Libya, Afrika kıtasının en kritik ülkelerinden. Ülke çok önemli doğalgaz ve petrol yatakları ile dev yeraltı su kaynaklarına sahip. Ayrıca kıtanın ticaret yollarının tam merkezinde. 2011 yılında olaylar çıktığında dış borcu olmayan ülkenin nakit durumu da çok iyiydi.
Aşiretleri ile önem kazanan Libya için en büyük tehlike yine aşiretçilik. Aşiretler Güney Afrika sınırlarına kadar çok geniş bir bölgeye uzanıyor. Dolayısıyla aşiret kavgalarının ve karışıklıkların Senegal’den, Çad’tan, Sudan’a kadar uzanan pek çok ülkeye etkisi var. Kaddafi’nin devrilmesi ülkedeki aşiretçiliği ve bölge milliyetçiliğini çok ciddi olarak tetikledi. Bugün Libya ile sınırı olan ve aşiretler nedeniyle etkileşim içinde olan birçok ülke tedirgin bir şekilde Libya’yı izliyor.
2011’den bu yana devam eden Libya sorununun doğuşunda BM önemli bir rol oynamıştır. Her ne kadar bugünkü yaşananların sebebi Arap Baharı olarak görülse de, Libya için asıl önemli tarih 18 Mart 2011’dir. Bu tarihte BM Güvenlik Konseyi uçuşa yasak bölge uygulamasını ve Libya’ya askeri operasyona izin veren kararı kabul etmiştir. Ülkeye BM müdahalesi Kaddafi rejiminin sonunu getirmiş ve yıllardır devam aşiretler arasında kanlı bir iç savaşın başlamasına neden olmuştur.
Bugün Libya iç savaş, çatışma, radikalizm, siyasi istikrarsızlık, aşiretler arası mücadele ve ekonomik sorunlarla boğuşmaktadır. Kaddafi sonrası ülkede hiçbir şekilde sağlıklı bir hükümet kurulamamış, kurulan hükümetler de sadece masa başı hükümetleri olup ülkeye hiçbir katkı sağlayamamıştır.
Bugün ülkede şiddetli bir iç savaş yaşanmaktadır. Tobruk’ta ayrı bir yönetim, Trablus’ta ayrı bir yönetim, Bingazi ve çevresinde IŞİD, Fecri Libya, Misrata Askeri Konseyi gibi birçok kendine özgü emirlik, ayrı birer yerel güç odağı olarak hareket etmektedir.
Bilindiği gibi günlük yaşamın siyasi ve askeri karışıklıklarla geçtiği Libya’da 2014 Haziran seçimlerinin ardından iki ana blok oluşmuştur. Bunların kendilerine ait meclisleri, hükümetleri, orduları ve ekonomik güçleri bulunmaktadır. Tarafların güç dengesine ve ülkedeki pozisyonlarına bakıldığında bunların birbirine denk olduğu görülmektedir. Biraz detaylı incelendiğinde ise bu mücadelenin kazananı olamayacağı ve mücadeleyi kaybeden tarafın Libya toplumu olduğu anlaşılmaktadır.
Libya’da mücadele eden iki güce tabii bir de IŞİD faktörünü eklemek gerekir.
Libya’da devam eden istikrarsızlık, çatışmalar ve siyasi kavgalar savaştan güç alan insanlarla birlikte radikalizmi de güçlendirmiştir. Bu savaşlar, savaş ağaları ve radikal grupların da olaya dahil olmasıyla zaten çözülmesi zor olan Libya sorununu daha da karmaşık bir hale getirmiştir.
Sözde ülkeleri adına savaşan gruplar, ülke için stratejik öneme sahip petrol boru hatları, havalimanları, karayolları, limanlarını hedef almaktadırlar. Ayrıca şehir merkezlerine yapılan saldırılarla halk için olmazsa olmaz olan su ve kanalizasyon gibi şehirlerin altyapılarını yok etmektedirler. Şehir merkezlerindeki bu silahlı mücadeleler sonucu sivil halktan ölümler artamaya başlamıştır.
Ne acıdır ki kaynak zengini ülkede petrol ve doğalgaz üretimi durma noktasına gelmiştir. Bu kadar kaynak ve zenginliğe rağmen belli bölgeler için ithalat yapılma zorunluluğu bile oluşmuştur.
Birleşmiş Milletler 2011’de aldığı müdahale kararıyla Libya’yı bugünkü duruma sürüklemiştir. BM şimdi ülkede yaşananlar ve olayların çevre ülkeleri özellikle de göçler nedeniyle Avrupa’yı etkilemesi nedeniyle harekete geçti ve tarafları birleştirmeye çalışıyor. Peki ama ne kadar başarılı olabilir?
BM ülkede güçlü görünen iki ana unsuru yani Tobruk’ta Tobruk Temsilciler Meclisi ve Trablus’ta Milli Genel Kongre'yi birleştirmeyi amaçlıyor. Bu iki unsur ülkedeki çok başlı yönetimler arasında en oturmuş yapıya sahip olanlar. Fakat bu iki yönetim kontrol ettikleri topraklarda tam egemenlikleri olmaması nedeniyle burada yaşayan aşiretler ve milisler üzerinde çok etkili değiller. Bu durumda, iki taraf anlaşsa bile kalanlar ne yapacak sorusu akla geliyor.
BM Libya Özel Temsilciliği taraflar arasında Fas’ın Suheyrat kentinde seri görüşmeler düzenlemiş ve bu görüşmeler sonucunda Libya’daki 22 tarafın 18’inin kabul ettiği siyasi anlaşma 11 Temmuz 2015 tarihinde imzalanmıştır. Bu anlaşmayı Tobruk Temsilciler Meclisi imzalarken, Trablus Milli Genel Kurulu imzalamamıştır. Ama oylamadaki 22’ye 18 çıkan oy dağılımı BM için bir ümit ışığı olmuştur.
Libya’da halk önünü göremiyor. Dünya’nın en zengin kaynaklarına sahipler fakat fakirlik ve açlıkla karşı karşıyalar. 22 etkin grubun birbiriyle çatışmasının ortasında kalan halk ölümü göze alarak komşu ülkelere ve özellikle Avrupa’ya göç ediyor.
Libya’da dikkat çeken bir diğer konu ise radikal İslamcıların ülkede gün geçtikçe güçleniyor olmaları; özellikle de Bingazi’de.
Birleşmiş Milletler Fas’ta başlattığı görüşmelerde Ekim’e kadar bir sonuç alacağını umuyor. BM’nin alacağı sonuç ise ne kadar uzun süreli olabilir tartışmalı.
BM’nin bugüne kadar sözde barış sağladığı hiçbir topluma huzur gelmedi. Kağıt üzerinde sağlanan barış, vicdanlarda sağlanmadığı sürece bir ülkenin toparlanması, gelişmesi mümkün değil. Buna en net örnek ise Bosna. Bosna’nın geçmişte yaşadığı ve bugün çektiği sıkıntılarda BM’nin rolünü unutamayız.
BM’nin ülkeye barış getirme çabası çok güzel ancak bunu uzun süreli tesis etmek için fikir ve proje üretememesi büyük bir eksiklik. Ülkedeki farklı aşiret ve yönetim temsilcilerine makam, rütbe ve yetki vererek onları birarada yaşamaya yöneltmek Bosna’da olduğu gibi ülkeye hiçbir fayda sağlamayacağı gibi ülkenin yönetimini de içinden çıkılmaz bir hale getirir.
Libya’da barış ve huzur için öncelikle tarafların güç ve hegemonya isteklerinden vazgeçerek ülkelerini ve halklarını düşünmesi şart. “Ben şu imkânımı kaybetmeyeyim” yerine “beraberce şunu da yaparsak birlikte daha iyi yaşarız” diye düşünmeye başlamalılar.
Yıllarca Kaddafi yönetiminde sevgiden uzak yaşayan aşiretlerin kaynaşmaları için ülkede önce karşılıklı sevgi ve şefkat anlayışının tesis edilmesi gerekiyor. Yazılı anlaşmalar ancak aşiretler arasında bu karşılıklı anlayış ve dostluğun tesisiyle faydalı olur.
Bu yüzden BM’nin Libya’daki önceliği bloklar arası sevgi ve şefkati tesis etmek olmalıdır. Sonrası zaten doğal olarak gelir.
Adnan Oktar'ın Diplomacy Pakistan'da yayınlanan makalesi:
http://www.diplomacypakistan.com/articles/the-priority-in-libya/