Ukrayna’da, 29 Kasım 2013’ten beri yaşanan gerginliğin sona erdirilmesi için, tarafların orta bir yolda birleşmeleri gerekiyor.
Ukrayna, özellikle enerji başta olmak üzere ekonomik ve ticari açıdan da Rusya’ya bağlı bir ülke konumunda. 1991’de SSCB’nin dağılmasıyla bağımsızlık ilan edildi ve o tarihten beri de Rusya ile birlikte BDT üyesi olundu.
İhracatın büyük bölümü Rusya’ya yapılıyor ve kredi ihtiyacı da yine Rusya’dan karşılanıyor. Diğer Avrupa ülkeleri gibi Ukrayna da doğalgazı Rusya’dan alıyor. Bu konuda yeni projeler de hayata geçiriliyor. Hatta bu bağlamda 2012 yılında Rus doğalgazını doğrudan Avrupa’ya taşıyan ve yılda 200 milyar metreküp taşıması planlanan Kuzey Akım doğalgaz boru hattı faaliyete geçti.
Son yıllarda Kiev yönetimi, ekonomik dar boğazdan kurtulmanın yollarını arıyor. Ukrayna’nın kasasında sadece 3 ay yetecek döviz rezervi kaldığı belirtiliyor. Ülkenin bu durumda temerrüte düşmemesi için likidite sorununu acilen çözmesi gerekiyor. Kiev’in yüzünü sadece AB’ye dönmesi durumunda en az 150 milyar dolarlık bir yardıma ihtiyaç duyduğu biliniyor. Avrupa’dan da bu noktada bir yardım yaklaşımı henüz belirtilmiş değil. Diğer taraftan Ukraynalılar, daha ileri demokratik şartların ve daha fazla özgürlüklerin yaşanması hayaliyle Avrupa Birliği kriterleriyle uyumlu bir ülkelerinin olmasını istiyor.
Dolayısıyla çözüm için, Ukrayna’nın hem Rusya’yla dost kalarak ilişkilerine aynen devam etmesi, hem de AB ile Ortaklık ve Serbest Ticaret Antlaşması’nı imzalayarak Avrupa’yla olan yakın ilişkilerin geliştirilmesi mümkün hale getirilmeli. Bu noktada, Kiev’in Moskova’ya BDT’ye üye ülkelerle ilişki ve antlaşmalarını bozmayacağının garantisini vermesi gerekiyor. AB’ye uygun hukuki, sosyal ve siyasi kriterleri kabul ederek bunları Ukrayna’ya uyarlamak, Moskova’dan uzaklaşmadan da yapılabilir.
Ukrayna sadece Avrupa’ya entegre olmayı değil, daha geniş açılı bir politikayla Doğu-Batı entegrasyonunun sağlandığı köprü ülkelerden biri olmayı hedeflemeli.
Bu noktada en güzel örnek Türkiye’dir. Türkiye, bir taraftan Avrupa Birliği üyeliği için Kopenhag Kriterlerini kabul etmiş ve AB uyum yasalarını uygulamaya geçirmiştir. Ancak Türkiye Avrupa’yla yakınlaşırken diğer taraftan Rusya, İran ve Çin başta olmak üzere birçok Asya ve Ortadoğu ülkesiyle, ticari, ekonomik, kültürel ve siyasi ilişkilerini de geliştirmeye devam etmiştir. Türkiye tüm dünya tarafından Doğu ile Batı, İslam alemi ile Hristiyan ve Musevi alemleri arasında bir köprü vazifesi gören ülke olarak kabul edilmektedir. Avrupa’yla olması istenen yakın bağlar, Doğu-Batı entegrasyonu için bir engel değildir. Ukrayna’nın da bu modeli uygulamaması için bir sebep yoktur.
Dünyanın artık suni/zoraki kutuplaşmalar yerine güçlü bir birlik içinde olması gerekmektedir. Bölünme, ayrışma ve parçalanmalar hem ilgili ülke ve hem de diğer ülkelerin karşılıklı ilişkileri açısından çok büyük zorlukları beraberinde getirmektedir. Eski iki kutuplu dünyayı ortadan kaldırarak, sevgi ve barışla birlik olma zamanı gelmiştir. Ukrayna’nın da yapması gereken, ayrışmayı değil, birleştirmeyi esas alan politikaları benimsemesi ve böylece bölünmenin getirdiği yıkıcı kördüğümü çözmesidir.
Sayın Adnan Oktar'ın The Moscow Times ve Kyiv Post'ta yayınlanan makalesi: