Güzel ahlakın yaşanmadığı toplumlarda ortaya çıkan önemli bir sorun, insanların iyi ile kötüyü birbirinden ayırt etme anlayışlarının kaybolmasıdır. Bu durumda her bireyin kendine özgü iyi ve kötü kavramı ortaya çıkar ve bu kavramlar da zamanla insanların kişisel menfaat ve beklentilerine göre şekillenmeye başlar. Elbette ki bu çok tehlikeli bir durumdur. Çünkü böyle bir durumda, kişi, toplum tarafından kınanmayacağını, yaptığından dolayı cezalandırılmayacağını düşünmeye başlayacaktır. Bu nedenle de kendini kötülükten sakındırmak bir yana kötülük yapmayı bir alışkanlık haline getirecektir. Bu çarpık zihniyetin yaygınlaşması sonucunda toplumu içten kemiren rüşvet, hırsızlık, fuhuş, çatışmalar, adam kayırma ve devlete itaatsizlik gibi pek çok kötülük makul bir hale gelir ve önüne geçilmesi çok zorlaşır.
Allah`tan korkan ve samimi olarak din ahlakını yaşamaya çalışan bir insan ise, doğru olanın, her koşulda Allah`ın razı olacağı güzel ahlaka göre hareket etmek olduğunu çok iyi bilir. Her zaman hoşgörülü ve adaletli olmayı, milletini ve devletini sevmeyi ve ülkenin refahı için bir şeyler yapmayı kendine temel ilke olarak benimser. Öte yandan fuhşun, hırsızlığın, kaba kuvvetin, her türlü adaletsizliğin ve zulmün her zaman karşısında olur. Gücü ve imkanları dahilinde fikren bunlara karşı çıkar.
Din ahlakı, insanlar arasındaki yardımlaşma, dürüstlük, hoşgörü, adalet ve fedakarlık gibi erdemli davranışların temel kaynağıdır. Din ahlakının gereği gibi yaşanmadığı bir toplumda bu değerlerden hakkıyla söz edebilmek mümkün olmaz. Din ahlakı yoksa, adalet, dürüstlük, huzur ve güven de yoktur. Hiçbir insan hiçbir şekilde tatmin olmaz. Ortaya çıkan çarpıklıklarla ve yanlışlarla bir gün kendisi de karşılaşır ve dinsizliğin sonucuna kendi gözleriyle şahit olur.
Tüm bu anlatılanların manevi değerlerin ve din ahlakının hem devletin hem de milletin geleceği için neden önemli olduğunu göstermektedir. Manevi değerlere önem verilmeli ve bu da din ahlakının insanlara anlatılmasıyla güçlendirilmelidir. Eğer toplumun bireyleri bu konuda yetersiz ise bunun temel sebebi olan iman zafiyetleri ortadan kaldırılmalı ve bunun için de insanların imanlarını ve Allah`a olan inançlarını güçlendirici kültürel faaliyetlere ağırlık verilmeli ve toplumun her kesimi bu konuda fikir birliği içinde olmak kaydıyla sorumluluk paylaşmalıdır.
Hiç kuşkusuz Müslüman Türk Milleti'nin kültürel temelinde var olan bu anlayışın güçlendirilmesi sayesinde, tıpkı geçmişte olduğu gibi günümüzde de karşılaşılan zorluklar ve sıkıntılar aşılacak ve Türk Milleti mevcudiyetini, bütünlüğünü ve milli kimliğini hep muhafaza edecektir. İlerleyen yıllarda Ülkemiz`in modern, çağdaş ve refah düzeyi yüksek bir şekilde görebilmemiz için bu anlayışın korunması ve güçlendirilmesi büyük önem taşımaktadır.