19. yüzyılda genetik bilimi ve kalıtım kanunları tam olarak bilinmediğinden Darwin ve onu izleyen erken evrimciler için iki ayaklılığın açıklanması kolay gibi görünüyordu. En popüler teori, Afrika'daki savanlarda yaşayan maymunların yüksek otların üzerinden bakabilmek için boyunlarını uzattıkları, böylece iki ayaklılığın oluştuğuydu.141 Ancak bu Lamarckist teorinin tamamen yanlış olduğunun anlaşılması uzun sürmedi.
Maymunların herhangi bir şekilde ağaçlardan inip yer ortamına adapte oldukları iddiası son derece temelsizdir. Böyle bir adaptasyonun olabilmesi mümkün değildir. |
Günümüz evrimcilerinin ise, iki ayaklılığın kökeni hakkında öne sürdükleri tek bir tez vardır. Ancak bu tez incelendiğinde, evrimciler tarafından "kötünün iyisi" mantığıyla ortaya atılan bu teorinin de, aynı bunlardan öncekiler gibi, iki ayaklılığın kökenini açıklamaktan uzak olduğu görülür. Söz konusu "ormandan açık alana geçiş teorisi"ne göre, maymunlar ve insanların ataları bir zamanlar ormanda birlikte yaşamaktadırlar. Ormanlık alanların daralması veya başka bir sebepten dolayı bazıları açık alana geçerler ve adaptasyon sonucu iki ayaklılık doğar. Böylece ağaçlardaki maymunlarla, açık arazideki iki ayaklı insanlar arasındaki fark açılır ve ikisi de kendi yönlerinde evrimleşmeye başlarlar.
"Ormandan açık alana geçiş teorisi", en çok taraftar bulan teori olmasına karşın, son derece temelsizdir. Çünkü, böyle bir adaptasyonun olabilmesi moleküler seviyede mümkün değildir. Böyle bir şeyin gerçekleştiği farzedilse bile, fosil kayıtlarında bunun hiçbir delili yoktur. Dahası, bu teoriye göre, 10-15 milyon yıl önce Doğu Afrika'daki ormanların yavaş yavaş küçülmeye başlamış olmaları gerekmektedir. Oysa yapılan araştırmalar, bunun tam tersini ispatlayarak, Doğu Afrika'da böyle bir oluşumun hiçbir zaman gerçekleşmediğini göstermiştir.142 Yani Doğu Afrika'da ormanlık alandan savan ortamına geçiş, hiçbir zaman gerçekleşmemiştir. Bu bölgede bugün görülen bitki yapısı, milyonlarca senedir hiç değişmemiştir.
Sırf mantık yoluyla incelendiğinde dahi, iki ayaklılığın kökeni ile ilgili söz konusu teori kabul edilemez durumdadır. Ağaçların yok olması durumunda maymunların yapacağı en doğal hareket, başka bir bölgeye göç etmek olacaktır. Ya da bu maymunlar doğal ortamlarının tahrip edilmesi sonucu yok olup gideceklerdir. Maymunların herhangi bir şekilde ağaçlardan inip yer ortamına adapte oldukları teorisinin hiçbir dayanağı yoktur. Evrimci bir görüşe sahip olan Uluğ Nutku, ormanların daralması açıklamasının yetersizliğini şöyle itiraf eder:
İnsanlaşma olayını başlatan etken olarak ormanların daralması ileri sürülebilir. Bu paleontolojik bir veridir. Napier'nin tezi buna uygun, ama şu soruyu konu dışı bırakıyor; bir hayvan cinsi ormandan çıkıp insanlaşma yoluna giderken onun en yakın akrabası olan maymun neden ormanda kaldı? Spekülasyonun dozunu azalttıkça bu soruya cevap bulmak güçleşiyor, hiç olmazsa şimdilik. Yüzyılın başlarında antropoloji çok gençken Hermann Klaatsch'ın verdiği cevap çok ilginçti. Klaatsch'a göre hominid maymunlar da insanlaşmaya doğru atıldılar ama onlarınki "talihsiz bir çabaydı". Onlar evrimde yukarı çıkamadılar ve "ormanların koruyucu karanlığına" geri çekildiler. Ama bu kez de "maymun neden başaramadı?" sorusu akla geliyor.143
141. Donald Johanson, "Comment J'ai Trouvé le Passage du Singe a L'homme: Du Nouveau Sur Les Ancetres De L'Homme", Cahier Sciences du Figaro-Magazine, 1983, s. 110.
142. J. D. Kingston, B. D. Marino, A. Hill, "Isotopic Evidence for Neogene Hominid Paleoenvironments in the Kenya Rift Valley", Science, vol. 264, 1994, ss. 955-959.
143. Uluğ Nutku, Felsefe Arşivi, Edebiyat Fakültesi, vol. 24, 1984, s. 86; Hermann Klaatsch, Der Werdegang der Menscheit und die Entstehung der Kultur, Deutsches Verlagshaus, Berlin, 1920, s. 93.