Ayette, Allah'ın bizzat Kendisi'nden, üstün ve şerefli Makamından korkan ve nefsinin istek ve tutkularından sakınan kimseler cennet ile müjdelenmektedirler.
Allah sonsuz güç sahibidir, sonsuz bir ilme ve sonsuz bir akla sahiptir. Allah alemlerden müstağnidir, hiç kimseye ihtiyacı yoktur, fakat tüm varlıklar O'na muhtaçtır. Herkesi ve her şeyi yoktan var eden ve her an varlıkta tutan Allah'tır; her şeyin ve herkesin sahibi O'dur. Tüm bu sonsuz üstünlüklerin sahibi olan Allah'a karşı değil isyankar bir tavır almak, O'nu unutarak bir an geçirmek bile şuurlu bir insanın cesaret edebileceği bir şey değildir.
Allah'ı Kuran'da tanıtıldığı gibi tanıyan ve O'nun kudretini gereği gibi takdir eden bir insan Allah'tan ve Allah'ın rızasına ters düşen bir tavırdan sakınır ve O'nun azametinden haşyetle; saygı dolu bir korkuya kapılır.
Ayette haber verilen ‘nefsi hevadan’, yani nefsin istek ve tutkularından sakınmak ise insanın kendi içinde vereceği bir mücadeledir. Nefis tamamen dünyaya yönelik bir hayat tarzını amaçladığı için para, mal, çocuklar, kariyer gibi kendini hoş tutacak, rahat yaşatacak, insanlardan daha üstün olduğunu hissettirecek hırs ve arzularla beslenir. Bu anlamda nefsi insanın içinde bulunan, her an galip gelebilmek için fırsat kollayan ve sürekli olarak mücadele edilmesi gereken bir düşman olarak görebiliriz. Nefis, Yüce Allah’ın dilemesi dışında, kişinin ihlasını kırmak, samimiyetini zedelemek için benliğinde var olan her türlü kötü fikir ve düşünceyi destekleyecek şekilde hareket eder. Nefis insan benliğinde ‘sınır tanımaz günah ve kötülüğü’ barındıran bir varlıktır. Bu nedenle bir insanın samimi olarak iman edebilmesi için nefsini arındırıp temizlemesi, nefsin istek ve tutkularından sakınması ve Allah’ın emrettiği Kuran hükümlerini eksiksiz olarak uygulaması gerekir.
Yüce Allah Kuran’da, insana bir yarar sağlamayacak olan nefsin bu fısıltıları yerine vicdanının sesini dinleyen kişileri kurtuluşa ulaştıracağını müjdelemektedir.