Türk, bütün varlığı ve heyecanı ile İslamiyet'e koşarken hasretle beklediği dine kavuşmanın mutluluğunu yaşamıştır. "Allah'tan başka ilah yoktur" diyen, "cihad" emri ile "alplik ruhunu" besleyen, öte yandan "hak yolda" alimlerin akıttığı mürekkebi, şehit kanından daha mübarek bulan İslamiyet, kısa zamanda Türk'ün ruhunu keşfetmekle kalmamış, Türk'ü yeniden Türk'e buldurmuştur.
"Türkler, İslamiyeti samimi olarak, kendi istekleriyle, hiçbir zorlama ve dış baskı olmaksızın kitle halinde kabul edince, tarihlerinin yeni bir devresine ayak basmış oluyorlardı. Türkler Müslüman olmak suretiyle Türklüklerini kemale erdirmiş, adeta tamamlamışlardı." (Yılmaz Öztuna, Türk Tarihinden Yapraklar, s.47)
Türk milliyetçiliği, ilerleme ve gelişme yolunda ve milletlerarası temas ve ilişkilerde, bütün çağdaş milletlere paralel ve onlarla uyum içinde yürümekle beraber, Türk toplumunun özel karakterini ve başlı başına bağımsız kimliğini korumaktır.