Harun Yahya TV, 25 Mart 2010 Adnan Oktar: Yazı gördüm Bediüzzaman'la ilgili. İşte Bediüzzaman'a belaüzaman diyor. Yani zamanın belası diyor. Yok, doğru. Sözü doğru, belaüzamandır. Ama kimin için biliyor musun? Kafirler için, çok büyük bir beladır. Yani Allah'ın kılıncıdır aynı zamanda Bediüzzaman ve çok büyük bir beladır. Ama bakın dikkat edin, kafirler için, zalimler için, alçaklar için, it kopuk takımı için, her türlü harami için ve sahtekar takımı için. Ve onları kırıp geçirmiştir manen. Ve hepsinin cehennemine vesile olmuştur. Tabi ki bela yani. Müminler için de rahmet-i zamandır. Zamanın rahmetidir. Bereket-i zamandır. Zamanın bereketidir. Ve zamanın bedisidir. Bediüzzamandır. İnşaAllah. Müminler için de nurdur. Değil mi, ışıktır. Cennetlerine vesiledir. Onun için adamın sözünde bir yanlışlık yok. Eleştirmeleri de yanlış, ben onu düzeltiyorum buradan. Yalnız orada bir tashih yapmak lazım. Bediüzzaman'ın Kürtçü olduğunu söylüyor, değil. Bediüzzaman Türk milletine hayran olan bir insandır. Elmas kılınç olarak görür Türk milletini ve Türk ordusunu. Kahraman ordu, diyor ve imanlı millet, diyor. Türk milletini sevgiyle bağrına basan bir insandır. Kürtçü hareketlere, bölünmeye karşı şiddetle tavır almış bir insandır. Bu tip ayaklanmalarda, bu tip olaylarda hep yatıştırıcı, fitneyi ortadan kaldıran tavır göstermiştir. Ve bölünmeyi, Kürtçü bir hareketi her zaman fitne olarak görmüştür ve asla kabul etmemiştir Bediüzzaman. Ve Türk milletine karşı muhabbetini ifade eden çok çok fazla sözü vardır. Ve asrın nuru, asrın ışığıdır. | |
Risale Haber, 26 Mart 2010
ZELYUT HAKLI: NURSİ, TAM BİR “BELÂÜZZAMAN”!.. Zelyut, Güneş Gazetesi nam mevkutede neşredilen yazısında bin küsür yılın kutup yıldızı mesabesindeki Bediüzzaman Said-i Nursî’ye zekâvetinin pırıltılı(!) bir eseri olarak “Belâüzzaman” demiş... Kelime’nin ruhumda doğurduğu inşirâh ve sevinci anlatamam; Risâle-i Nurlara talebe olma gayretime, Bediüzzaman’a duyduğum hayranlığa bin kere şükrettim. Zirâ temel vasfı Süfyan şâkirdliği olan biri, Üstad’ımı “Belâüzzaman” ilân ediyordu. Ehl-i Cennet ile Ehl-i Cehennem aynı zaman çerçevesinde farklı zamanları yaşarlar; Cehennem ve Cennet kadar farklı iki ayrı zamanı... Mazlumlar ve ehl-i Cennet için Zebânîler de mübarek melekler iken, zâlimler ve ehl-i Cehennem için azab ve belânın ta kendisidirler. Üstâd’ım “Belaüzzaman”mış... Ne saâdet... Temel iftirası, Bediüzzaman’ın hayatının bir devrinde Kürtçülük yapmış olduğu!.. Yalan!.. Fütursuzca bir yalan... Bediüzzaman, hayatındaki hiçbir fiili sahiplenmemek gibi bir zavallığının içinde asla olmamıştır: Ya doğruluğuna inanmış, hayatı pahasına tavrını müdafaa etmiştir; yahut hatalı olduğunu farketmiş, kâmil bir nedâmetle pişmanlığını dile getirmiştir. Ömrünü İttihad-ı İslâm’ın yeniden ihyası için çetin bir mücâdele ile geçirmiş, yirmi sekiz yıllık bir sürgün ve hapishâne haytı ateşini bağrında serinleterek dostları için bir bahar iklimine çevirmiş, ırkçılığın her türlüsüne “zehr-i katil” nazarıyla bakmış ve ders vermiş bir insana, ırkçı diyebilmek için iz’andan mahrum olmak kifayet etmez, ona şiddetli düşman olmayı da iktiza eder. Eminim ki, önüne bir matematik problemi gelse, çözemediğin zaman bunun bir ehlinin olduğunu düşünebilirsin... Peki ömrünü muhalefetiyle geçirdiğin, tedrisinde bulunmadığın, beşeriyetin beşte birisinin saâdet kaynağı olmuş İslâmî hakikatlerin bu şâhikasına tırmanama acziyetinin senden kaynaklandığını niçin düşünmedin? Everest’e tırmanamayan her dağcı Everest’i inkâr etseydi Everest bugün sadece bir kaç yüz kişinin kabulü olurdu, halbuki bütün dünya Everest’in küremizin en yüksek zirvesi olduğundan hemfikir. Fâzilet ehli için de Risâle-i Nur ve Bediüzzaman öyle. Hadi hoşuna gidecekse, “Belaüzzaman” öyle, diye düzeltmiş olayım. “Rahmet-i İlâhî daha şümullu, daha parlak olanına kapı aralamadığı müddetçe ümmetin kutup yıldızı Nursî, deniz feneri Kur’an’ın parlak tefsiri Risâle-i Nur’dur. Dâvâ da, hakikat de ortada... Bediüzzaman’ı bir kaç kelime ile, bir kaç makale ile ifâde etmenin imkânı yok, beyhude gayret. Güneşi bilmek isteyenlerin yapacağı doğru iş, izbe dehlizlerinden çıkıp gözlerini Güneşe açmaktır. Bediüzzaman’ı anlamak, Risâle-i Nurları okumakla kabil.. | Haber7, 27 Mart 2010 MEHMET ALİ BULUT Rıza Zelyut ile 'BelaÜzzaman' buluşması BEDİUZZAMAN KİMİN BELASI? Mamafih onun fikirleri bazı kesimler için bela olmuş durumda cidden! Risale-i Nur’’la bir türlü baş edemedikleri, onun fikirlerinin yayılmasını asla durduramadıkları için kahrından ölen, her yola başvurdukları halde netice alamadıkları için kahrolan bir kesim var. Bunların en başında da Zındıka Komitesi geliyor. Onlar kendilerini bilirler! Onlar için Bediuzzaman hakikaten ‘bela’ sayılabilir. Hatırlayın, Firavun da Musa (as) için, ‘Sen uğursuzun tekisin. Sen ortaya çıktığından bu yana Mısır’ın başı retten kurtulmuyor, başımıza bela oldun” kabilinden şeyler söylemişti. (Araf,131). Bu açıdan bakıldığında, evet, hakikaten milletin başına bela olmuş birlerinin belası olmuş durumda Bediuzzaman! Kendisi öldüremediler. Fikirlerini öldüremediler. Dirisiyle baş edemediler, sonunda mezarını yok ettiler ama bu onları, korkularından koruyamadı! Dolayısıyla bugün Türkiye’nin onu tartışıyor olması, birçokları açısından ciddi bir bela. Bu arada Sayın Zelyut’un bilmeyerek de olsa yaptığı bir iki hataya da değinmek istiyorum. Ne diyor Zelyut: -Said Kürt’tür. -Evet, Sait Kürtt’ür... Bunda ayıplanacak bir şey var mı? -Sait Kürtçüdür. —Hayır Sait Kürtçü değildir. Böyle bir iddia ahmakları bile güldürür. Şeytan tüm şeytanlığı ile gelse, onun KÜRTÇÜ VEYA TÜRKÇÜ OLDUĞUNU İSPAT EDEMEZ. ÇÜNKÜ O YALIN BİR İMAN ERİDİR. ÜZERİNDE PAS KARAR KILMAZ BİR ELMAS KILINÇ GİBİ! O tam bir İslam hamiyetperveridir. Bütün varlığı ile bir İslam milliyetçisidir. Kürtleri sever, çünkü onların arasında çıkmıştır. Türkleri sever, çünkü onların İslamiyet’e hizmetleri çok büyüktür. Arab’ı Farsı sever, çünkü dinde öncülük etmişlerdir. Çeçeni, çerkezi, boşnağı sever, çünkü bayrağı devralmışlardır. Onun kadar Türkleri sena etmiş ve Türk milletini İslam’a hizmetlerinden dolayı yüceltmiş biri daha yoktur. | |