Allah’ın dinini tebliğ eden Peygamberlere gönülden teslim olup iman eden Müslümanların yanında bir de isyan eden, Peygamberle mücadele eden ve Allah’ın dinine saldıran inkar edenler vardır. Allah’ın kendilerine sunduğu sayısız nimeti görmezlikten gelip nankörlük eden ve dünyadaki imtihanın şuuruna varamayan bu insanların bazıları hayatlarını Müslümanlarla mücadeleye adarlar. Adeta şeytanın kölesi olmuşlardır. İslam ahlakının hakim olmaması için şuursuzca çabalarlar. Bu çabalarının kendilerine hem dünyada hem ahirette zararı dokunacağını kavrayamazlar. Kendi akıllarınca (Allah’ı tenzih ederiz) Allah’a teslim olmadıklarını ve isyan ettiklerini zannederler. Oysa acizlikler konusunda Allah’a teslim olmuş şekilde yaşamak zorundadırlar. Bu konuda isyan edecek güçleri yoktur. Örneğin Hz. Musa döneminde Mısır’a hakim olan Firavun Allah’ın verdiği yemeği yemek zorundadır. Yememeyi tercih edemez. Allah’ın rahmetiyle çok büyük bir hazinenin sahibi olan Karun’da uyku uyumamayı isteyemez çünkü Allah’ın yarattığı bu acizliğe teslim olmak zorundadır. Firavun, Karun ve şımarıp azan diğer inkar edenler kirlenmemeyi, hastalanmamayı ya da yaşlanmamayı tercih edemezler. Allah’ın yarattığı bedende Allah’ın kaderinde belirlediği kadarını yaşayarak ölmeye mahkumdurlar.
Allah dünyada inkar edenlere ahiretteki azaplarını daha da arttırmak için süre tanır. Kendilerinin Allah’a teslim olmadıklarını zanneden inkar edenlerin ahirette alacağı karşılık sonsuz azap olacaktır.
Allah’ın ‘O küfre sapanlar, kendilerine tanıdığımız süreyi sakın kendileri için hayırlı sanmasınlar, Biz onlara, ancak günahları daha da artsın, diye süre vermekteyiz. Onlar için aşağılatıcı bir azap vardır.’ (Al-i İmran Suresi, 178) ayetinde bildirdiği gibi inkar edenlere tanınan süre ancak onların azaba dahada yaklaşmasına vesile olmaktadır.