ruhları, sevgi, merhamet, acıma hissi, bağışlama ve anlayış gibi tüm güzel ahlak özelliklerinden arındırılır. Aralıksız bir mücadele ve kavganın hüküm sürdüğü dünyada kendilerinden başka güvenebilecekleri kimsenin olmadığına inandırılır, “kendilerine karşı dünya” ilkesi benimsetilir. Bir insan bu telkinler doğrultusunda yetiştirildiğinde ve daha da kötüsü, bunlara inanmaya başladığında, böyle bir bakış açısı nasıl öfkeye ve acımasızlığa dönüşmesin?
Bu nedenle on yıllar boyunca süren materyalist telkinle oluşturulan kültürde dünyanın korkunç bir şiddetle karşı karşıya kalması hiç de şaşırtıcı değil. Dünyanın neresinde olursa olsun herkes anlamsız bir öfke duygusunun pençesine düşmüş durumda. Hafif bir müdahaleyle binlerce kişiyi düşmanlık duygularına sevk edip ayaklanma çıkarmak oldukça kolay. Hatırlanacağı üzere 2011’de İngiltere’de çıkan ayaklanmalarda Londra dahil İngiltere’nin farklı şehirlerindeki binlerce kişi geniş çaplı kundaklama ve yağmalama olaylarına bir anda dahil olmuştu. Söz konusu isyan beş kişinin ölümüyle sonuçlanmıştı. Barışçıl bir hava içerisinde başlayan Arap Baharı protestoları da şiddetlenerek korkunç bir iç savaşa dönüşmüştü. Terörizm dahi gerçekte öfkenin dolaylı bir sonucudur. Şiddet olaylarını inceleyen bir nöroloğa göre, dünyadaki şiddetin başlıca nedeni öfke. Bu, bir an önce farkına varılıp ele alınması gereken bir sorun. Son zamanlarda bazı kesimler, özellikle son Florida okul katliamından sonra, bu tür vahşet olaylarını akıl sağlığı bozukluklarına bağlamaya başladı. Ne var ki akıl sağlığı bozuk insanların bu tür vahşet olaylarının faili olduğu olaylar çok nadirdir; hatta çoğu zaman bu kişiler vahşet olaylarında failden çok mağdur konumundadır. Federal Madde Bağımlılığı ve Akıl Sağlığı Hizmetleri Yönetimi uzmanlarına göre, “Akıl sağlığı bozuk kişilerin faili olduğu şiddet olayları o kadar az ki, bu kişilerin hepsi sağlıklarına kavuşturulsa bile şiddet suçları hala yüzde 95 oranında kalacaktır.” Bu nedenle bu tür hastalıkları ortadan kaldırmak sorunu çözmeyecektir. Sorunu daha da akut hale getiren başka bir durum, ABD’de vatandaşlara yapılan silah satışı prosedürlerinin kolaylığı. Ne var ki bu durum yine de sorunu çözer nitelikte değil çünkü silah satışını kısıtlayıcı yeni kanunlar çıkarılsa bile katillerin silah bulması zor olmayacaktır. Üretilen mermi sayısını azaltmak veya kalabalık yerlerde sivil kıyafetli polislerin devriye gezmesi gibi kısa vadeli ve hızlı çözümler mevcut. Çevrim içi gözetim teknikleri başkalarını tehdit eden ve şiddet suçu işleyebilecek potansiyele sahip dengesi bozuk şahısları belirleyip müdahale etmek bakımından yararlı olabilir. Bu tedbirler alınsa bile bunlar soruna kökten çözüm getirici nitelikte değildir çünkü bir kişi şiddete başvurmaya karar verdiyse silaha bile ihtiyacı olmayacaktır. En önemlisi suça eğilimli bireylerdeki öfkeyi önlemektir. Bu nedenle bu kısa vadeli çözümleri uyguladıktan sonra, daha önemli olana öncelik verilirse uzun vadede daha iyi netice alınacaktır. Şiddetin sürekli övülmesi materyalist kültürle bir araya gelince ilahi dinlerin insanlara kazandırdığı sevgi ve şefkat hisleri erozyona uğrar. Bu nedenle bir sevgi kültürü oluşturarak dünyamıza manevi değerleri yeniden kazandırmak son derece önemli.
Bunu başarabilmek için Hristiyanlar ve Yahudiler daha dindar olmaya çalışmalı, Müslümanlar da Kuran’a daha titiz olmalıdırlar.
Allah hak dinler vesilesiyle tüm insanları sevgiye, merhamete, dürüstlüğe, bağışlama ve fedakarlığa yöneltmekte, insanları barışa, dostluğa, esenliğe çağırmaktadır. Bu nedenle Hristiyan, Müslüman ve Yahudiler Kutsal Kitaplarındaki hikmetli sözleri hayatlarına geçirmelidirler.
Teknik önlemlere ek olarak devletler, halklarını din ahlakı ile eğitme üzerinde durmalıdır. Bu çabada sivil toplum örgütlerinin önemli bir yeri olabilir. İnsanlar ancak nefret ve intikam duygularıyla hareket etmelerini engelleyecek bir seferberlikle hayatlarını anlamsız kılan materyalizmin yanlış telkinlerinden kurtulabilir. Dinin insanlara kazandırdığı güzel ahlakın tekrar gönüllerde yeşermesi insanları öfke tuzağından kurtaracaktır. Unutulmamalıdır ki nefret kültürünün kazananı olmaz. Dünyanın aklı ve vicdanı olan maneviyatın ihmal edilmesinin ne denli acı meyveler verdiğine geçtiğimiz yüzyılda fazlasıyla şahit olduk. Dünyamız ancak ve ancak maneviyatın canlandırılmasıyla daha güvenli bir yer haline gelecektir.
Adnan Oktar'ın Kashmir Reader'da (Hindistan) yayınlanan makalesi: