İçinde bulunduğumuz şu günlerde İslam alemi Yüce Allah’ın rızasını kazanmak için Hac ibadetini yerine getiriyor. Hac ibadetinin yapıldığı Mekke ve çevresi, Peygamberimiz (sav)’in Allah yolunda mücadele ettiği, kavimleri Allah'ın varlığına ve birliğine davet ettiği, üzerinde birçok kutsal mekanın bulunduğu, mübarek topraklardır. Dünyanın dört bir yanından gelen Müslümanları bir araya getiren Hac ziyaretinde, etnik kökenleri, dilleri ve kültürleri farklı olsa da Müslümanlar hep birlikte ibadet eder ve Allah’ı anarlar.
Hac ibadetini yapan Müslümanları biraya getirerek, birbirlerine sevgi ve saygı duymalarını sağlayan bu kutsal mekan, aynı zamanda İslam dininin estetik ve kalite anlayışını en güzel şekilde yansıtan yerlerden biri olmalıdır. Fakat Müslümanların, kutsal mekânına ev sahipliği yapan, sevgi ve barışın temellerinin atıldığı bu bölge, son günlerde adını, kaybettiği tarihi mimarisi ve estetikten uzak yapısı ile duyuruyor. Hz. İbrahim (a.s) ve Hz. İsmail (a.s) 'in inşa ettiği Kabe, Peygamberimiz (sav) tüm insanlığa örnek güzel hayatına şahit olan tarihi dokusunu, hızla yükselen gökdelenler arasında kaybediyor.
Şerefli hayatlarıyla İslam aleminin önde gelenlerine ev sahipliği yapan binaların yıkımını ise sade Müslümanlar değil, tüm dünya hayretle izliyor. Hz Ömer (a.s)’in evinin de bulunduğu Ömer dağının düzleştirilip yerine gökdelen biçiminde otellerin yapılması, Hz. Muhammed (sav) zamanından kalma Bilal Camisinin yıkılması, şık meşrebiyeleri, detaylı pencere süslemeleri ve göz alıcı ahşap kapıları olan Osmanlı evlerinin yıkılıp yerlerine estetikten uzak evlerin yükselmesi, 2012'de tamamlanan Mekke Kraliyet Saat Kulesi otelinin yaklaşık 400 tane tarihi ve kültürel önemi olan mezarın yerine yapılması, Mekke otelinin Hz. Ebu Bekir (ra)’ın evinin yerine yapılması, Kâbe’nin hemen yakınında, Mevlid Sokağında bulunan Hz. Muhammed (sav)’in doğduğu evin yeri olduğu tahmin edilen bölgenin otopark alanı olarak düşünülmesi, bu örneklerden bazıları…
Müslümanların en kutsal mekânı olan Kabe’nin bugün adeta turistik bir havaya bürünmüş görünümü, yüksek, beton yığını otel ve işyerleriyle çevrelenmiş olmasının ardında da aslında hep aynı sebepler var: Kuran Müslümanlığıyla ilgisi olmayan estetik ve kaliteden uzak bağnaz bir zihniyetin İslam dini olarak sunulması… İşte bu zihniyet Kabe’nin pervasızca tahrip edilmesinde herhangi bir sakınca görmüyor. Oysa Müslüman kardeşlerimizin ve ecdadımızın korumak ve kollamak amacıyla gerektiğinde canlarını bile verdikleri bu kutsal topraklar tüm İslam alemine Peygamberimiz (sav)’in emaneti…
Peygamberimizin emaneti olan bu mekânı Müslümanlar Kuran’ın estetik anlayışı doğrultusunda düzenlemeli, İslam’ın Avrupa’daki altın çağını yaşayan Endülüs devleti gibi, ihtişamlı bir şehre dönüşmesinden sorumlu olmalıdır. Kabe’nin adeta kaybolmasına neden olan gökdelenlerin yıkılması, etrafında yer alan binaların en az 50 km uzağa taşınarak çevresinin açılması, son derece estetik görünümlü meyve ağaçları, çiçekler ve yeşilliklerle hatta doğal ırmaklarla süslenmesi, tertemiz pırıl pırıl bir görünüme kavuşması sağlanmalıdır. Kabe binası bir yıldız gibi parladığı orjiinal haline geri dönmelidir.
Yapılmak istenen imar planları ile Kabe’nin bu görünümü aslında tüm İslam dünyasının içinde bulunduğu manevi boşluğu da vurguluyor. Bu manevi boşluğun, Allah’ın emri olduğu halde İslam dünyasının hala birlik olmamasından kaynaklandığı da açık bir gerçek.
Peygamberimiz (sav)’in emanet ettiği bu toprakların titizlikle korunmasının tüm İslam aleminin sorumluluğunda olduğunu unutmayalım. Müslümanların İslam dininin kutsal sayılan bu mekanını yeniden düzenlemesi, İslam dininin menfaatine olacak bu konuda birlik olup ortak hareket etmeleri son derece doğal ve gerekli bir harekettir. Müslüman toplumlar arasındaki ilişkinin özü, Kuran'da bildirildiği gibi “birlik içinde kardeşçe” hareket etmek olmalıdır: Müslümanlar, birbirlerinin yardımcısı ve velisidirler. Bu yüzden her konuda dayanışma ve yardımlaşma içinde olmalıdırlar. Kabe’nin aslına uygun şekilde düzenlenmesiyle Müslümanlar, huzur içinde ibadetlerini yerine getirecek, İslam aleminin kalite ve estetik anlayışını tüm dünyaya göstereceklerdir.
Adnan Oktar'ın Muslim Mirror'da yayınlanan makalesi: