"İnsanların lideri onların hizmetçisidir." – Hz. Muhammed
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) mükemmel bir insandı. Şiddet ve kan dökmenin olağan karşılandığı eski Arabistan'ın vahşi ortamında doğup büyüyen Peygamberimiz dürüstlüğün, şefkatin ve asaletin simgesi olarak parlamıştı. Karakter güzelliği o kadar belirgindi ki peygamber olmadan önce bile ona Emin (güvenilir) denilirdi.
Aynı zamanda mükemmel bir liderdi. Kuran'ın rehberliği ve kişisel dehasıyla son derece zor koşullar altında gösterdiği yöneticilik yeteneği, tehlikeli ve kendisine zarar verecek kana susamış bir toplumdan barış ve diplomasi yoluyla zarar görmeden galip çıkmasını sağladı.
Peygamber olup Allah’ın güzel mesajını yaymaya başladığında, halkının tepkisi son derece düşmancaydı. Ancak, durdurulamazdı.
Yıllar geçtikçe ve takipçilerinin sayısı arttıkça maruz kaldıkları zulmün seviyesi de arttı. Bu şiddetli saldırılar dayanılmaz seviyelere ulaştığında, zor durumdaki arkadaşlarını, güvenliklerini sağlamak için o zaman Hıristiyan bir krallık olan günümüz Etiyopya’sına göndermişti. Diğerleri de onları takip etti ancak Peygamber herkesin gittiğinden emin olana kadar geride kalmıştı. Halkının güvenliğini kendininkinin önünde tutmuştu.
Medine'ye göç ettiğinde, kent sürekli olarak kontrolü ele geçirmek için savaşan kabilelerin çatışmalarına sahne oluyordu. Ancak Musevi, Müslüman ve putperest olan bu gruplar arasında başarıyla arabuluculuk yapmış ve dünyanın ilk anlaşması olarak kabul edilen bir antlaşma imzalamıştı. Bu antlaşmayla esas itibariyle tüm vatandaşların eşit olduğu ve haklarının eşit olarak güvence altına alındığı dünyanın ilk çoğulcu toplumunu inşa etmişti. Bu başarısının önemi, günümüzde farklı gruplar arasındaki çatışmalar, kaç tane liderin ve uluslararası kuruluşun çabasına rağmen nasıl çözülemedikleri düşünüldüğünde daha iyi anlaşılabilir.
Yıllar geçtikçe Müslümanların sayısı arttı ve Hz. Muhammed (sav) Arabistan'ın en güçlü insanlarından biri oldu. Ancak, ne kadar güçlü olursa olsun, son derece mütevazı ve kibar tavırlarıyla insanları kendisine hayran bırakmaya devam etti. O kadar kolay ulaşılabilirdi ki ister bir Müslüman, ister bir Hıristiyan, bir Musevi, bir köle ya da bir kabile lideri olsun herkes camiye girip onunla konuşabilirdi.
Hayatı boyunca, nazik tabiatı insanları kendine çekti. Kadınlara, çocuklara ve hayvanlara duyduğu derin sevgi ve saygı, o zamana kadar böyle kavramları olmayan toplum üzerinde derin bir etki yarattı.
Medine'de geçen altı yıldan sonra Peygamberimiz hac yapmak için Mekke'ye geri dönmek istedi. Fakat bu onun silahsız olacağı anlamına geliyordu, çünkü Müslümanların hac sırasında silah taşımaları yasaktı. Başka bir deyişle, düşmanlarının ortasına silahsız olarak, yalnızca Allah'a olan güveniyle giriyordu. Kureyşli bir atlı tarafından durdurulduklarında ve Mekke'ye girmeleri engellendiğinde, Hz. Muhammed diplomasi ve barış yolunu seçti. Ancak Kureyş’in antlaşmayı bozması Peygamberimiz (sav)’i 10.000 kişilik bir ordu toplamaya yöneltti. Peygamberimiz (sav)'in Mekke'ye girerek yıllarca süren işkence ve zulmün intikamını alması bekleniyordu. Ama gerçek liderliğin güzel bir örneği olarak bunu yapmadı. Bunun yerine, eski düşmanları da dahil olmak üzere herkes için genel af ilan etti ve kimsenin İslam'ı kabul etmeye zorlanmayacağını söyledi. Savaş yerine her zaman barışın seçileceğini ve yalnızca gerçek bir liderin halkını iyiliğe götürebileceğini gösterdi.
“Hz. Muhammed: Bir Biyografi” kitabının yazarı Barnaby Rogerson bu güzel bağışlamayı şöyle açıklıyor: ''Mekkelileri affetti, sadece affetmedi güzellikle affetti”.
Bugün böyle bir liderliğe şiddetle ihtiyaç duyuyoruz: cesur, adil, mütevazi ve merhametli liderlere ihtiyacımız var... Şüphesiz bize büyük bir anlayış sunan Peygamber Efendimizin hayatından öğreneceğimiz sayısız dersler var.
Adnan Oktar'ın Gulf Daily News ve Morocco World News'de yayınlanan makalesi:
http://www.gdnonline.com/Details/252499/Lessons-in-leadership
https://www.moroccoworldnews.com/2017/09/227695/leadership-prophet-mohammed-islam/