O gün tartı haktır. Kimin tartıları ağır basarsa, işte kurtulanlar onlardır. Kimin tartıları hafif kalırsa, bunlar da ayetlerimize zulmedegeldiklerinden dolayı nefislerini hüsrana uğratanlardır. (A'raf Suresi, 8-9)

Bu, zaten Allah'ın Kuran'da bildirilen müminlerin yaşamaları gereken bir ahlaktır. "... Bir de onlar yaptıkları (kötü şeylerde) bile bile ısrar etmeyenlerdir." (Al-i İmran Suresi, 135) ayeti, müminin bir hatasını fark ettiği anda, süratle bu durumu telafi edecek bir ahlak gösterdiğini ortaya koymaktadır. Ancak buna rağmen kimi zaman insanlar hata yaptıklarını anladıklarında da, vicdanlarını gereği gibi kullanmaz, bu durumu değiştirmekte acele etmezler. Nefislerinin ve şeytanın da etkisiyle, bu hata içerisinde bir süre oyalanmayı kendilerine hak görürler. Kimi zaman gurur ve enaniyet sebebiyle kimi zaman insanların ne diyeceğinden çekinerek kimi zaman da duygusallık, karamsarlık gibi Kuran'da yeri olmayan ruh halleri içerisinde bu hatalarını sürdürmeye devam ederler.
Oysa ki bu cahiliye insanlarının ahlakında görülen bir durumdur. Allah'ı ve ahireti düşünmeyen bu kimseler bir hata yaptıklarında, bunu yine cahiliye yöntemleriyle çözmeye çalıştıkları için işin içinden çıkamazlar. Ayrıca hatayı hemen kabullenmek ya da süratle telafi etmek gibi güzel davranışlar bu kimselerin çirkin gördükleri özelliklerdir. Müminlerin farkı ise, cahiliyenin bu bakış açısından sıyrılmış olmalarıdır. İnanan bir kimse için, bunların tam tersine, bir hatayı farkeder farketmez hemen onun aksi bir tavra geçmek; doğru olana çağrıldığı zaman yanlış olanı hemen keskin bir tavırla terk etmek önemli bir iman alametidir. Bu inşaAllah, o kişinin Allah'tan korktuğunun, iman ettiğinin ve ahirete inandığının açık alametleridir.
Bu nedenle müminin hata yaptığında, bunu Müslüman ahlakı göstermek için bir fırsat bilip, Rabbimiz'e olan sevgisinin ve bağlılığının bir tecellisi olarak hatasından hemen vazgeçmesi gerekir. "Nasıl olsa sonra telafi ederim" diyerek hatayı sürdürme mantığı ise, mümin ahlakına ve kişinin yaşaması gereken Allah korkusuna uygun bir tavır değildir.
Bunun yanı sıra insanın, Kuran ahlakına uygun olmayan davranışlarının her birinin Allah Katında saklı kalacağını ve sorguya

Oysa insanın dünya hayatındaki her anı son derece kıymetlidir. İnsan ömrü çok hızlı bir şekilde geçmektedir. Her an beklenmedik bir hastalık, kaza ya da hiçbir sebebi olmaksızın gelen ölüm, insanın bir sonraki gün salih amellerde bulunmasına, önceki günün hatasını telafi etmesine imkan bırakmayabilir. Hiç kimsenin "sonra telafi ederim" diyebileceği, güvende olduğu, kesin yaşayacağından emin olduğu bir sonrası yoktur. İnsan bu aczini de göz önünde bulundurarak hatalarından vazgeçmede, Allah'ın rızasını kazanacağı amellerde bulunmada acele etmelidir.
Yapılması gereken her anı Allah'a ve kadere tam teslimiyetle tevekkül ederek yaşamak, her şartta asıl olarak Allah'ın hoşnutluğunu hedeflemek; vesveseden, üzüntüden, boş işlerden yüz çevirmektir. Gurur, kibir, enaniyet, inat ve umursuzluk gibi kötü ahlak özelliklerini terk etmek; yapılan hatayı cahileyi ahlakıyla değil, Kuran ahlakıyla değerlendirmektir.
Şeytan her fırsatta insanı boş kuruntularla oyamaya çalışır. Mümine, Allah'ı, Kuran'ı, ahireti düşünmeyi unutturmaya çabalar. İşte 'bir şey olmaz; nasıl olsa hatamı daha sonra düzeltirim' mantığı da, şeytanın bu oyunlarından biridir. Mümin, şeytanın bu oyununa karşı son derece dikkatli olmalı; Allah'ın rızasını kazanabilmek için, vicdanının söylediği her söze uymalı, Kuran'ı tam anlamıyla hayatına geçirerek yaşamalıdır.