Geçtiğimiz günlerde, ABD'nin Kuzey Carolina eyaletinin Chapel Hill kentinde uğradıkları vahşi bir silahlı saldırı sonucunda 3 Müslüman genç hayatını kaybetti. Başlarından vurularak şehit edilen bu üç mazlum Müslüman, Şadi Barakat, eşi Yusra Muhammed ve baldızı Razan Muhammed.
Müslüman gençlerin komşusu olan katil zanlısı Craig Stephen Hicks polise teslim oldu ve cinayetleri itiraf etti. Hicks, sosyal medyada dinlere yönelik nefret söylemleriyle tanınan, tüm dinlerin toplumdan silinmesini savunan saldırgan bir ateist.
Stephen Hicks’in dünyanın pek çok ülkesindeki 50'den fazla ateist grupla bağlantısı olduğu bildiriliyor. Facebook hesabında, hayranı olduğu Richard Dawkins, Bill Maher gibi ateistlerden alıntılar paylaşan Hicks'in İslam hakkında nefret ve hakaret içerikli iletileri bulunuyor.
Cinayetlerden kısa süre önce aldığı silahları sosyal medyada paylaşan Stephen Hicks'in evinde yapılan aramada, üzerinde yakalanan cinayet silahına ek olarak bir düzine tüfek ve tabancayla birlikte yüklü bir cephanelik ele geçirildi. Bunların arasında askeri nitelikli olanlar bile var. Bunlar Hicks'in adeta büyük bir eyleme ya da kanlı bir çatışmaya hazırlandığı izlenimi veriyor.
Kimi ABD basını, başta her ne kadar cinayetleri sıradan bir park yeri anlaşmazlığı gibi göstermek istese de olayın bir nefret cinayeti olduğu son derece açık. Katil zanlısı Hicks'in İslam dini başta olmak üzere İlahi dinler ve mensupları hakkındaki nefret söylemleri tüm sosyal medyada dolaşıyor ve şüpheye yer bırakmıyor.
Dahası, hayatını kaybeden iki kızkardeşin babaları Mohammed Ebu Salha, kızının ölmeden önce kendisine Hicks için, "Nefret dolu bir komşuları olduğunu", "Kimlikleri ve görünümleri nedeniyle kendilerinden nefret ettiğini" söylediğini aktarıyor. Yine daha önceden kızının ailesine, "Hicks'in kendisini ve kocasını belinde silahla tehdit ettiğini ve kendilerine çok şiddetli rahatsızlık verdiğini" söylediğini bildiriyor.
Hicks'in İslam'a karşı özel bir nefret ve düşmanlığı olduğu herkesçe biliniyor. Nitekim, Hicks'in hayranı olduğu ve her fırsatta fikirlerini paylaştığı, 'Yeni Ateistler' olarak adlandırılan Richard Dawkins, Sam Harris, Bill Maher gibi felsefeciler de İslam aleyhtarı sözleriyle tanınıyorlar. Örneğin Dawkins bir ifadesinde İslam dinini, kendince "dünyadaki en büyük kötülüklerden biri" olarak tanımlama cüretini göstermişti. Hicks'in işlediği vahşi ve soğukkanlı cinayetler göz önüne alındığında, "Yeni Ateistler"in bu İslam karşıtı nefret söylemlerinden ilham aldığını söylemek zor değil.
Elbette, düşünce bazında kaldığı, suça, şiddete, nefrete, hakarete, terör ve cinayete dönüştürmediği sürece her insanın istediği fikre, felsefeye, ideolojiye inanma, istediğine de inanmama hak ve özgürlüğü var.
Ne var ki katil zanlısı Stephen Hicks, ateist Darwinist kimliğini düşünce sınırlarından çıkarıp fiiliyata dökerek nefret dolu, alçakça ve acımasız bir katliama imza attı. Elbette ki bu örnek bilim, akıl ve mantık dışılığı her yönüyle açığa çıkmış bu ideolojinin ve yol açtığı toplumsal hasarın sorgulanmasını yeniden gündeme taşıyor.
Hatırlanacağı gibi Charlie Hebdo cinayetleri, olayın ardından bir saat bile geçmeden tüm dünyanın bir numaralı gündemi olmuştu. Uluslararası basın konuyu günlerce aralıksız birinci haber yaptı. Her ülkeden sayısız siyasi kimlik, olayın hemen ardından üzüntü belirtme ve kınama yarışına girdi.
Konuyla en ilgisiz ülkelerde bile büyük gösteriler, protesto eylemleri düzenlendi, ateşli konuşmalar yapıldı.
Şimdi Chapel Hill'de katledilen Müslümanlara dönelim. Onlar da aynı türden iğrenç bir nefret cinayetinin kurbanı oldular. Her biri kendi halinde, barışsever, mazlum, medeni, entellektüel, dost canlısı insanlardı. Kimseye düşmanlıkları, saldırganlıkları yoktu. Tek farkları Hıristiyan, Yahudi ya da ateist değil Müslüman olmalarıydı.
Bu yüzden, bu zavallı insanların din ve inançlarından dolayı uğradıkları açık olan saldırıyı, CNN başta olmak üzere ABD medyası, ya hiç yer vermeyerek ya da hayatını kaybedenlerin kimliğini açıklamayarak sıradan bir cinayet haberi gibi geçiştirdi.
ABD polisi de olayı adi bir cinayet vakası şeklinde açıkladı. Hiçbir üst düzey ABD ya da Avrupalı yetkili, diplomat veya bürokrat, olayı Müslümanlara yönelik bir nefret saldırısı olduğu gerekçesiyle kınamadı.
Ta ki sosyal medyada bu cinayetlerin görmezden gelinmesine verilen büyük tepkiye kadar. Mesajlarda Ortadoğu'daki en küçük bir gelişmeyi an an aktaran ancak Müslümanların şehit edilmesini göz ardı eden medyanın iki yüzlülüğü vurgulandı.
Bu tepkiler üzerine bir kısım basın yavaş yavaş olayın İslam karşıtı bir nefret suçu olabileceği ihtimalinden bahsetmeye başladı. Cinayetlerin işlenmesine uzun süre sessiz kalan ABD Başkanı Obama da yoğun tepkiler üzerine ancak 72 saat sonra bir açıklama yapma ihtiyacı hissetti.
Bugün Chapel Hill olayında 3 Müslümanın katledilmesine suskun, tepkisiz ve duyarsız kalınmasına çok şaşıranlar! Dünya çapında her gün ortalama yüzlerce Müslümanın rutin biçimde katledilmesi karşısında aynı suskunluk, tepkisizlik, duyarsızlık, umursamazlık ve görmezden gelme yıllardır süregidiyor. Tüm bu yaşananlar doğal olarak şu hassas soruları akla getiriyor:
Bunun garipliğini hiç mi fark etmediniz? Bu anormalliğin akıl almaz boyutlarına hiç mi şaşırmadınız?
Şu ana kadar şaşırmadıysanız bundan sonrası için mutlaka düşünün, her canın kıymetli olduğunu, her insanın özgürce yaşama hakkı bulunduğunu unutmayın ve zulme karşı sesinizi yükseltirken, tepki gösterirken din, dil, ırk, renk ayrımı gözetmeyin ve insan olmanın gereğini yerine getirin.
Adnan Oktar'ın Arabian Gazette'de yayınlanan makalesi:
http://www.arabiangazette.com/and-what-about-the-hundreds-of-muslims-martyred-every-day/