İslamiyet’in yabancılar üzerinde uyandırdığı hayranlık
ucgen

İslamiyet’in yabancılar üzerinde uyandırdığı hayranlık

723
Kuran-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz (sav)in sünnetleri iman edenler için en önemli yol göstericilerdir. Yüce Rabbimizin bildirdiği Kuran ahlakı, Peygamberimiz (sav)in döneminden başlayarak günümüze kadar yabancıların ilgisini çekmiş, olayları samimi ve vicdanlı olarak değerlendirebilen her kesimde hayranlık uyandırmıştır.

Müslümanların Hoşgörüsü Hayranlık Uyandırmıştır

Yüce Allaha iman eden müminlerin en önemli özelliklerinden biri, samimi imanlarının bir göstergesi olan hoşgörüleri ve merhametleridir. Kuşkusuz gayrimüslimleri yüzyıllardır her dönemde etkileyen en önemli konu da, Müslümanların Kuran ahlakının bir gereği olarak gösterdikleri bu hoşgörü ve sevgi olmuştur.

Savaş esirlerine dahi en adaletli, en insani kısacası Kuran ahlakına en uygun tutumun sergilendiği İslam ve Türk tarihinde görülen örneklerin gayrimüslimler üzerinde uyandırdığı etki de aynı ölçüde güçlü olmuştur. Müslüman Türklerin esirlere yaklaşımına şahit olan tarafsız gözlemciler, gördükleri karşısında çok etkilenmiş, hislerini ve düşüncelerini sık sık ifade etme ihtiyacı hissetmişlerdir. Örneğin, İsveç’in İstanbul elçiliğinde uzun yıllar görev almış ve 18. yüzyıl Osmanlı hayatını anlatan en önemli eser sayılan Tableau General de l´Empire Otomanın (Osmanlı İmparatorluğunun Genel Tablosu) kitabının yazarı Mouradgea Dohsson fikrini şöyle özetlemiştir:

Dünyada esirlere, kölelere ve hatta kürek mahkumlarına Müslüman Osmanlılardan daha iyi bakan ve daha iyi muamele eden hiçbir millet yoktur. (M. Dohsson, Tableau General de I’ Empire Ottoman, Cilt:4, Paris, 1791, s.381)

Burada belirtilmelidir ki; şüphesiz Osmanlıda esirlere gösterilen ihtimam ve şefkatin nedeni, sahip olunan İslam ahlakının sonucudur. (Ayrıca bkz. Harun Yahya, Türkün Yüksek Seciyesi; İsmail Hami Danişmend, Eski Türk Seciyye ve Ahlakı, İstanbul Kitabevi Yay., İstanbul, 1982) Nitekim Yüce Allah Kuranda Müslümanlara esirleri dahi doyurmalarını emretmiştir. Bu da Kurana uymanın Müslümanlara nasıl yüksek bir ahlak kazandırdığının güzel delillerinden sadece bir tanesidir:

Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler. Biz size, ancak Allahın yüzü (rızası) için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir teşekkür. Çünkü biz, asık suratlı, zorlu bir gün nedeniyle Rabbimizden korkuyoruz. (İnsan Suresi, 8-10)

İslam Ahlakına Hayranlıklarını İfade Eden Yazarlar


Kuran ahlakının sahip olduğu hoşgörüyü ve adaleti gören pek çok yazar, eserlerinde güzel ahlakın bu örneklerine sıkça yer vermişlerdir. Bu yazarlardan Amerikalı William G. Wells, bir dönem ülkesindeki bazı çevrelerin Müslümanlara bakışındaki yanlışlığı vurgulamak için şu yorumu yapmıştır:

İslam, Müslümanlara, gayrimüslimlere barışçıl ve hoşgörülü yaklaşmalarını öğretir.

Bu konuda geniş gözlemleri olan bir diğer yabancı yazar ise Fransız Edebiyatının ünlü yazarlarından biri olan Gerard de Nerval'dir. Aynı zamanda bir gezgin olan ve gözlemlerini okurlarına aktaran Fransız yazar, Osmanlı Devletini ziyareti esnasında yaşadıklarını okurlarına aktarmıştır. Osmanlı topraklarında yazar Gerard de Nerval'i şaşırtan en önemli konu, çok uluslu bir yapısı olan Osmanlı Devletinin içinde yaşayan farklı millete ve dine ait insanların kardeşçe yaşamalarıdır. Nerval bu konudaki gözlemlerini şöyle açıklamaktadır:

"İstanbul tuhaf bir şehir. Dört millet bir arada yaşıyor ve birbirlerinden nefret etmiyorlar. Türkler, Ermeniler, Yahudiler ve Rumlar aynı topraklarda yaşayan insanlar olarak birbirlerine gösterdikleri tahammül ve müsamahayı, bizde çeşitli vilayet veya partilere mensup insanlar arasında göremeyiz. (Bir Fransızın Gözüyle İstanbul ve Osmanlı İnsanı)

Seyahati sırasında bir bayram sabahına da şahit olan Gerard de Nerval, Müslümanların hoşgörüsünü ve her kesimle yaşadıkları sıcak ilişkiye hayran kaldığını da yazılarında şu şekilde ifade etmiştir:

Pera'da oturan Avrupalıların çoğu bu bayram kalabalığına katıldı. Çünkü bayram günleri, diğer dinlerden olanlar da Müslümanların merasimlerine iştirak ederler, onlar da bayram yaparlar Kurban kesiminden sonra herkes yiyecek ve içeceklere yönelir. Ayrıca herkes istediği eve girer, sofraya oturur ikram görürdü. Fakir zengin bütün Müslümanlar evlerine gelen insanların dini, ırkı ve sosyal durumları ne olursa olsun kendi varlık durumlarına göre ziyafet verirler..." (Bir Fransızın Gözüyle İstanbul ve Osmanlı İnsanı )

Frederic Baue, Islam: A Christian Perspective (İslam: Bir Hıristiyan Bakış Açısı) adlı makalesinde ise Müslümanların günümüzde sahip oldukları amaçları şöyle vurguluyor:

Müslüman toplulukların enerjisi, daha iyi bir dünyayı tesis etmek ve insanların problemleriyle ilgilenmelerine yardım etmeye odaklandı. Müslüman imamların vaazları, sıradan insanların öncelikli ihtiyaçları üzerinde odaklandı. Müslümanlar yerel camilerde, birbirleriyle aralarında özel bir bağ ve dünyadaki diğer inançlı kişiler ile gerçek bir kardeşlik ve yakınlık hissediyorlar. Modern dünyanın koşturmacası arasında, her nasılsa geleneksel aile değerlerini de korumaya devam ediyorlar.

Şüphesiz gayrimüslimlerde hayranlık uyandıran, Müslümanların sahip oldukları güzel ahlaktır. Allahın insanlara yol gösterici olarak indirdiği Kuran da, insanlara güzel ahlakı emretmektedir. Bu ahlakın temelinde ise, sevgi, şefkat, hoşgörü, adalet ve merhamet gibi kavramlar yer alır. İslam kelimesi, Arapçada barış kelimesiyle aynı anlama gelir. İslam, Allahın sonsuz merhamet ve şefkatinin yeryüzünde tecelli ettiği huzur ve barış dolu bir hayatı insanlara sunmak için indirilmiş hak dindir. Kuran ayetlerinde insanlar, yeryüzünde merhametin, şefkatin, hoşgörünün ve barışın yaşanabileceği model olarak İslam ahlakına çağrılmaktadır. Yüce Allahın Kuranda emrettiği güzel ahlakın tam olarak yaşanması da –Allah’ın izni ile- bulunduğumuz yüzyılda dünyayı aydınlığa ve huzura kavuşturacak tek çözüm olacaktır.

Allah barış yurduna çağırır ve kimi dilerse dosdoğru yola yöneltip-iletir. (Yunus Suresi, 25)
PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo