Ortadoğu’da yaşanan siyasi gelişmeler, felaketler, savaşlar ve çekilen acılar vicdanları sızlatıyor. Acımasızlıklar, adaletsizlik, kin, öfke ve nefret toplumları adeta felç ediyor. İnsanlar sevgiye aç. Barışa, merhamete, muhabbete, şefkate olan özlem hiç olmadığı kadar fazla. Kolay olan yeryüzüne “barış ve sevgi” politikalarını hakim kılmak. Zor olan ise nefret, kin, gaddarlık, acı, ızdırap, zulüm ve savaşlar içinde yaşamak.
Ortadoğu’nun son yüz yıllık tarihi savaşlar, işgaller, terör ve şiddetle dolu. Emperyalist zihniyet, 1916’da Sykes-Picot gizli anlaşmasıyla Ortadoğu’yu cetvelle çizilerek suni bir şekilde böldü. Yüzlerce yıldır bir arada yaşayan kardeşler, akrabalar, toplumlar zoraki olarak ayrıldı, bölündü. Bu da yetmedi, bölgenin yer altı kaynakları ve maddi gücü yoğun bir sömürüye maruz kaldı. Ardından gelen diktatörler insanların hayatını kararttı, özgürlüklerini ellerinden aldı. Ortadoğu halkının gururu kırıldı.
Maddi ve manevi açıdan dünyanın en zengin coğrafyası olan, peygamberlerin yaşadığı kutsal toprakların yer aldığı bu güzel coğrafya, adeta bir cehennem ortamına dönüştü. Çıkarcılık, egoizm ve sevgisizlik, bölgenin sıcacık insanlarını adeta felç etti, neşesini elinden aldı, huzurunu bozdu. Şiddet ve nefret üslubu, toplumlara yaşama sevinci yerine acıyı tattırır oldu. Kimi aşiret, örgüt ve partiler, kendi çıkarları uğruna güç sahibi oldukları bölgelerde en temel insan haklarını ihlal eder konuma geldiler. Rejimler halklarını değil, iktidarlarını düşünür hale geldiler. İnsana değil, maddiyata yatırım yapıldı. Paralar eğitime, sağlığa, sosyal yaşama, sanata değil, silahlara harcanır oldu. Emperyalizm, vahşi kapitalizm ve nefreti ön plana çıkaran diğer siyasi akımlar bölgeye ne barış getirdi, ne de mutluluk. Bölgeye gelen ülkeler de hep sevgisiz politikalara sarıldı. Sorunlar sevgi, muhabbet, hoşgörü ve karşılıklı anlayışla değil, sadece şiddetle çözülür hale geldi.
Oysa bölgenin tek ihtiyacı sevgi. Tepeden bakan üsluplar, tehditler, sertlik, anında şiddet ve nefret politikaları yerine Ortadoğu’ya sevgi politikaları hakim olmalı.
Dünya sevgiye muhtaç. Ortadoğu sevgiye muhtaç.
Dünyadaki en büyük güç kararlılıkla sevgi politikalarını isteyecek çok kaliteli bir toplumun varlığıdır. Birlik olmak, zorluklara ve saldırılara karşı topyekun karşılık verebilmek güçlü olmanın sırrı. Kalite, sanat, marifet ve birlik olmak en büyük silahımız. SEVGİ EN BÜYÜK SİLAHIMIZ, ZENGİNLİĞİMİZ.
Ortadoğu’da ülkeler durmadan bölünmeye doğru gidiyor. En başta bu durdurulmalı. Bu mantık yerine birlik ruhu bu coğrafyaya hakim olmalı.
Her bölünmeden sonra yeni yeni geçilmez sınırlar, aşılması imkansız setler inşa ediliyor. Mayınlar döşeniyor, dikenli teller çekiliyor, duvarlar yükseltiliyor, hendekler kazılıyor. Oysa Ortadoğu’nun ihtiyacı olan şey sevgi bağlarıyla sınırların kalkması ve alabildiğince özgürlük.
Birlik olmanın insanların hayatına getireceği güzellikler çok... SERBEST DOLAŞIMIN OLDUĞU, SINIRLARIN ORTADAN KALKTIĞI, Kahire’den kalkan bir insanın Şam’a, İstanbul’a, Bakü’ye kadar kolayca gidebildiği bir özgürlük ortamı. Beyrut’ta kahvaltı eden bir insanın akşam yemeğini Gazze’de yiyebildiği, Kudüs’ü ziyaret edip akabinde Yemen’e huzurla gidebildiği bir Ortadoğu olmalı.
BU BİRLİĞİ SAĞLAMANIN İSE TEK YOLU VAR: Kuran’a sıkı sıkıya sarılmak, ALLAH’IN BİZDEN İSTEDİĞİ AHLAKI YAŞAMAK VE PEYGAMBERİMİZ (SAV)’İN MÜJDELEDİĞİ MEHDİ’NİN BİR AN ÖNCE ZUHURUNU İSTEMEK. UNUTMAYALIM, BAŞI OLMAYAN VE DAĞINIK OLAN İSLAM ALEMİNİN HUZUR BULMASI İMKANSIZ.