Nefsin Koruyucusu Olmaktan Kaçınmak
ucgen

Nefsin Koruyucusu Olmaktan Kaçınmak

45237

Rabbimiz Kuran'da, insanların nefislerinde iki ayrı özellik bulunduğunu bildirmektedir. Bunlardan biri kötülüklerden sakındıran ve iyiliği emreden "vicdan", diğeri ise kötülüğü emreden "fücur"dur. "Fücur" kelimesi; "günaha ve isyana girişmek, fasık olmak, yalan söylemek, başkaldırmak, haktan yüz çevirmek, nizamı bozmak, ahlaki çöküntü, takvanın zıddı" anlamlarına gelir. Yani fücur olarak isimlendirilen kavram, insan nefsinin olumsuz özelliklerinin tümünü kapsamaktadır. Allah (cc) Kuran'da, nefse fücuru, aynı zamanda da ondan sakınmayı, yani vicdanı ilham ettiğini bildirmektedir:

Nefse ve ona 'bir düzen içinde biçim verene', sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun). Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur. Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır. (Şems Suresi, 7-10)

Allah (cc) fücura karşı insanı sürekli olarak vicdanlarının sesleriyle uyarmaktadır. Vicdanının sesine daimi olarak tabi olması, kişiyi kötülüklerden uzaklaştırır, günahlardan temizleyip arındır ve Allah (cc)`ın rızasını kazanmaya yöneltir. Vicdanının sesini dinlemeyen insan ise, nefsinin sınırsız arzularına haram ya da gayrimeşru yollardan da olsa mutlaka ulaşmaya çalışır. Bu da kişiyi önce derin bir gaflete, sonra da büyük bir azaba doğru sürükler. Nefis isyanla, günahla, bozulmalarla giderek daha da kötü hale gelerek fücurun (sınır tanımaz günah ve kötülüğün) artmasına sebep olur. Kuran`da böyle bir insanın hayatını fücurla sürdürmek isteyecek hale geldiği bildirilmektedir:

Ancak insan, önündeki (sonsuz geleceği)ni de 'fücurla sürdürmek ister.' "Kıyamet günü ne zamanmış" diye sorar. Ama göz 'kamaşıp da kaydığı, 'Ay karardığı, Güneş ve Ay birleştirildiği zaman; insan o gün: "Kaçış nereye?" der. Hayır, sığınacak herhangi bir yer yok. O gün, 'sonunda varılıp karar kılınacak yer (müstakar)' yalnızca Rabbinin Katıdır. (Kıyamet Suresi, 5-12)

Allah (cc) bu kimselerin ahirette büyük bir azap ile karşılaşacaklarını bildirmektedir. Nefsini temizleyip arındıranlar ise kurtuluşa yöneltileceklerdir. Hz. Yusuf'un söylediği bir sözü haber veren, "Ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü gerçekten nefis, Rabbimin kendisini esirgediği dışında var gücüyle kötülüğü emredendir..." (Yusuf Suresi, 53) ayeti, müminlerin nefislerinin telkinleri karşısında nasıl düşünmeleri gerektiğini bildirmektedir. Yusuf Kıssası`nda yer alan bir başka ayette ise Hz. Yakup`un oğullarına, "Nefsiniz sizi yanıltıp böyle bir işe sürüklemiş" dediği bildirilerek, insanın, vicdanını gözardı ederek nefsine uyduğu takdirde kötülükte bulunabileceğine ve nefsin insanı yanıltabileceğine işaret edilmiştir:

"Ve üzerine yalandan kan (sürülmüş) olan gömleğini getirdiler. "Hayır" dedi. "Nefsiniz, sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş..." (Yusuf Suresi, 18)

Müminlerin, nefsin bu özelliğini mutlaka düşünmeleri gerekir. Nefs "var gücüyle kötülüğü emreden" olduğuna göre, mümin sürekli olarak nefsine karşı uyanık olmak durumundadır. İnsanın küçük ya da önemsiz bir konuda dahi olsa, nefsine arka çıkmaya çalışması, onun savunuculuğunu üstlenmesi kişiyi, Kuran ahlakından uzaklaştırabilir. Allah (cc)`ın razı olacağı davranışlardansa, şeytanın ahlakından yana çekmeye çalışabilir. Bunun çözümü de, müminin nefsinin bu özelliğini bilerek en başından vicdanını kendisine rehber edinmesidir. Nefsinin istekleri ya da çıkarlarıyla çatışan durumlarda dahi, kendisini savunmaktan yana değil, Kuran ahlakının ve Allah (cc)`ın rızasının gerektirdiği ahlaktan yana tavır koymalıdır. Vicdan ve nefs arasında seçim yapmak ise son derece kolaydır. Allah (cc) insanı, ancak vicdanının sesine uyduğunda hoşnut olacak ve huzur bulacak şekilde yaratmıştır. Yaptığı seçim Allah (cc)`ın rızasından yana değilse, vicdanı kendisini mutlaka uyaracak ve vicdani bir rahatsızlık duyacaktır. Nefsinin aleyhinde, vicdanının telkinleriyle hareket ettiğinde ise kalbinde Allah (cc)`ın rızasına uymanın verdiği mutmainliği yaşayacaktır.

Unutulmamalıdır ki, insan şuur sahibi olduğu andan itibaren Allah (cc)'ın kendisine ilham ettiği vicdanının söylediklerinden sorumludur. Bundan sonra karşılaştığı olaylarda gösterdiği tavır ile hesap gününde sorguya çekilecektir; eğer vicdanına uyuyorsa nimetlerle dolu cennetle karşılaşacaktır, nefsini kendisine rehber edindiği takdirde ise ateşle karşılaşılacaktır. Allah (cc) bu gerçeği ayetlerde şöyle bildirmektedir:

İman edenlerden, sabrı birbirlerine tavsiye edenlerden, merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak. İşte bunlar, sağ yanın adamlarıdır (Ashab-ı Meymene). Ayetlerimizi inkar edenler ise, sol yanın adamlarıdır (Ashab-ı Meş'eme). Kapıları kilitlenmiş" bir ateş onların üzerinedir. (Beled Suresi, 17-20)

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo