Din ahlakını tanımanın en doğru yolu, o dinin kutsal kaynağını incelemektir.
Dinimizin kutsal kaynağı Kuran-ı Kerim ve Peygamber (sav)`in sünnetidir. Allah`ın (c.c) Kuran'da Müslümanların uymasını emrettiği ahlak modeli, sevgi, şefkat, merhamet, tevazu, fedakarlık, tolerans ve barış kavramlarına dayanmaktadır. Bu ahlakı gerçek anlamda yaşayan bir Müslüman, son derece kibar, ince düşünceli, hoşgörülü, güvenilir, uyumlu bir insan olur. Etrafına sevgi, saygı, huzur, barış ve sevinç verir.
İslam kelimesi, Arapça'da "barış" kelimesiyle aynı anlama gelir. İslam, Allah (c.c)'ın sonsuz merhamet ve şefkatinin yeryüzünde tecelli ettiği huzur ve barış dolu bir hayatı insanlara sunmak için indirilmiş bir dindir. Allah (c.c) tüm insanları, yeryüzünde merhametin, şefkatin, hoşgörünün ve barışın yaşanabileceği model olarak İslam ahlakına çağırmaktadır. Bakara Suresi'nin 208. ayetinde şöyle buyrulmaktadır:
"Ey iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe (Silm'e, İslam'a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır."
Ayette açıkça görüldüğü gibi Allah (c.c), yeryüzünde özlemi duyulan ``barışın`` ve tüm insanların "güvenliği"nin ancak İslam ahlakının yaşanmasıyla sağlanabileceğini bildirmektedir.
İslam Dini, insanların fikir, düşünce ve yaşam özgürlüğünü açıkça sağlayan ve güvence altına alan bir dindir. Dinimiz insanlar arasında gerginliği, anlaşmazlığı, birbirlerinin hakkında olumsuz konuşmayı ve hatta olumsuz düşünceyi (zan) dahi engelleyen ve yasaklayan emirler getirmiştir.
İslam ahlakında terör ve her türlü şiddet eylemi kesinlikle yasaklandığı gibi, insanların üzerinde fikri olarak bile en ufak bir baskı kurulmasına izin verilmez. Bu durum Kuran'da şu şekilde bildirilir:
"Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır." (Bakara Suresi, 256)
"Onlara 'zor ve baskı' kullanacak değilsin." (Gaşiye Suresi, 22)
İnsanların bir dine inanmaya veya o dinin ibadetlerini uygulamaya zorlanması, İslam ahlakına aykırıdır. Çünkü Kuran ahlakı, inanç için özgür iradeyi ve vicdani bir kabul olması gerektiğini bildirir. Elbette Müslümanlar birbirlerine Kuran'da anlatılan ahlaki vasıfları hatırlatıp uygulanmasını teşvik edebilirler. Ancak bu konuda bir zorlama asla yapılamaz. Ya da dünyevi bir imtiyaz tanınarak, kişi din ahlakını yaşamaya yönlendirilemez. Allah (c.c)'ın rızasına uygun olan, vicdanların tamamen serbest bırakıldığı bir ortamda Allah (c.c) rızası için din ahlakının yaşanmasıdır.
Allah (c.c), müminlere şefkatli ve merhametli olmalarını emreder. Bir ayette Müslüman ahlakı şöyle anlatılmaktadır:
"Sonra iman edenlerden, sabrı birbirlerine tavsiye edenlerden, merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak. İşte bunlar, sağ yanın adamlarıdır." (Beled Suresi, 17-18)
Allah (c.c)'ın, ahiret günü kurtuluşa erenlerden olmaları, rahmetine ve cennetine kavuşabilmeleri için kullarına indirdiği ahlakın en önemli özelliklerinden biri, ayette görüldüğü gibi "merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak"tır.
Kuran'da bildirilen İslam ahlakı son derece modern, aydınlık, ilerici bir yapıya sahiptir. Gerçek Müslüman, herşeyden önce, barışcı, hoşgörülü, demokrat ruhlu, kültürlü, aydın, dürüst, sanattan, estetikten ve bilimden anlayan, medeni bir kişilik yapısına sahiptir.
Kuran'da bildirilen güzel ahlakla yetişen bir Müslüman, herkese İslam ahlakının öngördüğü sevgiyle yaklaşır, her türlü fikre karşı saygılıdır, olaylar karşısında her zaman uzlaştırıcı, gerilimi azaltan, kucaklayıcı, birleştirici, itidalli davranışlar sergiler. Böyle insanların oluşturdukları toplumlarda ise, -Allah (c.c)`ın izniyle- bugün en modern devletler arasında gösterilen ülkelerden daha gelişmiş bir medeniyet, yüksek bir toplumsal ahlak, neşe, huzur, adalet, güvenlik, bolluk ve bereket hakim olur.