ADNAN OKTAR’IN EKİN TV’DEKİ CANLI RÖPORTAJI (2 ŞUBAT 2009)
Adnan Oktar: ...evlilik saf sevgi üstüne olur. Allah’ın tecellisi olarak o insanı seversin. Ve bütün amacın Allah’ın verdiği o emaneti, eşin olarak, hatta bir nevi kardeşi gibi görerek, hatta bir çocuğu gibi görerek, evladı gibi görerek o emaneti koruyup kollamaktır ve onu dünya şartlarında en iyi şekilde yaşatmaktır.
Adnan Oktar: Saf sevgiye dayalı olması lazım. Allah’ın tecellisine niyetle bakmak lazım. İnsan tutkuyu yaşamak için evlenir. Allah’ın verdiği o güzel hissi, derinlik hissini yaşamak için ve Allah’a birlikte güzel kulluk edebilmek için, Allah’ın rızasını kazanmak için insanlar evlenirler. Allah’ın tecellisine niyetle insan sevilir. Öbür türlü çok garip ve çok zorlu bir iticiliği var, yani çok zorlu iticiliği. Allah vermesin.
ADNAN OKTAR’IN KANAL 35 (İZMİR) RÖPORTAJI (21 Şubat 2009)
Adnan Oktar: Yani eğer Allah’ın rızası yoksa Allah’ın tecellisi olarak bir insan bir kadını sevmiyorsa yani ben kendim olarak düşünüyorum, ben gerçekten tiksinirim öyle bir kadından iğrenirim yani bana itici gelir. Yani onda bir derinlik bulamam, tutku da bulamam, şefkat de bulamam, bir güzellik de bulamam ve öyle bir şeyden de iğrenirim. Öyle bir şey düşünemem. Yani dolayısıyla aklı başında bir insanın çette çatta bilmem bu tip şeylerle mutlu olması diye bir konu olamaz.
Çünkü insan karşısındaki insana saygı duyuyorsa, değer veriyorsa o etkiler insanı. Saygı duymadığı, değer vermediği bir insan, insana maymun gibi gelir, yani çok itici gelir. Yani ha maymunla ilişkiye girmiş ha onunla ilişkiye girmiş. Yani öyle bir şey olmaz. Kadındaki o tutku ve ona çok değer vermenin meydana getirdiği ruhtaki etki cinselliktir. Biz buna cinsellik diyoruz. Çok değer verirsin, çok ciddiye alırsın ama çok çok ciddiye alırsın, o senin için çok özeldir, çok büyüktür gözünde, muhterem ve mübarektir, tertemizdir. Sana aittir. İffetinden eminsindir. Bu o zaman insanın ruhundaki şiddeti büyütüp tetikler.
Ama bu yoksa chat çatla istediği kadar uğraşsın. Zaten Allah ona o gücü vermez. Zaten bu konuda toplumun o kesimi hasta. Zaten zevk alamıyorlar kadınlardan ve o yüzden de kendilerince uğraşıyorlar yani işte ilaçlar alıyorlar. Bilmem ne macunlarıyla, bilmem ne ilaçları. Bu macunla, ilaçla olacak şey değildir. Bu tutkuyla olan bir şeydir. Allah’ın insanların ruhuna yansıttığı şiddetli bir güçtür bu. Cennette de böyledir bu. Yani insanların ruhunda derin bir tutku olacaktır cennette. Biz buna cinsellik diyoruz. Yoksa domuzlar gibi üst üste çıkmak, yani insanı sadece tiksindirir, iğrendirir. Başka bir şey değildir.
ADNAN OKTAR'IN TEMPO TV'DEKİ CANLI RÖPORTAJI (3 Şubat 2009)
Adnan Oktar: ... bir insan eğer çok samimi ve çok akıllıysa Allah zaten ona bereket verir, mutlaka onun yolunu açar ve onun için hayırlıysa onun kaderindeki insan onu karşısına zaten çıkartır. Yani manavdan armut alınır gibi gidip kadın alınmaz. Var öyle tipler, geliyor işte evinin arabasının olduğunu söylüyor, sanki toptancı tüccarı gibi böyle, şu şu şu var buna karşılık da bana bir bayan bulun evleneyim, yani bu dehşet verici yani bütün milletin gözünün önünde bunun yapılması da dehşet verici, bu çok ürkütücü, köle satın alır gibi. Sen tutkuyla, samimiyetle, candanlıkla seveceğin Allah’ın bir tecellisini arıyorsun, orada da bir kamyon mal vererek ben birini almak istiyorum diye ortaya çıkıyorsun yani arada dağlar kadar fark var. Yani boyut farkı var, bu çok itici ve çok zorlu izahlar bunlar, çok acıdır yani bunlar. İnsan Allah’ın tecellisini görmek, Allah’ın rızasını kazanmak için evlenir ve Allah’ın tecellisinden zevk alır insan. Ve sadece Allah rızası için yapılır bu güzellik, Allah’ın yüzünü görmenin Allah’ın tecellisini görmenin heyecanı yaşanır. Burada hazırlık yaparken işte şöyle mi olacak, böyle mi olacak, Allah zaten onun zeminini yapmıştır, kaderlerinde vardır, kaderindeki kadınla insan karşılaşır. Yoksa insan yani her ne olursa olsun bu iş olacak diye bir konu olmaz. Mümin mutlaka Allah’tan hayırlısını beklemesi gerekir, Allah ona şartlarını, ortamını hazırladığında, karşısına o insanı çıkarttığında onda bir hayır vardır. Müslüman Allah’ın ona vereceği hayrı beklemek durumundadır. Yani illa bir şey istediği an olması diye bir konu yoktur.