Libya’daki Çıkar Çatışması
ucgen

Libya’daki Çıkar Çatışması

12017

Günümüz toplumlarında ortaya çıkan en büyük sorun sevgisizlik ve hoşgörüsüzlük. Kin, öfke ve nefretin hakim olduğu toplumlarda diktatörlük/cunta yönetimlerinin yıkılıp yerine sevgisiz başka yönetimlerin oluşturulması çok büyük bir sosyal değişime neden olamıyor. Bir sevgi öğretmeni ülke insanlarını sevgiye, barışa, kardeşliğe ve birliğe çağırmadığı sürece böyle süreçlerden geçen toplumlar bir türlü mutluluk ve huzura erişemiyor.

Tarif ettiğim bu duruma örnek ülkelerden biri de Libya. 2010 yılında Arap Baharı olarak adlandırılan büyük toplumsal değişim başladığında, Kaddafi’nin zulüm sistemi 8 ay süren bir iç savaş sonucunda yıkılmıştı. Libya için yeni bir dönem başladı.

Ancak Kaddafi’siz bu dönem, arzu edildiği gibi demokrasi, özgürlük, hukukun üstünlüğü ve insan hakları gibi hayati taleplerin karşılandığı bir süreç olmaktan yine uzak. Libyalı bir kabustan kurtulup, yeni bir kabusun içinde buldu kendisini.. Ülkede şu an, gözü dönmüşçesine bir menfaat çekişmesi söz konusu. Ülkeyi oluşturan unsurların birbirine nefretle bakması sonucunda siyasi otorite özlenen demokrasiden uzaklaşmış durumda. Terörist eylemler, kabileler ve milis kuvvetler arasındaki çatışmalar, adam kaçırmalar, petrol sahalarını işgaller, korku içinde yaşayan insanlar ile anılan ülke bölünmenin eşiğinde.

Peki bu günlere nasıl gelindi?

Kaddafi Dönemi

Akdeniz’in güney sahillerinde yer alan ve petrol açısından zengin topraklara sahip Libya, 1951 yılında bağımsızlığını ilan etmişse de 1969 yılında Kaddafi’nin bir darbeyle iktidara gelmesine sahne oldu. Kaddafi Libya toplumunu oluşturan aşiretleri ulus bilinciyle bir araya getirmek ve yönetmek için Cemahiriye (halkın erki) adını verdiği bir sistem oluşturdu. Fikirlerini Yeşil Kitap isimli üç ciltlik kitabında derledi. Ona göre, komünizm ve kapitalizme alternatif olan sistemi ile gerçek demokrasiyi yaşamak mümkündü. Gerçekte ise, Kaddafi’nin sistemi Arap milliyetçiliği ile komünizmin Kaddafi’ye özgü bir yorumla sentezlenmesinden başka bir şey değildi. Kaddafi’nin Mao’nun Kızıl Kitap’ından çok etkilendiği anlaşılıyordu. Libya halkı, uygulamada, Kaddafi’nin mutlak iktidarı ve despot yönetimi altında yıllarca yaşamak zorunda kaldı.   

Ülkedeki yaklaşık 6 milyonluk nüfusun %85’i kabile ve aşiretlerden oluşuyor. Libya aslında, 140 farklı kabileden oluşan bir toplum. Libya toprakları eski tarihlerden bu yana Sirenayka, Trablusgarp ve Fizan olarak isimlendirilen üç ana bölgeden meydana geliyor. Büyük bölümü çöllerden oluşan ülkenin, doğusunda Bingazi merkezli Sirenayka, kuzey-batısında Trablus merkezli Trablusgarp, güney-batısında ise Sebha merkezli Fizan bulunuyor. Bu üç bölge Libya’nın güç merkezleri.

Kaddafi Sonrası

Kabile-aşiretler ve bölgeler arası rekabet, gerilim, çekişmeler ve anlaşmazlıklar Kaddafi’nin 42 yıllık demir yumruk yönetimince durdurulmuştu. Şiddet şiddetle durdurulmuştu. Kaddafi’den sonra yine çatışmalar baş gösterdi.

Sorunların en büyüklerinden biri Trablus ve Bingazi arasındaki Libya petrollerinin paylaşımı. Ülkedeki petrol yataklarının önemli bölümü doğudaki Bingazi merkezli Sirenayka bölgesinde. Başkent Trablus’tan yaklaşık 1000 km doğudaki petrol yataklarını kontrol altında bulunduran milis güçler bu zenginliğe el koymak istemekte. Sorunu çözecek güce ve otoriteye sahip olmayan Libya Hükümeti ise tehdit etmenin ötesinde bir şey yapamıyor. Libya’nın petrol üretimi kapasitesinin %10’una kadar düştü. Azalan gelirler Libya halkının gıda ve benzeri temel ihtiyaçlarını dahi ithal edemeyecek duruma düşmesi demek.

Federalizm tartışmaları ve talepleri Libya’nın istikrara kavuşmasının önündeki önemli engellerden biri. Ayrışma demek ülke halkının daha da büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalması demek.

Doğu ve Batı Libya arasında muhtemel bir iç savaş tehlikesi kapıda.

2011’deki İç Savaş’ın başından günümüze küçüklü-büyüklü yaklaşık 1,700 milis grubun olduğu tahmin ediliyor. İşte bu nedenledir ki Libya sokaklarında şu anda korku ve belirsizlik kol geziyor, kimsenin can güvenliği yok. Libya Hükümeti bunları silahsızlandırıp kontrol altına almaya çalışsa da tam anlamıyla başarılı olamıyor. Milis güçler tamamen başlarına buyruk bir şekilde hareket ederken,  kendilerini de adeta bir yasama-yürütme-yargı organı olarak görüyor.. Libya Hükümeti milisler karşısında tamamen aciz bir duruma düşmüş ve özerkliklerini resmen tanımak zorunda kalmış durumda. Libya Başbakanı Ali Zeydan’ın 2013 Ekim’inde kaçırılması dahil adam kaçırma eylemleri, suikastlar, bombalamalar, intikam eylemleri ve çok çeşitli kanunsuzluklar yaşanmakta. Yazının başında da belirtmiştim, sevgi politikalarının olmadığı yerde anlaşmazlıklar hoşgörüsüz bir şekilde çatışmaya, kavgaya, kin ve nefret politikalarına dönüşüyor.

Bugünün Libya’sındaki karmaşanın arkasında bazı Batılı ülkelerin kendi çıkarları doğrultusunda bir Libya dizayn etme planlarının çok büyük bir etkisi var şüphesiz. Vahşi kapitalizmin, sömürgeci anlayışın ülke insanının refahından çok, kendi çıkarlarını gözetmesine şahit olunuyor.

Libya İçin Tek Kurtuluş Yolu

Libya’nın içinde bulunduğu durum kördüğüm olarak nitelendirilebilir. Bazı araştırmacılar Libya’yı yıkım halinden kurtarmak ve bir araya getirip ayağa kaldırmak için bir “mucize”ye ihtiyaç olduğunu ileri sürmektedir. Sahip olduğu zengin petrol ve doğalgaz rezervleri ile bölgesindeki en zengin ülkelerden biri olmaya aday olan bir ülkenin içinde bulunduğu durum gerçekten düşündürücüdür.

%97 oranında Müslüman olan Libya için tek bir kurtuluş yolu vardır: AVRUPA BİRLİĞİ MODELLİ, AB KRİTERLERİNİN TÜMÜNÜ KABUL ETMİŞ BİR “İSLAM ÜLKELERİ BİRLİĞİ.” Bu birlik, evrensel insan haklarını ve AİHS kurallarını hayata geçirmiş, sevgi ve kardeşliği esas almış bir devletler birliğinin varlığını tesis edecektir. Farklı etnik unsurların, farklı inançların birer zenginlik olarak görüleceği, İslam kelimesinin kelime kökeni olan ‘barış’ın hayatın her alanına uygulanacağı, sanatın, estetiğin, kalitenin hedef alınacağı bir birlik olacaktır bu.

Böyle bir birliğin varlığı, Batı’nın da çıkarlarına en uygun olanıdır. Libya’da çıkan olaylarda Batılı birçok diplomat ve yatırımcı da şiddetten nasibini almıştır, almaktadır. İstikrarsız ortam sadece Libyalıyı değil, tüm ulusları da tehdit etmektedir. Bu da ticareti, turizmi, kültürel ve sosyal yaşantıyı da çok olumsuz etkilemektedir. Batı’yla Müslümanlar arasındaki fikir, hayata bakış açısı ve inanç uyuşmazlıkları ticaretten komşuluğa tüm konularda bir hakem, bir yatıştırıcı ve bir sevgi öğretmeninin aracılığının ne derece önemli olduğunu ortaya koymaktadır. İşte aranan sevgi politikaları, kendi iç sorunlarını kendi içinde süratle ve barışla halledecek İslam Ülkeleri Birliği’nde ortaya çıkacaktır.

Adnan Oktar'ın News Rescue'da yayınlanan yazısı:
 
PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER