Allah (cc) Kuran'ın, "Nefse ve ona 'bir düzen içinde biçim verene', sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun). Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur. Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır." (Şems Suresi, 7-10) ayetleriyle, kontrol altına alınmadığı takdirde, nefsin insanı sınır tanımaz kötülüklere sürükleyeceğini hatırlatmıştır. Allah (cc) korkusu ve ahiret inancı, insanlara nefislerinde bulunan bu kötülüklerden sakınacak gücü ve aklı kazandırır.
Bu özellikler olmadığı takdirde ise bir insan, Allah (cc)'ın ahirette kendisini, dünya hayatında gösterdiği tavırlardan sorumlu tutacağını düşünmeden hareket eder. Bu durumda da nefsinin isteklerini yerine getirmekte bir sakınca görmez. İçinden gelen tavır her ne kadar kötü de olsa, bundan sakınması için kendisine geçerli bir sebep bulamaz. O anda nefsi öfkelenmesini ilham ediyorsa hemen bu telkine kapılır. Ya da kıskançlık telkini verip, buna bağlı olarak karşı tarafa kötü bir davranışta bulunmasını telkin ediyorsa, bunu da hemen uygular. Kızgınlığını ya da kıskançlığını imalı sözler söyleyerek, alay ederek, iftira atarak, yalan söyleyerek, entrika yaparak, ikiyüzlü bir tavır sergileyerek göstermesini ilham ediyorsa tüm bunları hiç düşünmeden hemen dışa vurur.
Oysa bunların hepsi, Allah (cc)'ın ayette bildirdiği gibi, nefsin insanları çağırdığı sınır tanımaz kötülüklerindendir. İnsan nefsinin telkinlerine uyarak hareket ettiğinde, insanların gözünde hiçbir şekilde büyümez, aksine küçülür. İçlerinden gelen duyguları, kötü olduğunu bildikleri halde kontrol altına alamamış olmaları bu insanların zayıflıklarını ve vicdanlarını kullanmadıklarını ortaya koyar. Olgun olamamak, nefsinin istekleriyle çatıştığında akılcı ve makul tavırlar sergileyememek insanları küçük düşüren tavırlardır. Oysa ki 'asil ve güzel olan', Allah (cc)'ın yine ayette bildirdiği gibi, nefsin tüm bu kötülük telkinlerine karşı 'ondan sakınmak ve vicdana uygun bir tavır sergilemek'tir. Bu, emek gerektiren, ama aynı zamanda da insanı yücelten, büyüten, insanların saygısını ve sevgisini kazandıran bir ahlaktır.
Cahiliye ahlakını benimseyen kimselerde görülebilen özelliklerden biri de, kıskançlıktır. Allah (cc) Kuran'ın "... Ve hased ettiği zaman, hasetçinin şerrinden." (Felak Suresi, 5) ayetiyle, kıskanç kimselerin şerrinden sakınılmasını hatırlatmıştır. Cahiliye toplumlarında kimi insanlar, bu ahlakı çok yoğun olarak yaşarlar. Bu da beraberinde onlara şüpheci tavırları, sebepsiz tavır bozukluklarını ve sonu olmayan tartışmaları getirir. İnsanları huzursuz ve mutsuz bir hayata sürükler. Kıskançlıkları yüzünden hem kendilerine, hem çevrelerindekilere, hem de sevdikleri insanlara maddi manevi büyük zararlar verirler. Mümin ise, bu özelliğin insanı hem dünyada hem de ahirette küçük düşüreceğini ve büyük kayıplara uğratabileceğini bilerek, nefsinin bu özelliğinden samimiyetle sakınır.
Cahiliye toplumlarında bazı kimselerin gösterdikleri tavır bozukluklarından biri de alaycılıktır. Allah (cc) Kuran'da, birbirleriyle alay etmeye, kötü lakaplar takarak küçük düşürmeye yönelik tavırlarına karşı insanları uyarmıştır (Hucurat Suresi, 11). İman sahibi bir insan ise, bu ve benzeri tavırların hiçbirine tenezzül etmez. Tüm bunların Allah (cc)'ın razı olmayacağı, insanı küçük düşüren, asaletten uzaklaştıran ve kişiliğini zedeleyen davranışlar olduğunu bilir. Kuran ahlakına uygun bir tavır içerisinde olmanın insanı daima en asil konuma getireceğini bilerek bu konuda kararlılık gösterir.
Bunların yanında, Allah (cc) Kuran'da, 'insanların gizli yönlerini araştırmanın, arkalarından çekiştirmenin' yanlışlığını da hatırlatmıştır (Hucurat Suresi, 12). Müslüman, bu konuda da titizlik gösterir ve bu davranışlardan daima sakınır. Kuran ahlakını yaşaması nedeniyle her an asil ve vakarlı bir kişilik sergiler. Öfkelenecek bir tavır ile karşılaştığında öfkesini tutup yener. Karşısındaki insanların bir kusurunu gördüğü zaman bunu asla alay konusu yapmaz, aksine en güzel şekilde telafi etmeye çalışır. Bir başkasının kendisinden üstün olan bir yönü varsa, buna karşı kıskançlık duymak yerine, onu güzel bir tarzda onore edip bu yönünü över. Karşılaştığı her tavra, olabilecek en asil karşılığı vermeye çalışır, Kuran ahlakına en uygun olan tavrı gösterir. Karşısındaki insanlar kendisine basit tavırlarla karşılık verseler bile, o yine de asil ve vakarlı tavırlarından ödün vermez, asaletinde kararlılık gösterir.