İnsan dünyada zaman zaman maddi-manevi çeşitli zorluk ve sıkıntılarla karşılaşır. Ancak bunlar arasında insanın duyduğu öyle bir his vardır ki bu, belki de hiçbir fiziksel acı ile kıyaslanamayacak kadar şiddetlidir. Bahsettiğimiz bu his, "pişmanlık"tır.
Cahiliye toplumlarının pişmanlık anlayışı içinde insan, bir şeyi yapıp pişman olduktan sonra, artık geri dönüş imkanı yoktur. Zamanı ve olayları tersine çevirmesi mümkün değildir. Yaptıklarının sonucuna katlanmak ve bunun için üzülmek zorundadır. Allah (c.c)`a samimi kalple bağlanmayan insanlar ve inkarcılar, bunu sürekli olarak yaşarlar. Sürekli olarak geçmiş olaylarda değişiklik ister ve hayatları boyunca ``keşke`` kelimesini kullanırlar. Yaptıkları şeylere karşı pişmanlıkları ve bundan kaynaklanan üzüntüleri o kadar uzun sürelidir ki, neredeyse bir hayat boyu devam eder.
Bunun tek sebebi, her şeyi Allah (cc)`ın yarattığına ve tüm olayların O`nun kontrolünde geliştiğine duyulan inanç eksikliği, iman zafiyetidir.
Allah (c.c)`a kalpten inanan Müslümanlar, her olayın Allah (c.c)`ın bilgisi ve izniyle gerçekleştiğine, başlarına ne gelirse gelsin bunun ancak Allah (c.c)`ın dilemesiyle olduğuna kesin olarak inanmaktadırlar. Bu yüzden de en önemli özelliklerinden biri tevekküllü oluşlarıdır. İnanan bir insan büyük zorluklarla da karşılaşsa, hiç yapmak istemediği bir hatayı da işlese mutlaka tevekküllü davranır. Çünkü tüm yaptıklarını, tüm zorlukları Allah (c.c) yaratmıştır. Allah (c.c)`ın, kendisi için yarattığı kaderi yaşamaktadır ve bundan dolayı kalbi mutmaindir. Sonuçları zahiren olumsuz görünse bile, başına gelen her şeyin mutlaka kendisini bir hayra, bir güzelliğe yönelttiğini bilir. Eğer hatalı bir tavır gösterdiyse hemen tevbe eder ve Allah (c.c)`ın kendisini bağışlayacağını umar. Bu yüzden de yaşamı boyunca, sıkıntılı ve uzun süreli bir pişmanlık hissine hiçbir zaman kapılmaz. Müminin hissettiği pişmanlık, onu, hatalarını düzeltmeye, tevbe ederek böyle bir tavrı bir daha tekrarlamamaya, yani hayra yöneltir. Hata karşısında gösterdiği güzel ahlak ise onu ahirette nimetlere yaklaştıracaktır. Pişmanlık, onu asla sıkıntılı, olumsuz bir ruh haline sokmaz, vesvese ve bunalıma sürüklemez, onun şevkini, heyecanını, imani coşkusunu azaltmaz.
İnkarcılar, müminlerin yaşadığı bu büyük nimetten habersiz oldukları ve Allah (c.c)`ı takdir edemedikleri için dünyada son bulmayan pişmanlıkların en büyüğü ile ahirette karşılaşacaklardır. Onlar, Allah (c.c)`ın Kuran ile bildirdiğine göre, dünyada sapkın yaşamları boyunca geçirdikleri her anın pişmanlığını duyacaklardır. Çünkü dünyada defalarca uyarılmış, doğru yola davet edilmişlerdir. Kendilerine verilen süre içerisinde düşünebilecekleri ve doğruyu bulabilecekleri çok fazla zamanları ve imkanları olmuştur. Allah (c.c)`a iman ve ibadet etmeye davet edilmiş, fakat buna karşı yüz çevirmişlerdir. Kendilerine Müslümanlardan gelen davetleri hep göz ardı etmiş, uyarıları dinlememiş ve dünya hayatının hiç son bulmayacağını zannetmişlerdir. Hayatları boyunca ahiretten gafil yaşamışlardır. Ne var ki, ahirete gidip cehennem ile karşılaştıklarında artık geri dönüp yaptıklarını telafi etme imkanı bulamayacaklardır. Allah (c.c) Kuran'da bu kişilerin ahiretteki pişmanlık dolu sözlerini şöyle haber vermiştir:
Ve derler ki: "Eğer dinlemiş olsaydık ya da akıl etmiş olsaydık, şu çılgınca yanan ateşin halkı arasında olmayacaktık." (Mülk Suresi, 10)
Unutmayın ki, o gün hiç kimsenin pişmanlığı kimseye fayda vermeyecek ve kişiyi Allah (c.c)`ın azabından kurtaramayacaktır. Bu pişmanlığı yaşamamanın tek yolu da henüz vakit varken Allah (c.c)`a teslim olmak, O'nun emrettiği şekilde bir hayat sürmek ve O`nu razı etmeye çalışmaktır.
Allah'tan, geri çevrilmesi olmayan bir gün gelmeden evvel, Rabbinize icabet edin. O gün, sizin için ne sığınılacak bir yer var, ne sizin için inkar (etmeye bir imkan). (Şura Suresi, 47)