Her gün yüzbinlerce insan bu dünyaya gözlerini açıyor. Muhteşem bir yaratılışla, gözler, eller, kulaklar, kalp, beyin, tüm organlarla bu insanlar yepyeni bir hayata başlıyorlar. Daha küçücük bir hücre iken Allah insanı annesinin rahminde büyütüyor, tüm vücudunda sinir ağları ve damarlar örülüyor, kalbi atmaya başlıyor, karaciğeri, böbrekleri yavaş yavaş oluşuyor, kemikler müthiş bir intizamla vücuda yerleştiriliyor. Dokuz ay boyunca öyle büyük bir özenle, yüzbinlerce detayın bir araya getirilmesiyle yaratılan insandan Allah yalnızca tek bir şey bekliyor: samimiyet...
Çünkü samimiyet adeta her kapıyı açan müthiş güçlü bir anahtardır. İnsan ancak samimi olduğunda, ihlaslı olduğunda, kalbi yalnızca Allah aşkıyla yandığında Allah Katında bir değer kazanır. Tam anlamıyla samimi olan mümin hayatını Allah için yaşar ve Allah için son nefesini verir. Kısacık dünya hayatı onun için yalnızca bir geçiş yeridir, o gerçek yurdu olan ahireti bir an için bile unutmaz, bir an için bile dünyaya dalıp oyalanmaz.
De ki: “Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah’ındır.” (En’am Suresi, 162)
Samimi olan kulun kalbi sürekli Allah ile birliktedir. Sabah kalkar kalmaz Allah aklına gelir, gün içinde verilen tüm nimetler yalnızca Allah’ın izniyledir. Mümin sürekli Allah’ın lütfuna muhtaç oladuğunu bilir ve şükrederek bunu gösterir. Ama Allah tüm müminlere en güzel şükür vesilesi olan beş vakit namazı farz olan bir ibadet olarak Kuran’la öğütlemiştir:
İman edip güzel amellerde bulunanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve zekatı verenler; şüphesiz onların ecirleri Rablerinin Katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (Bakara Suresi, 277)
“Ve hayat sürdüğüm müddetçe, bana namazı ve zekatı vasiyet (emr) etti”. (Meryem Suresi, 31)
Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir. (Bakara Suresi, 153)
Namaz müminlerin samimiyetlerini tam anlamıyla gösterebilecekleri riyadan uzak, gösterişten uzak çok güzel bir ibadet. Müminin günde beş vakit huşu ile, derin bir saygıyla, Allah’a karşı aczini bilerek alnını secdeye koyması ve namaz ibadetini yerine getirmesi, namazlarını titizlikle koruması çok önemli. Çünkü mümin ibadetlerini titizlikle koruyarak, sürekli Allah’ı anarak, Kuran’a uyarak kendisini yaratan Rabbimizi hiç unutmadığını çok güzel bir yolla, namaz ibadetiyle gösteriyor. Secde ederken, rükuya eğilirken, kıyamda dururken Allah’ı en güzel sözlerle anıp, yüceltiyor.
İşte bu (Kur'an), önündekileri doğrulayıcı ve şehirler anası (Mekke) ile çevresindekileri uyarman için indirdiğimiz kutlu Kitap’tır. Ahirete iman edenler buna inanırlar. Onlar namazlarını (özenle) koruyanlardır. (En'am Suresi, 92)
İhlaslı bir mümin yaptığı her ibadette olduğu gibi namazda da Allah’a olan derin sevgisini çok güzel gösterir. Sabah namaza kalktığında büyük bir şevkle, coşkuyla kalkar. Gün içinde işlerini bırakıp yine büyük bir zevkle namaza durur. Namaz insanın ruhuna sevdirilmiş çok güzel bir ibadettir. Mümin nasıl güzel bir manzaradan, güzel bir insanın yüzüne bakmaktan, sevgi dolu iltifatlar duymaktan hoşlanırsa ibadetleri yerine getirmekten de müthiş bir mutluluk duyar. Namaz insanın kendine olan güvenini getirir. Allah ile arasında derin ve sarsılmaz bir bağ oluşmasına neden olur. Mümin günde beş vakit en sevdiği dostunun, arkadaşının, sırdaşının önünde eğilir. Bu öyle güzel, öyle güçlü bir dosttur ki mümini asla terk etmez. İyi gününde, kötü gününde, hastalıkta, sağlıkta, yoklukta ve darlıkta hep onun yanındadır. İşte mümin gerçek dostunun, kendisini yaratan Rabbinin önünde aşkla ve şevkle kıbleye yönelir ve secdeye varır. O’nu en güzel isimleriyle zikredip yüceltmek ruhuna tarifsiz bir güzellik ve huzur verir.
İşte mümine yakışan da böyle güçlü bir samimiyettir. İman ettiğini söyleyenler arasında namazı yük olarak gören, namaza üşenerek kalkan, namazı göz ardı edip erteleyenler de var. Bu insanlar kendi çıkarları söz konusu olduğunda sabahın en erken vaktinde fırlayarak yerlerinden kalkar, yine menfaatleri olduğunda dağları da aşmaları gerekse hiç üşenmeden yola koyulurlar. Yine kendi çıkarları söz konusu olduğunda asla unutmaz, göz ardı etmez ve hiç bir şeyi ertelemezler. Ama bunca göz ardı ettikleri şeye rağmen Allah bu samimiyetsizliklerine her an şahittir. Onlar farkında bile değilken bu yaptıklarını görür. O sinelerin özünde olanı çok iyi bilir, samimi olan ile samimiyetsiz olanı ahirette çok seri bir şekilde birbirinden ayıracaktır.
İnfak ettiklerinin kendilerinden kabulünü engelleyen şey, Allah'ı ve elçisini tanımamaları, namaza ancak isteksizce gelmeleri ve hoşlarına gitmiyorken infak etmeleridir. (Tevbe Suresi, 54)
Gerçek şu ki, münafıklar (sözde), Allah'ı aldatmaktadırlar. Oysa O, onları aldatandır. namaza kalktıkları zaman, isteksizce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allah'ı ancak çok az anarlar. (Nisa Suresi, 142)
Namazı peygamberimizin kıldığı gibi büyük bir sevinçle ve coşkuyla kılmak gerekir. Allah müslümanların hayatlarını namaz ibadetiyle süslemiştir. Bu kolay ibadetle sevaplarına sevap katmalarını imkan vermiştir. Kuşkusuz Rabbimizin bizim ibadetimize ihtiyacı yok, zaten bütün kainat O’na secde ediyor, bütün kainat O’nu en güzel isimleriyle zikrediyor. Ama bizim Rabbimize şükretmeye, O’na olan derin saygımızı ve sevgimizi göstermeye çok ihtiyacımız var.
Ahir zamanda iman ettiğini söyleyen ama namaz ibadetinden yüz çevirenler de var. Onlar namazın müminin ruhuna yaydığı güzelliklerden, iyiliklerden mahrumlar. Alınlarında secde izi taşımanın şerefinden mahrumlar. Ama yine ahir zamanda büyük bir aşkla ve şevkle, kınayıcının kınamasına aldırmadan namaza duran müminler de var. Onlar her ne olursa olsun asla namazlarını terk etmezler, namaz onların hayatının ayrılmaz bir parçası olmuştur, namazla kalkıp namazla yatarlar. Ve ahirette Allah’ın razı olduğu kullarından biri olmanın ümidiyle son nefeslerine kadar bu ibadeti büyük bir samimiyetle yerine getirirler.
Sana Kitap'tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklar (fahşa)dan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah'ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tür. Allah, yaptıklarınızı bilir. (Ankebut Suresi, 45)
Cehennem ehli, neden cehenneme atıldıkları sorulduğunda ilk olarak "Bizler namaz kılanlardan değildik" derler. Bu yüzden müminler asla şeytanın oyununa gelmesinler. Bu ibadeti göz ardı etmenin nasıl büyük bir felaketle sonuçlanabileceğini görsünler. İhlasla, büyük bir aşkla Allah’a olan şükürlerini, sevgilerini günde beş vakit namazla göstersinler. Çevrelerinde namaz kılan tek bir insan olmasa bile, herkes bu ibadeti görmezden gelse bile onlar en ufak bir taviz bile vermeden secdeye kapansınlar. Ve Allah’ın sonsuz bağışlayıcılığına ve eşsiz şefkatine sığınsınlar.
Göklerde ve yerde olanların tümü Allah'ındır. Kimi dilerse bağışlar, kimi dilerse azaplandırır. Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (Ali İmran Suresi, 129)
Adnan Oktar'ın Arab News'de yayınlanan makalesi: