Maide Suresi'nden Tevrat ve İncil ile ilgili açıklamalar
ucgen

Maide Suresi'nden Tevrat ve İncil ile ilgili açıklamalar

10187

 

Adnan Oktar’ın 1 Şubat 2011 Kaçkar Tv’deki Sohbetinden

ADNAN OKTAR: “Selamun Aleykum Muhammed Adnan Hocam”, Aleykum Selam ve Rahmetullahi ve Berekatühu. “Öncelikle herkese koca selamlar, karlı Almanya’dan”, Almanya’da kar yağıyor, demek ki. “Emekleriniz dolayı Allah bin kere razı olsun ve size ve bütün İslam yolunda emek veren kardeşlerimize. Bir sorum olacak Maide Suresi’nin 51. ayetini okuyup açıklayabilir misiniz? Lütfen aklımda soru işaret kaldı, ve hakikaten önem duyduğum bir konu. Çünkü Yahudilerin, Hristiyanların kardeşlerimiz olduğunu söylemiştiniz ve Maide Suresi’nde aksi yazıyor, saygılarımla Ferruh kardeşiniz, elerinizden öpüyoruz cümleten”. Maide Suresi, 51. ayet. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Ey iman edenler, Yahudi ve Hristiyanları dostlar (veliler) edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez. İşte kalplerinde hastalık olanları; ‘zamanın, felaketleriyle aleyhimize dönüp bize çarpmasından korkuyoruz’ diyerek. Aralarında çabalar yürüttüklerini görürsün. Umulur ki Allah, bir fetih veya katından bir emir getirecek”, 1996 veriyor ebcedi. “Onlar, nefislerinde gizli tuttuklarından dolayı pişman olacaklardır. “Ey iman edenler; olanca yeminleriyle elbette sizlerle birlik olduklarına ilişkin Allah'a yemin edenler bunlar mıdır? Onların bütün yapıp ettikleri boşa çıkmıştır, böylece hüsrana uğrayanlar olmuşlardır, derler”. Ayetin gelişinden başlayalım sonra devam edelim. Şeytandan Allah’a sığınırım, 44. ayetten başlayalım. “Gerçek şu ki, biz Tevrat’ı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik”. Ne varmış Tevrat’ın içinde? “Hidayet ve Nur olarak indirdik” diyor, Allah Tevrat’ı. “Yahudiler onunla hükmederlerdi. Bilgin yöneticiler (Rabbaniyun) ve yüksek bilginler de (Ahbar), Allah'ın Kitabını korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahidler olduklarından (onunla hükmederlerdi.) Öyleyse insanlardan korkmayın, benden korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kafir olanlardır. Allah'ın hükmünün bulunduğu Tevrat yanlarında olduğu halde, seni nasıl hakem kılıyorlar ve sonra bunun peşinden yüz çeviriyorlar? İşte onlar, inanmış değiller”. Allah'ın hükmünün bulunduğu Tevrat. Kuran’da ne diyor Cenab-ı Allah? Allah'ın hükmünün bulunduğu Tevrat’ı getiriyorlar, o hükümle Peygamberimiz (s.a.v.)’in hükmetmesini istiyor, Cenab-ı Allah. “Tevrat’la hükmettiğinde seni nasıl hakem kılıyorlar ve sonra bunun peşinden yüz çeviriyorlar” diyor, Cenab-ı Allah.

“Tevrat’ın hükmünü kabul etmiyorlar” diyor, Cenab-ı Allah. Ama Tevrat’la hükmetmeyi Allah istiyor onlara. Çünkü Kuran’a uygun Tevrat hükmü geçerlidir. “Onların ardından yanlarındaki Tevrat'ı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu İsa (a.s.)’ı gönderdik”, Tevrat’ı doğruluyor, Hz. İsa (a.s). “Tevrat doğru” diyor. “Ve ona içinde hidayet ve nur bulunan, önündeki Tevrat'ı doğrulayan ve muttakiler için yol gösterici ve öğüt olan İncil'i verdik. İncil sahipleri Allah'ın onda indirdikleriyle hükmetsinler”. İncil’in içinde geçerli olan, Allah’ın hükümleri var. “Onunla hükmetsinler” diyor. Mehdi (a.s) ne yapacak? Aynısını yapacak. Tevrat’taki geçerli olan hükümlerle Musevilere, İncil’de de geçerli olan hükümlerle Hristiyanlara hükmediyor. Onlara hakkı beyan ediyor. Bak “İncil sahipleri Allah'ın onda indirdikleriyle hükmetsinler. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, fasık olanlardır”. Allah aksini haram bir fiil olarak görüyor, “İncil’le hükmedeceksiniz İncil’in hak olan hükümleriyle” diyor.“Sana da (Ey Muhammed,) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı (Tevrat’ı ve İncil’i doğrulayıcı) ona bir şahid-gözetleyici olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) indirdik. Öyleyse aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet (Kuran’la hükmet). Ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma (Onların dediklerine göre hareket etme). Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık”. Hristiyanlar için ayrı, Museviler için ayrı, senin için ayrı bir şeriat ve yöntem kıldık.“Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı”, “tek bir din olurdu isteseydi” diyor, Allah. “Ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız. Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve onların hevalarına uyma. Allah'ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni şaşırtmamaları için diye onlardan sakın. Şayet yüz çevirirlerse, bil ki, Allah bir kısım günahları nedeniyle onlara bir musibeti tattırmak istemektedir. Şüphesiz, insanların çoğu fasıklardır. Onlar hala cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah'tan daha güzel olan kimdir?”

Tevrat ve İncil’in hak olan kısımlarını biz nereden anlarız? Kuran’dan anlarız. Kuran olmadan anlamamız mümkün mü? Değil. Tevrat’a ve İncil’e uyun dendiğinde, Kuran’a uygun, Tevrat ve İncil’in hükümlerine uyun anlamına gelir. Ama Tevrat ve İncil hiçtir denemez. Çünkü Allah geçerli olduğunu söylüyor. Hangileri geçerli Kuran’a uygun olan hükümler geçerli. “Ey iman edenler” Müslümanlara Allah hitap ediyor. “Yahudi ve Hristiyanları dostlar (veliler) edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez”. Buradaki ayette Yahudi ve Hristiyanlarla muhatap olmayın, konuşmayın, evlenmeyin, adam yerine koymayın, onları ezin anlamında değildir bu. Buradaki ayet “veli, onları vali edinmek, kendinize yönetici kılmak, üstünde hükümran olmaları, onların hükümlerine göre, onların tahrip olmuş hükümlerine göre yönetilmeyi kabul etmeyin” diyor. Yani Müslümanları ancak kendisini Müslüman bir yöneticinin yönetmesini istemek durumundadır, Kuran’ın anlattığı bu. “Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse (veli edinirse) kuşkusuz onlardandır”. Şimdi adam diyecek ki bize; “teslise uy”, o da uyduğunda, ne olur? Dinden çıkar tabii ki ona uymuş olur o zaman. Veyahut “Hz. İsa (a.s.) öldü, çarmıhta öldü” diyor. Buna inandığında ne olursun? Dinden çıkarsın, Kuran’ın kastettiği budur, yoksa onların hak olan hükümlerine uymak değildir.

Mesela “La ilahe illAllah” diyen bir Museviye, ben senin bu sözüne uymuyorum haşa diyemez, Müslüman. La ilahe illAllah’a uyar, namaz kılıyor, Hristiyan, Musevi, ona uyar, sadaka veriyor ona uyar. Mesela Allah temiz olmalarını söylüyor, onlara. Mesela bir hüküm var temiz olmalarıyla ilgili, ona uyar. Hangi hükümlere uymayacak? Küfür olan hükümlere uymayacak. Küfür olan hükümlerde onları dost edinmeyeceğiz. Veli edinmeyeceğiz, ona ittiba etmeyeceğiz, ona bağlanmayacağız o anlamdadır. Yoksa o zaman biz Hristiyanlarla evlenemezdik o hükme göre, Musevilerle evlenemezdik, Kuran ayeti var; “evlenin” diyor, Allah. “Evlenebilirsiniz” diyor. “Ve biz Hristiyanız diyenleri, size yakın olarak görürsünüz” diyor, Allah ayette. Ve “onları La ilahe illAllah’a çağırmamızı” söylüyor, Allah. Dolayısıyla hak olan konularda Hristiyanlarla bir karşıtlığımız olamaz, Musevilerle bir karşıtlığımız olamaz. Hangi konular? Küfür olan konular, dine, Kuran’a uygun olmayan, Allah’ın yanlış olduğunu bize bildirdiği konularda biz onları veli edinmeyeceğiz, dost edinmeyeceğiz. Yoksa hak olan hükümlerde, ne diyor Cenab-ı Allah? “Öyleyse aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma. İncil sahipleri Allah'ın onda indirdikleriyle hükmetsinler”. Bu hükmü Allah kabul ediyor, işte burada. Biz bu hükme karşıyız mı diyeceğiz, Müslüman olarak haşa? Çok açık değil mi buradaki bak; “İncil sahipleri Allah'ın onda indirdikleriyle hükmetsinler. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, fasık olanlardır”. Demek ki Kuran’a uygun olan hükümlerde biz onlardan razıyız, o konuda saygı duyuyoruz, o konuda değer veriyoruz. Ama küfür olan konularda, itaat etmiyoruz, onları veli edinmiyoruz o konularda, yönetici edinmiyoruz. O hükmü kabul etmiyoruz, o hükme tabi olmuyoruz, bu anlamdadır. Yoksa toptan kayıtsız şartsız onlardan nefret edin, saldırın anlamında diye değildir ayet. Çünkü bak ayetlerin gelişine bakmak lazım. Gelişine bakmadan tek ayete bakarsan anlayamazsın.

Cenab-ı Allah, 44. Ayette diyor ki; “Gerçek şu ki, Biz Tevrat’ı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik. İslam’a teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hükmederlerdi. Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyun) ve yüksek bilginler de (Ahbar), Allah'ın Kitabı’nı korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahitler olduklarından (onunla hükmederlerdi.) Öyleyse insanlardan korkmayın, Benden korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kâfir olanlardır. Allah'ın hükmünün bulunduğu Tevrat yanlarında bulunduğu halde”, bak  Tevrat rulo halinde yanlarında bulunduğu halde. “Seni nasıl hakem kılıyorlar ve sonra bunun peşinden yüz çeviriyorlar?” “Tevrat’a uyun. Tevrat’ın ilgili hükmüne uyun” diyor. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.) bir mahkeme, bir dava olduğunda Tevrat’a göre hükmediyordu onlara. Herkes bilir bunu, Mehdi (a.s.) peki, Demek ki; Tevrat’ın, İncil’in aslına uyulduğunda sorun yok. Sorun nerede oluyor? Yahudi ve Hristiyanları nerede dost edinmiyoruz? Hak olmayan konularda. Hak olan konularda, bizim onlara karşı bir muhalefetimiz yok. Onların Allah’ı dost bilmesinden de memnun oluruz. Yani “ben Allah’a dostum” diyorsa o insan bu bir güzelliktir. Biz dua ederiz Allah da onları dost edinsin deriz. Ama adama soruyorsun, “Ben Allah’ın dostuyum. Dostum ben” diyor, Allah’a.  Mühim olan tabi Allah’ın da onları dost edinmesidir, inşaAllah. Ama Mehdi (a.s.), mesela İncil’in hükmü ile adam hükmediyor, İncil’in hakikati ile. Mehdi (a.s.) ne yapıyor? Onu dost ediniyor. Adamı düşman görmüyor. İncil’in aslı ile ona hükmettiğinde, tamam. Tevrat’ın aslına göre yine onlara hükmettireceğine göre, hükmettiğinde yine ne olmuş oluyor, dost olmuş oluyor onlara, düşman olmuyor. 

 

Şimdi Tevrat’ın ve İncil’in aslına uyduğunda o düşman mı olmuş oluyor? Dost olmuş olur. Mehdi (a.s.) onların düşman olmadığını kendisi söylüyor , Tevrat’a uydun sen, ben sana düşman oldum mu diyecek Mehdi (a.s.)? Dost olmuş olacak. Hristiyan olan kişi İncil’in aslına uyduğunda ona düşman mı olacak? Dost olacak. Nitekim bak diyor ki Cenab-ı Allah 63. ayette, “Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyun) ve yüksek bilginler de (Ahbar), onları günah söylemelerini ve haram yiyeceklerden sakındırmalı değil miydi?” Neyle yapacaklar bunu? Tevrat ile yapacaklar, buradaki hüküm bu, Tevrat’la. Ama bak Allah Kuran’da belirtiyor şimdi, devam ediyor. “Onlar, siz birbirinizi namaza çağırdığınızda onu alay ve oyun (konusu) edinirler. Bu, gerçekten onların akıl erdirmeyen bir topluluk olmalarındandır”. Şimdi namaz ile alay ediyor adam. Sen bunu nasıl dost edineceksin? Tabiî ki edinemezsin orada dost.

Zulüm yapıyor adam. Açıklıyor Kuran bunu. “De ki: "Ey Kitap ehli; yalnızca Allah'a, bize indirilene ve önceden indirilene inanmamız ve sizin çoğunuzun fasıklar olmanız nedeniyle mi bizden hoşlanmıyorsunuz?" Demek ki pislik yapanlar ayrı Ehl-i kitap’tan, Kuran onu ayırmış. “Eğer Kitap Ehli iman edip sakınsalardı elbette onların kötülüklerini örter ve onları nimetlerle donatılmış cennetlere sokardık. Ve eğer onlar Tevrat’ı, İncil’i ve kendilerine Rablerinden indirilen Kuran’ı ayakta tutsalardı”, bak, Tevrat’ı, İncil’i ve Kuran’ı. Demek ki Tevrat’a uyan Muhammedi olmak durumunda, İncil’e de uyan Muhammedi olacak. Tevrat’a uymalarına bir şey demiyor, Allah. Tevrat’a uyabilir. Biz de Tevrat’ı hak olan kısımlarına uyuyoruz. Ben de uyuyorum Tevrat’ın hak olan kısmına, İncil’in hak olan kısmına ben uyuyorum.

Tevrat’ın hak olan kısmına uyan bir insana karşı da ben kin duymam. Yani Tevrat’ın orijinaline, İncil’in orijinaline uyan bir insana düşman olunmaz. Mehdi (a.s) düşman olmuyor. “Eğer onlar Tevrat’ı, İncil’i ve kendilerine Rablerinden indirilen Kuran’ı ayakta tutsalardı. Elbette üstlerinden ve ayakları altından sayısız nimeti yiyeceklerdi”. Yani “ne ekonomik kriz olur, ne bir sıkıntı olur” diyor, Allah. “İçlerinde aşırı olmayan mutedil bir ümmet vardır”. Bak,“içlerinde aşırı olmayan mutedil bir ümmet vardır. Onlardan çoğunun yaptıkları ise ne kötüdür”. Bak demek ki aşırı olmayan, mutedil olanlar var. Bir de kötülük yapanlar var. Kuran bunu ayırıyor. “Gerçek şu ki iman edenlerle Yahudiler, Sabiler ve Hristiyanlardan Allah’a, (Allah birdir diyen) ahiret gününe (cennete, cehenneme) inanan ve salih amellerde bulunanlar, onlar için korku yoktur. Ve onlar mahzun da olmayacaklardır. De ki: ‘Ey Kitap Ehl-i, Tevrat ve İncil’i size Rabbinizden indirileni ayakta tutmadıkça hiçbir şey üzerinde değilsiniz’”.

Ayakta tutmak demek, hükümlerini titizlikle korumak, Allah’ın indirdiği gibi hayata geçirmek ve onları tahriften sakınmak. Bak Cenab-ı Allah diyor ki; “De ki; ‘Ey Kitap Ehl-i (Peyamber (s.a.v)’e emir); Tevrat ve İncil’i size Rabbinizden indirileni ayakta tutmadıkça”, Tevrat’ı da koruyun, İncil’i de koruyun ama Kuran’ı da koruyun. Ve Kuran’a da uyun. “Hiçbir şey üzerinde değilsiniz. Andolsun Rabbinizden sana indirilen onlardan çoğunun tuğyanlarını ve inkarlarını artıracaktır. Sen kafirler topluluğuna karşı üzüntüye kapılma”. Demek ki; Muhammedi olduktan sonra adamın, Hristiyanın İncil’e uyması, hak olan kısmına uyması güzel olan bir tavır oluyor. Tevrat’ın da hak olan kısmına uyması güzel olan bir tavır olmuş oluyor. Ehl-i Kitaptan bir kimseyi de Mehdi (a.s) gördüğünde ne yapacak? Onu önce Tevrat’ın orijinaline çağırıyor. Ve ona hükmediyor. O hükmetmeyi Allah güzel görüyor. Çünkü orijinaline uymuş oluyor, gerçeğine uymuş oluyor. O zaman orada bir küfür alameti yok. Küfür hareket yok. Fakat tam olması için, mükemmel olması için Kuran da bunu açıklıyor. Muhammedi olmaları gerekiyor. Kuran’a da tam uyduklarında hiçbir sorun kalmamış oluyor. 

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo