-
Türkiye'de dinin devlet işlerinden ayrı olmasını nasıl yorumluyorsunuz? Sekülerizm, demokrasi, fikir özgürlüğü hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
Laiklik, insanların fikrini özgürce savunabildiği gerçek "demokrat laiklik" şeklinde uygulandığında çok güzel bir sistemdir. İslamiyet hoşgörüyü, sevgiyi, kardeşliği savunan bir dindir. Laiklik ise, İslamiyet’in özünde, kendi bünyesinde vardır. İslamiyete göre her düşünceden her dinden insanın kendi düşüncesine ve inancına göre istediği gibi yaşayabilir. Laikliğin güzelliği şudur: Münafığı yok eder, münafık kalmaz laiklikte. Yani dinsiz olan açıkça, samimi olan söyler "ben dinsizim" der, dindar da açıkça söyler, "ben dindarım" diye, laiklik bunu sağlar, münafıklığı ortadan kaldırır, onun için çok önemli bir şeydir. İnançlı insana da inançsız insana da ve farklı inançtan insana da saygı duymak gerekir, yaşam hakkına, yaşam kalitesine de saygı duyulması lazım ve ciddi güvence verilmesi gerekir. Bu sağlandığında hiçbir sorun kalmaz. Türkiye’de dindar insanlar olduğu gibi, dini yaşamayan insanlar da var. Bu insanların hayat garantisi, bunların huzuru çok çok önemlidir, yani dindarların huzuru önemli olduğu gibi o insanların huzuru da önemlidir.
İslam dini aşırılıklara ve şiddete karşıdır. Salih Müslümanlar için estetik, güzellik, sevgi, huzur çok hayati ihtiyaçlardır. Bunun fanatik ve din ahlakına uygun olmayan bir yorumla karartılmasını kimse istemez, buna izin de verilmez. Bütün mesele insanların samimi olmasında. Ben samimi bir insanım. Güleryüzlü, neşeli insanlar istiyorum, yani çocukların sokaklarda neşeyle koşuşturmasını, evlerin güzel olmasını, herşeyin güzel olmasını istiyorum, despot bir sistemden hiçbir Müslüman gibi benim de hoşlanmayacağım çok açık, çünkü din bunu, İslam bunu savunmuyor.
-
Türkiye'de İslam'ın yükselişini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu Türkiye'nin Rusya gibi diğer devletlerle ilişkilerini nasıl etkileyecek?
İslamiyette sevgi vardır, merhamet vardır, hoşgörü ve anlayış vardır. Bu güzel ahlak toplumları birbirine yaklaştırır, dostluk bağlarını güçlendirir, terör, anarşi, kargaşanın son bulmasını sağlar, ekonomik sorunlar doğal olarak ortadan kalkar. Yardımlaşma ve dayanışma güçlenir. Türk Milleti her dönemde inançlarına, milli değerlerine bağlı ve sadık bir millet olmuştur. Ama tabi, son 20 yılda Türkiye'de Darwinizm'in tam anlamıyla çökmüş olması çok önemli bir gelişmedir. 70'li yıllarda halkın neredeyse %70-80'i Darwinizm'e inanırken, bugün halkın %80'den fazlası Darwinizm'i reddetmektedir. Türkiye, dünyada Darwinizm'e en az inanılan ülkedir.
-
Müslümanlarla Hıristiyanlar arasındaki ilişkinin geleceği ile ilgili neler söyleyebilirsiniz? İki medeniyet arasında diyaloğu geliştirmenin yolları nelerdir? İslam'ın diğer dinlere yaklaşımı nasıldır?
Hıristiyanlar ve Museviler İslam'a göre ehli kitaptır. Hepimiz bir olan Allah'a iman ediyor, Rabbimiz'in gönderdiği peygamberleri seviyor ve onlara itaat ediyor, meleklerin varlığına, ahiret gününe inanıyoruz. Hepimiz kardeşiz, dostuz. Kuran'ın bize emri, ehli kitapla dostluk ve sevgi bağı içerisinde yaşamaktır. Peygamberimiz (sav) döneminde de bu şekilde olmuştur. Peygamberimiz (sav) onlara hep anlayışla, sevgiyle yaklaşmıştır. Kuran'a göre ehli kitaptan bir kadınla evlenilebilir, onların yemeği yenilir, yani onlarla içiçe bir yaşam vardır, arkadaşlık, yakınlık vardır. Müslüman, Hıristiyan'a da Musevi'ye de şefkat duyar, eğer gerçek dindar bir Hıristiyan samimi olarak dinini yaşamak istiyorsa buna saygı duyulur ve dilediği gibi yaşaması için her türlü kolaylık ve imkan sağlanır. Aynı şey Museviler için de geçerlidir. Ehli kitabın mutlu olması, rahat yaşaması, güvenlik ve konfor içinde olması beni mutlu eder. Eğer bir sıkıntıları, rahatsızlıkları varsa bu beni müthiş rahatsız eder. Ama tabi böyle bir dostluk ortamının tam anlamıyla tesis edilebilmesi için Türk-İslam Birliği'nin kurulması şarttır. Türk-İslam Birliği olmadan, İslam alemi birliğini sağlayıp adil, akılcı ve itidalli bir liderliğine girmeden, idealimizdeki kardeşlik ortamının sağlanması mümkün olmaz. Birlik olmadığı ortamda terör olur, radikal ve aşırı uçların fitneleri olur, ekonomik anlaşmazlıklar olur. Birlik olduğunda ise bunların izi dahi kalmaz. Türk-İslam Birliği kurulduğunda Hıristiyan kardeşlerimiz ve Musevi kardeşlerimiz inşaAllah çok çok rahat edecekler, Türk-İslam Birliği'nin şefkatli sistemiiçinde güven ve huzur bulacaklar.
-
Radikalizm nasıl kontrol altına alınabilir? Terör nasıl durdurulabilir?
Bombalama yapan, intihar eylemine insanları teşvik eden, yakıp yıkmayı hedefleyen her örgüt, her düşünce sistemi İslam’a karşıdır. Bu, İslam’ın kabul etmediği bir sistemdir ve dolayısıyla ben de kabul etmiyorum. İslam'da aşırılık yoktur. İtidal vardır, hoşgörü vardır, anlayış vardır. İslam'da şiddet varmış gibi göstermeye çalışanlar büyük bir hata içindeler, yanlış yapıyorlar. En güzel yol telkindir. İkna etmektir. Anlatmaktır. Peygamber Efendimiz (sav)'in Ukas çarşısında gezdiği ve insanlara tebliğ yaptığı bilinir. Hatta onun gezdiği yollara dikenler atıldığı, üzerine deve işkembesi atıldığı da bilinir. Yani en zor şartlarda, alay edilmesine rağmen, baskı yapılmasına rağmen hakaretamiz konuşmalara rağmen o mübarek Peygamberimiz (sav) canla başla tebliğ yapmıştır ve asla yılmamıştır. Birçok yere mektuplar göndermiştir, elçiler göndermiştir. Mesela İstanbul’a Hz. Dıhye (ra)'yi göndermiştir. Ve o gelip tebliğ yapmıştır, anlatmıştır. Ta İspanya'ya kadar tebliğciler gitmiştir. Ve hiçbir zaman için İslam ahlakını şiddet kullanarak anlatmamışlardır. Sevdirerek, yaşayarak, aşkla çoşkuyla dini anlatmışlardır. Asrımızda felsefe son derece önemli. Yaşanan sıkıntıların, çilenin, zorlukların temeline baktığımızda hep Darwinizm'i ve ondan destek bulan materyalizmi görüyoruz. Bu nedenle, sıkıntıları ortadan kaldırmak isteyen kimse var gücüyle ilmi olarak Darwinizm'i yıkmaya yönelmelidir. Bu asrın en büyük putu Darwinizm'dir. Nasıl Hz. İbrahim ilk olarak en büyük putu yerle bir ediyorsa, bizim de bu putu tamamen tuz buz etmemiz gerekir. Bizim yaptığımız da bu oldu, Darwinizm putunu kırdık inşaAllah. Yaratılış Atlası kitabımla Avrupa’da tam bir şok meydana geldi. Fransa’da, İngiltere’de, İtalya’da, Almanya'da bütün gazeteler Darwinizm'in bu yenilgisini şaşkınlık ve hayretle duyurdular. Hakikaten çok büyük net netice aldık. Yapılan anketlerde Darwinizm'in Avrupa’da tam anlamıyla yerle bir olduğunu görüyoruz. Allah’a hamdolsun Allah böyle bir başarı meydana getirdi. Demek ki ilmi çalışma, telkin, felsefi mücadelede insanlar gayret ederse, Allah başarı veriyor. Bunu görüyoruz.
-
Türkiye 1.5 milyon Ermeninin soykırımını kabul etmeli midir? Bunu yorumlayabilir misiniz? Ermenistan'la problemler nasıl çözümlenebilir? Ne öneriyorsunuz?
Bundan yüzyıl önce, iki yüz yıl önce, beş yüz yıl önce de yaşanmış pek çok olay vardı. Bunları sürekli incelemek, araştırmak bize yakışmaz. Bize yakışan sevgiyle, merhametle birbirimize yaklaşmak, geçmişi geçmişte bırakıp aydınlık bir gelecek kurmaktır. O zamanlar 1900'lerin başlarıydı, o zaman kültür yok, bilgi yok, araştırma yoktu. Darwinizm vardı, komünizmin faşizmin telkinleri vardı. O dönemin masonlarının oluşturduğu şiddet ortamını esas almak uygun olmaz. Ayrıca o dönemde neler yaşandığı net olarak belli de değil. O devirde yaşananlar o devrin insanların sorumluluğunda. Mühim olan biz millet olarak Ermenileri çok seviyoruz. Sınırların kalkmasını istiyoruz. Türkiye ile birleşinler istiyoruz. Geçmişte yaşanan herşeyi affedelim, birbirimize hakkımızı helal edelim. Helalleşip bu konuları kapatalım. En güzeli o devri tarihe gömelim. Hocalı olayında ve başka olaylarda da pek çok Türk hayatını kaybetti, ama kan davası gütmek hiçbirimize yakışmaz. Biz hepsi için hakkımızı helal ediyoruz. 1900'lerde savaş ortamı vardı, karşılıklı insanlar öldürüldü. Ermeniler de haklarını helal etsinler.
1900'lerin kafasıyla yaklaşırsak bu işlerde hiç netice alınmaz. 1900'lerin mantığını bırakıp, 2000'lerin güzel, sevgi dolu, birleştirici mantığıyla hareket etmemiz gerekiyor. O karanlık çağlar geride kaldı artık. Masonların, ateistlerin faşistlerin, komünistlerin, neonazilerin, ateist siyonistlerin oyununa gelmeyelim. Masonik bir oyun var, milletleri birbirine düşürmek istiyorlar, bunun için suni bir olay çıkartıp sonra iki tarafa kan döktürüp kan davası başlatıyorlar. Biz bu oyuna gelmeyelim. Ermeniler Ehli kitaptırlar. Güzel huylu, güzel karakterli, kültürlü, aklı başında tertemiz kardeşlerimiz onlar. Kardeşce yaşayacağımız bir ortam olsun inşaAllah.
-
Türkiye'nin Rusya politikası nasıl olmalıdır? İlişkiler nasıl geliştirilebilir? Hayal ettiğiniz Türk İslam Birliği, Rusya için nasıl avantajlı olabilir?
Türkiye bölgede Amerika'nın da lehinde, Rusya'nın da lehinde bir faaliyet yapıyor. Çin'in de lehinde bir faaliyet yapıyor. Ve hepsi memnun. Amerika da memnun Türkiye'den, Avrupa da memnun, Rusya da memnun, Çin de memnun. Azerbaycan'la birleşince, Türk-İslam Birliği kurulunca bu memnunluk yine devam edecek, yeni birşey olmayacak. Türk-İslam Birliği Rusya'nın menfaati olacak bir birliktir. Rusya'nın daha zenginleşmesi demektir. Rusya'da yeni yeni fabrikalar, yeni yeni tesisler demektir. Azerbaycan petrollerinin, Türk petrollerinin, Türk madenlerinin Rusya'ya daha rahat satılması demektir ve onların her türlü imkanının daha çok artması demektir. Pazarları genişler, ticaretleri genişler. Askeri yönden risk kalkar, çünkü Rusya'ya karşı düşman bir tavrı yok Türkiye'nin, dost tavrı var. Rusya'yı dost bir ülke olarak görüyoruz, asil bir ülke olarak görüyoruz. Dolayısıyla Rusya çok memnun olur böyle bir birleşmeden, çok lehine olur bu birleşme. Dışlama siyasetinin asla olmaması lazım. Türk İslam Birliği hep birleştirici, dostane bir yol izleyecektir. Dışlama, burukluk meydana getirir, vicdani rahatsızlık meydana getirir. Hep birleştiren, "kardeş olalım" mantığı çok önemli. Kamplaşma, cepheleşme mantığı güzel değil. "Sizler Ruslar olarak ekonomide, bilimde, siyasette istediğiniz gibi gelişin, biz de burada bilimde, ekonomide, sanatta gelişelim, her türlü güzellikler oluşsun" denmesi lazım. Yani "biz zengin olalım, siz fakir olun bizi ilgilendirmez" denmez. "Biz de zengin olalım siz de zengin olun" denmesi lazım. Mesela Türk İslam Birliği oluştuğunda Rusya fakir olsa, bu Türk İslam Birliği midir? Bu huzurlu bir birlik midir? Mutlu mu oluruz biz bundan? Belli ki rahatsız oluruz, çünkü biz onların da zengin olmasını isteriz. Mutlu bir Rusya bizi mutlu eder.
-
Rusya-Gürcistan savaşı ile ilgili yorumlarınız nedir?
Burada masonik bir oyun olduğu açıkça görülüyor. Kan dökmek, kardeşi kardeşe kırdırmak masonların her zaman başvurduğu bir yoldur. Halbuki tüm anlaşmazlıklar barışçı yollarla çözülebilir. İnsan gördüğünde müthiş rahatsız oluyor tabi, binlerce masum insan hayatını kaybediyor, yaşlılar sokağa dökülmüş, evsiz yurtsuz kalmış. Hiç olmaması gereken şeyler. Tabi, Rusya büyük, modern bir devlet. Rus devletine karşı saygılı olmak lazım. Ben Rusya'nın emperyalist, işgalci bir politikası olduğuna inanmıyorum. Ama toplumların isteklerine de saygı duymak gerekir tabi. Karşılıklı olarak herkesin birbirine barışçıl, iyi niyetli ve saygılı yaklaşması gerekir. Mesela Gürcistan, "Arkadaş biz bu topluluktan ayrılmak istiyoruz" diyor, tamam halka sorulur. İstiyorlarsa ayrılırlar. Rusya'nın burada zorla müdahele edeceğini ben zanetmiyorum. Ama Osetler, Abhazlar da diyorsa "Biz Rusya'yla ortak hareket etmek istiyoruz", edebilmeleri gerekir. Ama burada amaç Rusya'yı yalnız bırakmak, yalnızlığa itmek, "sen ne yaparsan yap" mantığı olursa, bu vicdana sığmaz işte. Yani ayrılırken, Rusya'nın da iyiliğini, güzelliğini, zenginliğini düşünen bir planla ayrılmak lazım. "Herkes Rusya'yı terk etsin, herkes desteğini çeksin, herkes Rusya'yı yalnız bıraksın, sonunda da Rusya mahvolsun" gibi bir mantık akla gelir bu durumda. Bu kabul edilemez, vicdana sığmaz. Ayrılmak isteyen tabi ki ayrılsın, ama Rusya'yı dost bilerek, onları severek, onların daha iyi olması için gayret ederek bunun bir anlamı olur. Mesela Türk-İslam Birliği'nin ilk aşaması olarak bir Kafkas Birliği düşüncesi şu an dillenmeye başladı. Bu çok güzel. Ama burada Asya'daki hiçbir devlet dışlanmamalıdır, mutlaka hepsinin dirliğinin, güçlü olmasının esas alınması gerekir ve özellikle devletlere de saygı gösterilmesi çok önemli. Aksi çok ayıp olur. Sevgi ve şefkat zemininde, akılcılığı da muhafaza ederek, koruyarak ve kollayarak yaklaşılırsa tüm sorunlar tamamen hallolur diye düşünüyorum.
-
İran'ın bölgedeki politikası ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
İran güçlü ve büyük bir devlet. Önemli olan bölgede izlenen her siyasetin birleştirici ve bütünleştirici olması, o zaman hiçbir sorun olmaz. Benim gördüğüm kadarıyla İran da birleştirici olmak istiyor. Örneğin Sayın Ahmedinejad İstanbul ziyareti sırasında bunu gösterdi. Kardeşlik mesajları verdi, Türk İslam Birliği'nin önemine işaret eden açıklamalar yaptı, daha da önemlisi Sünni bir imamın arkasında Cuma namazı kıldı. Bu çok önemli bir mesajdı. Mahmud Ahmedinejad'ın bu uygulaması, Sünni’lerle Şii’lerin aralarında İslam kardeşliğinin, İslam bağının olduğunu; bir Şii’nin arkasında bir Sünni’nin, bir Sünni’nin arkasında bir Şii’nin namaz kılabileceği açıkça ortaya koymaktadır. Dolayısıyla Mahmud Ahmedinejad'ın, Türkiye’nin önderliğinde bir İslam Birliği’ne ve İslam kardeşliğine son derece sıcak baktığı anlaşılmaktadır.
-
Putin gibi Rus yöneticiler hakkında ne düşünüyorsunuz? Rus insanları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ben Putin'in samimi olduğunu düşünüyorum. Asil ve soylu bir insan, Rus milleti de öyle. Rus milleti, millet olarak güzel huylu, güzel ahlaklı insanlar. Ben birçok Rus tanıyorum, hakikaten çok temiz ahlaklı, iyi niyetli insanlar. Ahlaken de, kişilik olarak da, sima olarak da çok temiz ve güzel insanlar. Şeker gibi insanlar, küçük Rus çocukları mesela aşırı sevimliler. Bunlar niye kötü olsunlar, niye rahatsız olsunlar, bundan biz niye mutlu olalım? Asırlarca yanyana kardeşlik içinde yaşadık biz Ruslarla. Niye şimdi Ruslarla ayrı gayrı olalım, siz de bizim kardeşimizsiniz. İçiçe olalım, ticaretimiz, sanat çalışmalarımız, kültür bilim çalışmalarımız içiçe olsun. Zaten birbirimize ihtiyacımız var. Beraber üniversiteler kuralım, bilim gelişsin, sanat gelişsin, demir perdeler, taş duvarlar devri geçti artık. Bunlar yıkılsın. Bunlar çok büyük hata. Rusya'nın teknolojik gücü, bilim adamı gücü, bilimdeki imkanları çok yüksek. Rusya dışlanacak bir ülke değil, velev ki bunlar olmasa dahi dışlanmaz. Onun için kutuplaşma siyasetini ben doğru bulmuyorum. Rusya büyük bir zaman dilimde Müslümanlara karşı sıcak ve sevecen davranmıştır. Halen de Rusya da Müslümanlara karşı verdikleri hürriyetler çok açık ortada, İslam'ı, Kuran'ı destekleyen politikaları çok açık ortada, ben bizzat bunu gördüm. Böyle bir devleti yalnızlığa itmek, sanki onu ölüme itiyor gibi olur, çok yanlış olur. Her olayda Rusya'yı da olayın içinde olan, onları da koruyan bir siyaset olması lazım. O zaman herşey gayet güzel olur.
-
Grubunuz Rusya'da aktif mi? Rusya'da yayınlarınıza olan ilgi nasıl?
Allah'a hamdolsun Rusya'da çok güzel gelişmeler oluyor. Kitaplarım, cd'ler, makaleler çok okunuyor ve seviliyor maşaAllah. Eserlerimin onlarcası Rusça'ya çevrildi. Rusça olarak eserlerimin yayınladığı bir internet sitemiz de var. http://www.harunyahya.ru. Bu siteden, ücretsiz olarak Rusça tüm eserlerime ulaşabilirler. Ben Rus kardeşlerime şunu söylemek istiyorum, gelecek inşaAllah çok güzel olacak. Şiddetli sevgi ve muhabbetle, tüm sorunlar, haksızlıklar, adaletsizlikler, yokluklar ortadan kalkacak inşaAllah. Türk-İslam Birliği tesis edildiğinde, Rus kardeşlerimiz de bu birliğin koruması altında olacaklar, bu birliğin hakim edeceği güvenlik ve barışın konforunu tam anlamıyla yaşayacaklar.