Geçen Kurban Bayramındaki ateşkesin kısa sürede sona ermesinin ardından giderek şiddetlenen hava operasyonları ve havan topu saldırıları Halep'i adeta bir 'hayalet şehir' haline getirdi. Harabeye dönen kente düzenlenen bu yoğun saldırılar sonucunda her gün yüzlerce masum sivil ya hayatını kaybediyor ya da yaralanıyor.
Adeta bir soykırımın yaşandığı Halep'te yalnızca 15 Kasım'dan bu yana geçen iki hafta içinde 739 sivil hayatını kaybetti, yaralı sayısı ise 2500'e ulaştı. BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura bu vahşete bir son verilmezse yakında, "Doğu Halep diye bir şey kalmayabileceğini" belirtti.
Savaş ve insanlık suçlarının en üst düzeyde yaşandığı kentte hastaneler, okullar hatta fırınlar dahil sayısız sivil hedef bombalandı. Hava saldırılarından kaçmayı başarabilen siviller ise mahalle aralarındaki doçkaların hedefi oldular. Halep’teki durum öylesine dehşet verici ki yerel medya aktivistlerinden Ebu Ammar, bombalanan sokaklarda yığılmış insan cesetleri ve yaralılar nedeniyle Halep sokaklarına kan kokusunun hakim olduğunu söylüyor.
Fransa'nın BM Daimi Temsilcisi François Delattre, Halep'teki mevcut durum için, "Sivil halkın 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana karşılaştığı en büyük katliamlardan biri" tanımını yaptı.
Şimdilik hayatta kalanlar ise Halep'in doğusunda dehşet verici şartlar altında yaşamını sürdürüyor. 300 bine yakın zavallı sivil 30 kilometrekarelik bir alana sıkışmış vaziyette, her dakika üzerlerine yağan bombaların hedefi oluyorlar. BM Genel Sekreter Sözcüsü Stephane Dujarric, buraya gönderilen insani yardımların 13 Kasım itibariyle tükendiğini ve bölgenin adeta ‘yiyeceksiz kent’ haline dönüştüğünü bildiriyor. Harabeye dönen bölgede yaralı ve hastaların tedavi görebileceği hastanelerin tamamı işlevsiz hale gelmiş durumda. Bir gün içerisinde onlarca fırının havadan bombalanmasıyla ekmek dahi bulamayan halk gittikçe daha perişan hale geliyor.
Faciayı görüşmek üzere toplanan BM Güvenlik Kurulu'nda, Genel Sekreter Yardımcısı ve Acil Durumlar Koordinatörü Stephen O'Brien, "Kuşatma altındaki kente erişim sağlanamaz ve siviller kurtarılamazsa Halep'in doğusunun dev bir mezarlığa dönüşeceği" uyarısını yaptı. Uluslararası Kızılhaç Örgütü ise, yakın zamanda Halep'in doğusunu 20 bin kişinin terk ettiğini açıkladı. Bu arada Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, Halep’te gözaltı merkezlerinin kurulduğunu ve halen 300 civarında sivilin de kayıp olduğunu haber verdi.
Evsiz-barksız kalan bu insanların, yakın zamanda daha da sertleşecek kış koşulları nedeniyle en büyük ihtiyaçları gıda ve barınak. Bu ihtiyaçlar en kısa sürede temin edilemediği takdirde, zavallı Halep halkını artık kaçınılmaz son bekliyor gibi görünüyor.
Tüm dünyanın gözü önünde yaşanan bu felaketin engellenmesi için insanlık adına hemen devreye girilmesi gerekiyor. Bunun için de çatışmalar ve bombardımanlar derhal ve koşulsuz olarak durdurulmalı, felaket bölgelerindeki sivil halk güvenli bölgelere tasfiye edilmeli ve halka acilen her türlü insani yardım ulaştırılmalı.
Zaten mahvolmuş durumdaki sivillerin bu dehşet ortamında kalma, savaşın bir parçası olma gibi bir niyetleri yok. Bunların terörist değil yalnızca canlarını kurtarmaya çalışan zavallı masum insanlar olduğu unutulmamalı.
Bugüne kadar ne BM'nin ne diğer uluslararası kuruluşların ne de Batılı koalisyonun Suriye krizine çözüm getirmede başarı sağlayamadığı açık bir gerçek. Bu nedenle Suriye krizinin çözülmesi ve daimi barışın sağlanmasında en büyük görev Suriye'de savaşan taraflara olduğu kadar, daha da fazlasıyla Rusya, Türkiye, İran gibi bölgedeki söz sahibi ülkelere düşüyor.
Geçtiğimiz günlerde Sayın Putin ve Sayın Erdoğan'ın yaptıkları bir telefon görüşmesinde, “Halep'teki çatışmaların durdurulması ve sivillere yardımların ulaştırılması konusunda mutabık kaldıkları”nın açıklanması son derece sevindirici. Suriyeli muhaliflerin, Halep'teki felaketin son bulması konusunda Türkiye'nin arabuluculuğunda Ankara'da Rus yetkililerle görüşmesi de aynı şekilde umut verici bir gelişme... Diğer yandan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in sözcüsü Dimitry Peskov'un, Sayın Putin’in "Halep’te acilen sahra hastaneleri kurulmasını emrettiğini" söylemesi Rusya'nın konuya sorumlu ve insancıl yaklaşımının bir örneği olarak önem taşıyor. Tüm bu gelişmeler, bölgede asıl müdahil olması gereken güçlerin devreye girdiklerini göstermesi bakımından ümit verici.
Bölgeyle yüzlerce yıllık tarihi, sosyal ve kültürel ilgi ve bağları bulunan Rusya, İran, Türkiye gibi güçler dururken dünyanın farklı uçlarından belli çıkar ve hesaplarla gelmiş alakasız aktörlerin burada söz sahibi olmaya ve belirleyici rol kapmaya çalışması son derece rahatsız edici bir durum.
Halep'in, Suriye'nin, Irak'ın, dahası tüm Ortadoğu ve İslam dünyasının emperyalizmin onlarca yıllık kirli projelerinin oyuncağı olmaktan kurtulması zamanı artık geldi. Halep’te dökülen kana ortak olmak, sinsi emperyalist planlara alet olmaktan ve BOP'un mimarlarına hizmet etmekten başka bir işe yaramaz. Nitekim, Suriye'deki saldırılarda harap olan yerlerin birçoğunun, hemen akabinde bazı Batılı derin güçlerin taşeronu PYD-PKK güçlerinin kontrolüne geçmesi savaş ve istikrarsızlığın gerçekte kimlere yaradığının da somut bir kanıtı. Bölgedeki gerçek tehdit ise mazlum sivil halk değil, bu sinsi ve fırsatçı emperyalizm taşeronları.
Yürürlükteki planın aksine, akan kanı durdurmak, barışı ve istikrarı tesis etmek, mazlum halka sahip çıkarak onları felaketlerden kurtuluşa taşımak, Suriye'nin birlik ve bütünlüğünü korumak bölgeyi hedef alan karanlık planlara en büyük darbeyi vuracaktır. Rusya-Türkiye-İran arasında kurulacak sapasağlam bir birlik ve ittifak ise bu misyonu gerçekleştirmeye ve geleceğin dünyasında en büyük belirleyici güç olmaya yegane adaydır.
Suriye ile olan ittifakını eskisinden daha güçlü ve kalıcı kılmak Rusya için önemlidir. Yalnızca rejim taraftarlarına değil, muhalif olsun tarafsız olsun tüm Suriye halkına sahip çıkmak, onların dostluk ve sevgisini kazanmak, onlarla çok daha köklü ve kalıcı bağlar kurmak ve bu ittifakı tüm İslam alemine taşımak bakımından Rusya tarihi bir dönüm noktasındadır. Sayın Putin'in ve Rus hükümetinin bu kritik dönemeçte en akılcı ve insancıl kararları acil olarak alacağına dair inancımız tamdır. Rusya, Suriye’de tarihi bir misyonun öncüsü olma fırsatını çok iyi değerlendirmeli ve örnek olmalıdır.
Daily Mail’in 21 Aralık 2016 tarihli sayısında Harun Yahya’nın "Rusya Suriye'de Tarihi Bir Misyonun Öncüsü Olma Fırsatını Kaçırmamalı" başlıklı makalesi yayınlandı.
http://dailymailnews.com/2016/12/21/russia-can-be-syrias-hero/