Bir yılı aşkın süredir şehit haberi gelmemesi, bölgede daha huzurlu bir ortamın tesis edilme imkanının oluşması tüm insanlarımız tarafından sevinçle karşılanmaktadır. Ancak son dönemlerde gerek Güneydoğu’da gerekse başta İstanbul olmak üzere bazı illerde PKK ve uzantıları tarafından tırmandırılan şiddete karşı milli bir teyakkuz gerektiği açıktır. PKK’nın çözüm süreci olarak adlandırılan bu süreci barış süreci olarak görmediği, daha güçlenmek için bir süreliğine geri çekilme süreci olarak değerlendirdiği anlaşılmaktadır. Bu süreç boyunca kimlik kontrolü yapmak, yol kesmek, adam kaçırmak, şantiye yakmak gibi eylemlerine devam eden PKK, Devletimizin şefkatli ve sabırlı tutumunu yanlış anlamakta, bu sabrı suiistimal etmektedir. Mevcut durum karşısında yapılması gerekenleri şu şekilde özetleyebiliriz:
1. Güneydoğu’yu Türkiye’den ayırmak ve bölgede bağımsız komünist Kürdistan kurmak hedefinde olan PKK terörü milli bir meseledir. Cumhuriyet tarihinin en büyük komünist kalkışması ile karşı karşıya olduğumuz görülmektedir. Milli meselelerin çözümü, siyasi hedeflerin üstünde yer alır. Milletimiz vatanın korunmasının siyasi tartışma konusu yapılmasını istemez. Tüm Partilerin ülkemizin birliği ve bütünlüğü için ortak hareket ettiğini görmek ister. Dolayısıyla bu milli meselenin çözümüne yönelik atılacak adımların, hükümet ve muhalefetin bir araya gelerek, Sayın Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının da katılımıyla yapılacak bir toplantıyla belirlenmesi gerekir. Bu toplantı milletimizin bu mücadelede yekvücut olduğunun gösterilmesi açısından da önemlidir.
2. Güneydoğu’nun Türkiye’den koparılması halen bir çok Amerikan ve Avrupa düşünce kuruluşlarında konuşulan, yeni sınırlar yeni haritalar üzerinden hesapları yapılan bir plandır. Söz konusu çevreler bu planı hayata geçirmek için PKK’yı son derece kullanışlı bir örgüt olarak görmektedir. Bu sebeple de örgüte dış destek devam etmekte, örgüt sözde özgürlük savaşçısı olarak lanse edilmekte ve BM terör listesinden çıkarılması için çalışmalar yürütülmektedir.
3. PKK Marksist, Leninist, Stalinist bir örgüttür. Elemanlarına bu ideolojinin eğitimini vermekte, silah kullanmayı öğretmeden önce komünizmi öğretmektedir. Gençlerin dağa çıkışına fikri propaganda ile sağlamaktadır. Bu felsefi propaganda ve eğitim, terörün ve örgütün can damarıdır. Ne var ki Türkiye’nin on yıllardır devam eden terörle mücadelesinde, mücadelenin en önemli safhası göz ardı edilmiş, terörü besleyen fikri zemini ortadan kaldırmaya yönelik kültürel bir faaliyet yapılmamıştır.
4. Yanlış da olsa ideali ve ülküsü olan bir yapılanmaya karşı kalıplaşmış siyasi söylemlerin ve demagojinin hiçbir etkisi olmaz. Siyasi adımlarla yol alındığı sanılsa da, gerçekte hiçbir ilerleme olmaz. İlerleme ve değişim olmasının tek yolu karşıdaki gücün fikri yapısının değişmesi, zihinsel bir dönüşüm yaşamasıyla mümkündür. Beyni değişmedikten sonra örgüt ne silah bırakır, ne eve döner. Eve dönse dahi bunu bir taktik olarak yapar, bıraktığını iddia ettiği silaha da ulaşması an meselesi olur. Zihin değişimi ise ancak eğitimle olur. İnancının çürüklüğünü net olarak görmesi, zihnindeki putların kırılması ve yerine doğru bilginin konulması gereklidir.
5. PKK’nın ve diğer sol radikal örgütlerin gençlere yönelik fikri telkini aralıksız devam etmektedir. Buna karşılık gençliğimizin büyük kısmı siyasi olarak bilinçsiz yetişmektedir. Gençlerin birliğin ve bütünlüğün önemini kavrayan, büyük Türkiye idealine sahip, Türk İslam coğrafyasının sorunlarından haberdar ve bu sorunlara çözüm üretebilecek şuura sahip olması ancak eğitimle mümkündür. Devletimiz, müfredata “milli şuur” dersi ekleyerek bilinçli gençler yetişmesini sağlamalıdır. Aksi takdirde, milli şuuru zayıf gençler yetişmeye devam edecek, PKK ve diğer illegal örgütler bu durumdan fayda sağlayacaktır.
6. PKK başta olmak üzere Marksist Leninist Stalinist tüm örgütlerin sözde bilimsel dayanağı Darwinizm’dir. Okullarda gençlere “kör tesadüflerin ürünü” oldukları safsatası, “tarihin evrimi” aldatmacası okutulmaktadır. Okulda alınan, “atalarınız hayvanlardan türedi, ilkel komünal toplumlar vardı, daha sonra bu toplumlar evrimleştiler ve bugünkü hallerine ulaştılar” eğitiminin üzerine komünist ideolojiyi bina etmek çok kolaydır. Örgütler gençlere yaklaştıklarında “tarihin sözde evrimi içerisinde devrimin yeri olduğunu” anlattıkları zaman, gençlerin bu aldatmacaya verebilecek hiçbir cevapları yoktur. Çünkü okulda verilen eğitim de bu aldatmacayı desteklemektedir. Gençlerin büyük kısmı bu yapılarla herhangi bir tartışmaya girebilecek, iddialara cevap verebilecek, anlatılanların geçersizliğini ortaya koyacak bilgi birikimine sahip değildir. Bu sebeple, okullarda Darwinizm ve materyalizm, hatta komünizm, faşizm ve tüm akımlar öğretilmeli, ancak bununla birlikte mutlaka cevapları da gençlere anlatılmalıdır. Devletimiz tek yanlı Darwinist materyalist eğitime son vermelidir. Ancak o zaman komünizmin her türlü propagandasına karşı gençler donanımlı olur.
7. Gençlerin eğitimi sadece Güneydoğu için değil tüm bölgeler için aciliyetlidir. Sosyal medyada gençlerin bir kısmının kullandığı sevgiden uzak, öfkeli, nefret dolu, kavgacı, yüzeysel üslup önemli bir tehlikeye işaret etmektedir. Bu işareti görmezden gelmek, milli bir felakete zemin hazırlamak olur. Bir ülkenin temel ihtiyacı manevi kalkınmadır. Ekonomik kalkınma, yol, baraj, sanayi tesislerinin inşası, manevi inşayla birleşmezse o ülkenin güçlü olması mümkün değildir.
8. Bu durumu ortadan kaldırmak gelenekselleşmiş din ve ahlak dersleri ile sağlanamaz. Gençlerin ihtiyacı olan fıkıh öğretimi, itikadi meselelerdeki detaylar veya İslam tarihi değildir. Elbette gençlerin bu bilgilere de sahip olması gerekir. Ancak öncelikli olan tahkiki (gerçek, samimi) imandır. Tahkiki imana vesile olacak en etkili yöntem ise iman hakikatlerinin anlatılmasıdır. Flu, zihin karışıklığına sebep olan, hayatın akışıyla uyumsuz, ağır, içe kapalı bir üslup değil, somut delile dayalı, canlı, samimi, akılcı, gerçekçi bir üslup kullanılmalıdır.
9. Güneydoğu’da böyle bir eğitim hem devlet eliyle hem de STK’ların desteğiyle sağlanabilir. Hiçbir vakıf ve camiayı ayırt etmeden, tüm imkanları bu eğitim için seferber etmek gereklidir. Türkiye’nin bölünmesi tehlikesi söz konusuyken, gruplar, vakıflar, camialar, partiler arasındaki fikir ayrılıklarının bir önemi yoktur. Tüm bu ayrılıkları bir kenara koyup, bölünmeye karşı ortak tavır alınmalıdır. Her bir grup kendi gücü oranında ilmi çalışma yapmalı, Devletimiz de tüm bu çalışmaların önünü açmalıdır.
10. Bölge halkına özgürlük vaad eden PKK, bunu yaparken bağnazların hurafelerini kendi lehine kullanmaktadır. Kadını yarım varlık olarak gören, modernliğe ve gençlerin neşesine karşı, cahil, acımasız, gaddar, adalet ve hakkaniyet duygusu olmayan bağnazlık PKK’ya uygun bir zemin oluşturmaktadır. Dikkat edilirse PKK ve uzantıları sık sık “kadınları özgürleştireceklerini”, “gençlere değer verdiklerini” vurgulamaktadır. Oysa gerçek kadın özgürlüğü, eşitlik ve adalet ancak Kuran ahlakının tam uygulanmasıyla sağlanır. PKK’nın elinden bu kozu almak da bağnazlığa karşı Kuran ahlakının yayılmasını sağlamakla mümkündür.
11. PKK’nın bir diğer avantajı da geçmiş yıllardan izi kalan “devletin soğuk yüzü” imajının tam olarak düzeltilememiş olmasıdır. Örgüt bölge halkına suni de olsa bir sevgi sunmaktadır. Onların gerçek koruyucusu olduklarını vaat etmektedirler. Bazı yetkililerin ve siyasilerin halka üstten bakan, sevgisiz, merhametsiz, anlayışsız tavırları da PKK’nın bu anlatımlarını güçlendirmektedir. Bölgede görev yapan tüm görevlilerin ve siyasilerin güler yüzlü, mütevazı, sıcak kanlı, halden anlayan, insaniyetli olması PKK’ya vurulacak en önemli darbelerden biridir. Kürt kardeşlerimizin sahibi Marksist Leninist dinsiz Allah’sız PKK değil, adil, sevecen, şefkatli, güçlü Devletimiz’dir.
Kürt kardeşlerimiz yıllarca çok büyük acılar çektiler. Artık acıların sarılacağı, Güneydoğu’nun Paris gibi, Londra gibi olacağı günlerdeyiz. Türkiye’nin hep birlikte büyüyeceği, İttihadı İslam’ın kurulacağı dönemdeyiz. Yıllarca iddia edilen Ergenekonun akıl almaz zulümlerine maruz kalan kardeşlerimize, şimdi de Marksist Leninist Stalinist, baskıcı, dayatmacı, gaddar, acımasız PKK tırnaklarını geçirmiş durumda. Kardeşlerimiz bir beladan kurtulmuşken, onları yeni bir belanın içine atmak çok büyük vicdansızlık olur. Ne Devletimiz ne milletimiz böyle bir vicdansızlığa göz yummaz.