Rabbimiz’in şefkat ve merhametinin bir sonucu olarak çağlar boyu gönderilmiş olan bütün hak dinler her zaman çok kolay uygulanabilir hükümlere sahip olmuşlardır. Çünkü Allah insanlar için daima kolaylık dilemiştir ve “... Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez...” (Bakara Suresi, 185) ayetiyle de bu gerçeği haber vermiştir. Allah’ın sınırlarına uyan bir insan aynı zamanda, yaratılışına en uygun olan son derece güzel bir hayatı yaşayan insandır. Ancak tarih boyunca, din ahlakını özünden saptırmayı amaçlayan ve bu üstün ahlakın yaşanmasını engellemek için türlü yöntemler deneyen kişiler olmuş, dine birçok zorlaştırıcı uygulama ve hurafeler katmaya çalışmışlardır. Kendi türettikleri uygulamalar yüzünden bilerek veya bilmeyerek insanların din ahlakından uzaklaşmalarına sebep olmuşlardır. Örneğin Musevilik bu şekilde bozulmuştur. Çünkü birtakım insanlar hurafelerle veya ilavelerle Museviliği yaşanamayacak hale getirmişlerdir. Hatta şu anda da Museviliğin hurafelerle zorlaştırılmış hükümlerini yerine getirebilen hiçbir Musevi yoktur. Çünkü insanlar Museviliğin hükümlerini bir insanın takatinin çok üstünde olabilecek şekilde ağırlaştırmışlar ve bu dini pratikte yaşanamayacak hale getirmişlerdir. İşte, Hz. İsa (a.s.), insanların tahrif ettiği Museviliğin hükümlerini Allah’ın emri ile hafifletmek ve rahatlatmak için gelmiştir. Bu anlamda Hristiyanlık Hz. İsa (a.s.) vesilesiyle hurafelerden arındırılmak için gönderilmiştir. Ancak yine ruhbanlık aracılığı ile Hristiyanlık da tahrif edilmiştir. Kuran’da bu gerçek şöyle haber verilir:
“Sonra onların izleri üzerinde elçilerimizi birbiri ardınca gönderdik. Meryem oğlu İsa’yı da arkalarından gönderdik; ona İncil’i verdik ve onu izleyenlerin kalplerinde bir şefkat ve merhamet kıldık. (Bir bid’at olarak) Türettikleri ruhbanlığı ise, Biz onlara yazmadık (emretmedik). Ancak Allah’ın rızasını aramak için (türettiler) ama buna da gerektiği gibi uymadılar. Bununla birlikte onlardan iman edenlere ecirlerini verdik, onlardan birçoğu da fasık olanlardır.” (Hadid Suresi, 27)
Oysa, Allah’ın bildirdikleri bize din ahlakının yaşanmasının samimi insanlar için son derece kolay olduğunu öğretmektedir.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki; Allah evrendeki herşey gibi insanı da yoktan var etmiştir. İnsanı en iyi tanıyan, ona şah damarından daha yakın olan Allah, dini de insanın yaratılışına uygun yaratmıştır. Allah bir ayetinde insanın din ile fıtratına (yaratılışına) en uygun olana çağrıldığını şöyle haber verir:
“Öyleyse sen yüzünü Allah’ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah’ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.” (Rum Suresi, 30)
Rabbimiz Resulullah (s.a.v.) vesilesiyle İslam dinini göndermiş, tahrif edilmiş olan Hristiyanlık ve Museviliğin insanlar üzerinde oluşturduğu ağır baskıları kaldırmıştır. Ayette bu gerçek şöyle bildirilir:
“Onlar ki, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır.” (A’raf Suresi, 157)
Yobazlar Tarih Boyunca Hurafelerin Kaldırılmasından Çok Rahatsız Olmuşlardır
Yobazlık insanların aklını bulandıran, din ahlakını yaşamaya engel olan bir sistemdir. Tarih boyunca yobazlığın insanlar üzerinde yaptığı tahribat dinsiz, ateist kişilerin yaptığı tahribattan çok daha şiddetli olmuştur. Çünkü yobazlar Allah’ın emrettiği din ahlakına uymadıkları için çok cahil olurlar. “Onlar hâlâ cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah’tan daha güzel olan kimdir?” (Maide Suresi, 50) ayetinde haber verildiği gibi cahil olanlara Allah’ın hükümlerini anlatmak çok güçtür. Çünkü saplantılı, saldırgan ve vahşi bir yapıları vardır. Hiçbir zaman makul konuşmaya, dinin gerçek hükümlerini yaşamaya açık değillerdir. Yobazların bu özelliği tüm tarih boyunca devam etmiştir. Nitekim Hz. İsa (a.s.)’a bazı Musevi hahamların, çok şiddetli karşı olmasının nedeni, Hz. İsa (a.s.)’ın dini hurafelerden arındırması yani tahfif etmesidir. Hatta kendi aralarındaki konuşmalarında (Hz. İsa (a.s.)’ı tenzih ederiz) Hz. İsa (a.s.)’ın dinlerini sözde öldürdüğünü ifade etmişleridir. Oysa Rabbimiz Kuran’da Hz. İsa (a.s.)’ın tahrif edilmiş olan Tevrat’ı hurafelerden arındırmak için ve hak dini doğrulayıcı olarak gönderdiğini şöyle bildirmektedir:
“Onların (peygamberleri) ardından yanlarındaki Tevrat’ı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu İsa’yı gönderdik ve ona içinde hidayet ve nur bulunan, önündeki Tevrat’ı doğrulayan ve muttakiler için yol gösterici ve öğüt olan İncil’i verdik.” (Maide Suresi, 46)
Bu gerçek bir başka ayette de şöyle bildirilir:
“İsa, açık belgelerle gelince, dedi ki: “Ben size bir hikmetle geldim ve hakkında ihtilafa düştüklerinizin bir kısmını size açıklamak için de. Öyleyse Allah’tan sakının ve bana itaat edin.”” (Zuhruf Suresi, 63)
Resulullah (s.a.v.) de aynı şekilde müşriklerin koyduğu dini zorlaştırıcı tüm hükümleri kaldırmıştır. Kuran’da bu konudaki bir örnek şöyledir:
“Deveden iki, sığırdan da iki. De ki: “İki erkeği mi haram kıldı? Yoksa iki dişiyi mi ya da o iki dişinin rahimlerinin, kendisini kapsadığı (yavruları) mı? Yoksa Allah, bunları sizlere tavsiye ettiği zaman şahid miydiniz?” Hiçbir bilgiye dayanmaksızın insanları saptırmak için Allah’a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir? Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.” (En’am Suresi, 144)
Ayette bildirildiği üzere, Kuran’da hükümlerin kolaylaştırılmış olmasının müşriklerin ve yobazların çok ağırlarına gittiği anlaşılmaktadır. Çünkü Allah 5 vakit namaz, abdest gibi tüm ibadetleri kolaylaştırdığı gibi dini, günlük hayata geçirilecek kadar da kolaylaştırmış, yobaz ve müşriklerin koyduğu haramları helale çevirmiştir. Yobazlar ve müşrikler dinin bu derece kolay olması karşısında Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e ağır baskı yapmaya başlamışlardır. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.) onların koyduğu ağır hükümlerin Kuran’da olmadığını söyledikçe “Sen kendin bir hüküm getir, böyle din olmaz, çok hafif, hükümleri ağırlaştır, biz o dine uyacağız, ama bu hafif hükümlerle din görünümü yok” benzeri sözler ile Efendimiz (sav)’e baskılarını artırdıkları anlaşılmaktadır.
İman edenlerin yapması gereken, Kuran’da Allah’ın insanlara emrettiklerini yerine getirmek ve yasakladıklarından da kaçınmaktır. Allah herşeyi insanlar için kolay kılarken dini zorlaştırmaya çalışanlar, ahirette bunun sorumluluğunu yüklenmiş olarak hesap verirler.
Herşeyde olduğu gibi bu konuda da Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hayatı ve uygulamaları bize en güzel örnektir. Bir hadisinde mübarek Peygamberimiz (s.a.v) Allah’ın sınırlarından ayrılmamayı ve aynı zamanda sınırları aşmamayı müminlere hatırlatmış ve dinin kolay olduğunu belirtmiştir:
“DİN KOLAYDIR. KİMSE DİNE KARŞI ŞEDİD OLAMAZ. ZİRA DİNE MAĞLUB DÜŞER. (YANİ DİNİN KOLAYLIĞINA İNTİBAK ETMELİ. SIKI TUTAYIM DİYEN ACİZ KALIR.) HATTI HAREKETİNİZİ DOĞRULTUN, (HUDUDA) YAKIN OLUN.” (Ramuz El-Hadis, 1. Cilt, s. 98)
İnsanların dini, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in yukarıdaki hadisiyle bildirdiği şekilde değerlendirmeleri gerekir. Yani Allah’ın açık ve anlaşılır kıldığı, kolaylıkla uygulanabilecek hükümleri bazı kişilerin anlaşılmaz ve zor göstermeye çalışmaları büyük bir hatadır. Nitekim Allah Kuran’da bildirdiği hükümleri her şart ve ortamda, her insanın rahatlıkla uygulayabileceği şekilde kolaylaştırmıştır.
Ahir Zamanda Dini Hurafelerden Arındıracak Olan Kişi Hz. Mehdi (a.s.)’dır
Ahir zamanda kendilerini alim olarak nitelendiren bazı kişiler İslam adına ortaya çıkacak ve dinde olmayan ağır hükümleri dine yerleştirmeye çalışacaklardır. Hadislerde bu gerçek şöyle haber verilir:
“İLİM, ALİMLERİN KALDIRILMASI (Vefat etmeleri, Allah’ın Katına alınmaları) İLE ORTADAN KALKAR. ORTALIKTA HİÇBİR ALİM KALMAZ. NİHAYET İNSANLAR CAHİLLERİ REHBER VE ÖNDER EDİNİRLER; MESELELERİNİ ONLARA SORARLAR. ONLAR İLME DAYANMADAN HALKA FETVA VERİR; HEM KENDİSİ SAPAR VE HEM DE HALKI SAPTIRIR.” (Buhari, nr. 100, 7307; Müslim, İlim 13 (nr. 2673); Tırmizi, İlim 5 (nr. 2652); Nesai, es-Sünenü’l-Kübra, nr. 5907; İbn Mace, Mukaddime 8 (nr. 52); Ahmed, el-Müsned, 2/162, 190; Darimi, es-Sünen, Mukaddime 26; İbn Hibban, es-Sahih, nr. 4571, 6719, 6723).
Hz. Mehdi (a.s.) da Peygamber Efendimiz (s.a.v.) gibi yobazların din üzerinde oluşturduğu hurafeleri ortadan kaldıracak, dini özüne döndürecek ve bidatlardan arındıracak, yani dinde tahfifat yapacaktır. Hadislerde Hz. Mehdi (a.s.)’ın ana görevlerinden birinin bu olduğu ahir zamanın bu kutlu şahsının yobaz çevrelerle zorlu bir mücadelesinin olacağı çok açık olarak anlatılmıştır.
"Fütühat-ül Mekkiye" isimli eserinde Muhyiddin Arabi el Endülüsi şöyle bildirmektedir:
“Onun (Hz. Mehdi (a.s.)’ın) açık düşmanları fukaha (fıkıh alimleri) olacak. Çünkü halk arasında bir imtiyazları kalmayacak. Hatta ahkam hususunda ilimleri de azalacak. Bu imamın (Hz. Mehdi (a.s.)’ın) gelişiyle alimlerin hükümlerdeki anlaşmazlıkları da giderilecek ... ŞAYET ELİNDE KILINÇ (İLİM) OLMASAYDI FAKİHLER ONUN (HZ. MEHDİ (A.S.)’IN) ÖLÜMÜNE FETVA VERİRLERDİ. Lâkin Cenâb-ı Hak, onu (Hz. Mehdi (a.s.)’ı) keremiyle ve kılınç (kardeşleriyle) ile tathir edecek (temizleyecek), ONLAR ONA (Hz. Mehdi (a.s.)’a) İTAAT EDECEKLERDİR. ÇÜNKÜ HALK ARASINDA İMTİYAZLARI KALMAYACAK, HATTA AHKAM HUSUSUNDA İLİMLERİ DE AZALACAK. Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelişiyle alimlerin hükümlerindeki ihtilâflar da giderilecek. Ondan (Hz. Mehdi (a.s.)’dan) hem korkacaklar hem de birşeyler umacaklar. KALBEN ONDAN (HZ. MEHDİ (A.S.)’DAN) NEFRET EDECEKLER. FAKAT BUNA RAĞMEN İSTER İSTEMEZ HÜKMÜNÜ KABUL EDECEKLER.” (Medineli Allâme Muhammed b. Resul el-Hüseynî el-Berzencî, Kıyamet Alametleri, s. 187, Pamuk Yayıncılık)
Bir başka hadis-i şerifte ise Hz. Mehdi (a.s.)’ın dine sonradan sokulan tüm yanlış inanç ve uygulamalardan arındırarak İslam dinini Peygamberimiz (s.a.v.) döneminde yaşandığı gibi özüne döndüreceği, bağnaz ve tutucu yobazlara karşı kararlılıkla mücadele edeceği şöyle bildirilmiştir:
Resulullah (s.a.v) şöyle buyuruyor: “HER ZAMANDA ÜMMETİM İÇİN EHL-İ BEYT’İMDEN BİR ADİL VARDIR. ONLAR, SAPITANLARIN TAHRİFLERİNİ, BATIL EHLİNİN BATILINI, CAHİLLERİN YORUMUNU BU DİNDEN UZAKLAŞTIRIRLAR, duyun ki doğrusu sizin imamlarınız sizi Allah’a götüren elçilerdir, öyleyse iyi bakın ki sizin elçileriniz kimlerdir.” (Savaik’ul Muhrika, İbn-i Hacer, s. 148, Muhammediyye mat. Ve s. 90, Meymeniye mat. Mısır. / Yenabi’ul Mevedde, Kunduzi Hanefi, s. 226, 326, 327, Haydariye mat. S. 191, 271, 273 ve 297, İstanbul. / Zehair’ül Ukba, Muhibbiddin Taberi Şafii, s.17)
“İNSANLAR HAKKA DÖNÜNCEYE KADAR MÜCADELESİNE DEVAM EDECEKTİR.” (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 23)
“HZ. PEYGAMBER (S.A.V.) EN BAŞTA İSLAM’I NASIL AYAKTA TUTTUYSA, HZ. MEHDİ (A.S.) DA EN SONUNDA AYNI ŞEKİLDE İSLAM’I AYAKTA TUTACAKTIR.” (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 27)
Allah, tarih boyunca tüm insanlığa doğruyu bulmaları, kesin olan bilgiye ulaşabilmeleri ve din hakkında bilgi edinebilmeleri için kutsal kitaplar ile bu kitapları insanlara ileten ve açıklayan peygamberler göndermiştir. Allah’ın insanlara yol gösterici olarak indirdiği son kitap ise Kuran’dır. Bir ayette Kuran’ın yol gösterici özelliği şöyle bildirilir:
Bundan (Kur’an’dan) önce (onlar) insanlar için bir hidayet idiler. Doğruyu yanlıştan ayıran (Furkan)ı da indirdi. Gerçek şu ki, Allah’ın ayetlerini inkar edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah güçlüdür, intikam alıcıdır. (Al-i İmran Suresi, 4)
Hz. Mehdi (a.s.) tüm mezhepleri ortadan kaldırarak dini özüne döndürecektir
Hz. Mehdi (a.s.)’ın önemli özellikleri arasında “en büyük müceddid” (her yüzyıl başında dini hakikatleri devrin ihtiyacına göre ders vermek üzere gönderilen büyük İslam alimi) ve “en büyük müçtehid” (ihtiyaç oluştuğunda ayetlerden hüküm çıkaran büyük İslam alimi) vasıfları da vardır. Bu vasıftaki büyük zatlar, İslam toplumlarına örnek olmuş, yol göstermiş, zamanın kutbu olmuş önderlerdir. Bu önderlerden kimi içtihat etme (hükümleri usulüne uygun olarak Kuran ve hadislerden istifade ile ortaya koyma) ve hüküm verme vasıflarından dolayı “mezhep önderleri” olmuşlardır; Müslümanlar da onlara uymuşlardır. Bütün Ehl-i Sünnet, dört mezhep imamının verdiği hükümlerle amel etmektedir. Bu müçtehid ve müceddidlerin en büyükleri ise Hz. Mehdi (a.s.) olacaktır. Bu da Hz. Mehdi (a.s.)’ın içtihat etme (hükümleri usulüne uygun olarak Kuran ve hadislerden istifade ile ortaya koyma) ve hüküm vermeye en yetkili kişi olarak, “tüm mezhepleri kaldıracağını” göstermektedir. Zira en büyük mezhep imamı olduğuna göre zaten tüm diğer mezhepleri kaldırması gerekir. Zamanında herkesin ona uyacağının bildirilmiş olması da bunu doğrulamaktadır. İslam tarihinin en büyük alimlerinden biri olan Muhyiddin Arabi ise “Fütühat-ül Mekkiye” isimli eserinde bu konuda şöyle bilgi vermiştir:
“... MEHDİ (A.S.), DİNİ PEYGAMBER (S.A.V.)’İN ZAMANINDA OLDUĞU GİBİ AYNEN UYGULAYACAK. YERYÜZÜNDEN MEZHEPLERİ KALDIRACAK. HALİS HAKİKİ DİNDEN BAŞKA HİÇBİR MEZHEP KALMAYACAK.” (Muhammed B. Resul El Hüseyin El Berzenci, Kıyamet Alametleri, s. 186-187)
Allah’ın Kuran’dan önce indirdiği kitaplar, müşrikler ve dine düşman insanlar tarafından tahrif edilmiştir. Bu kitaplar, içlerine birçok hurafe ve batıl inanç eklenerek özlerinden uzaklaştırılmışlardır. Ancak Allah son kutsal kitap olan Kuran’ın bozulmayacağına dair ayetlerde kesin bir hüküm vermiş ve kıyamet gününe kadar korunacağını şöyle bildirmiştir:
“Hiç şüphesiz, zikri (Kur’an’ı) Biz indirdik Biz; onun koruyucuları da gerçekten Biziz.” (Hicr Suresi, 9)
“Batıl, ona önünden de, ardından da gelemez. (Çünkü Kuran) Hüküm ve hikmet sahibi, çok övülen (Allah)’tan indirilmedir.” (Fussilet Suresi, 42)
Hz. Mehdi (a.s.) Din Ahlakını Hurafelerden Arındırmak İçin Rabbimiz’in Ahir Zamanda Gönderdiği Bir Nurdur
Yobazlar ve müşrikler Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında olduğu gibi Hz. Mehdi (a.s.)’ın dini kolaylaştırmasına, özüne döndürmesine müthiş öfkelenecekler “Bizim dinimizi öldürdü. Dini değiştirdi, dini kolaylaştırdı” diyecekler ve Hz. Mehdi (a.s.)’ın mevcut hükümlere en az bir on kat daha hüküm katarsa onun Mehdiliğini kabul edeceklerini ifade edeceklerdir. Çünkü yobazların ve müşriklerin en hoşlanmadıkları konu, Kuran ahlakını yaşamanın kolaylığıdır.
İşte Hz. Mehdi (a.s.) Allah’ın izniyle dini kolaylaştırmak ve hurafelerden arındırmak için Rabbimiz’in ahir zamanda gönderdiği bir nurdur. Hz. Mehdi (a.s.) Allah’ın ilhamı ile hareket ettiğinden Kuran’ı ve hadisleri çok iyi anlayıp açıklayacaktır. Peygamberimiz (s.a.v.) hadisinde çok veciz bir şekilde Hz. Mehdi (a.s.)’ın sahip olduğu bu derin ilmi özelliği şöyle haber vermiştir.
İkmal-i Din: Muhammed İbn-i Sinan’dan, Emir İbn-i Şamir’den, Cebir’den, Ebu Cafir (a.s.)’dan rivayet edilmiştir:
“YÜCE ALLAH’IN KİTABI HAKKINDAKİ BİLGİSİ VE O’NUN ELÇİSİNİN (S.A.V.) SÜNNETİ MEHDİMİZ (A.S.)’IN KALBİNDE BİR BİTKİNİN EN GÜZEL ŞEKİLDE BÜYÜYÜP YETİŞMESİ GİBİ GELİŞİR.” (Kitab-ül Gaybet, [Bihar-ul Envar, cilt 51], Ansariyan Yayıncılık, derleyen: Muhammed Bakır el-Meclisi, İran-Kum, 2003, s. 72)
“Dinde baskı yoktur ve Allah kolaylık diler”
ADNAN OKTAR: Allah ayette, “O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim’in dini(nde olduğu gibi).” (Hac Suresi, 78) “Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez.” (Bakara Suresi, 185) buyuruyor. Ve fikir özgürlüğünü de Kuran birçok yerde vurguluyor. Bir kere dinde zorlama yok, sen nereden çıkarıyorsun dinde zorlama olduğunu? Adam dinsizse dinsizdir. Kim karışır ona? Bir de, Müslüman olmuş kişiye “artık bir daha dönemezsin” diyorlar. Niye dönemesin? Dinsizlikten dine dönüyor da, dinden de isterse dinsizliğe de döner. Çünkü öbür türlü münafık olur... Küfürse açıkça, samimi söylüyor adam ve onun tedavi imkanı olur o zaman, düzeltme imkanı olur. Eğitebilirsin, anlatabilirsin, yardımcı olursun. Öbür türlü o kişiye nasıl yardımcı olacaksın?” (5 Ekim 2010 tarihli Gaziantep Olay TV röportajından)
ADNAN OKTAR: “...Kolaylık dinidir bizim dinimiz. Cenab-ı Allah ayette söylüyor; “Hz. İbrahim’in dini gibi kolay, Allah sizin için zorluk dilemez, kolaylık diler” diyor. Yani dinin kolaylaştırılması Allah’ın emridir. Zorlaştırılması da şeytani bir hareket olur. Bakın en muteber İslam alimlerinden El Berzenci’nin eserinde Peygamberimiz (s.a.v.)’in hadislerinden istifade edilerek bu konu açıklanıyor; “Oysa İslam’da esas olan tahfiftir.” Yani hafifletme, ibadetleri kolay hale getirme, dini kolay hale getirme, hayatı kolay hale getirme. “Bu sebepledir ki, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyururlardı: “Size terk ettiğim hususlarda beni baş başa bırakın.”” Yani yeni yeni hükümler çıkarttırmayın, bana soru sormayın. Geliyorlar mesela sahabeler, “şu nasıl olacak, bu nasıl olacak?” “Nasıl biliyorsanız öyle yapın” diyor Peygamberimiz (s.a.v.). Yani hür olun, özgür olun yeni yeni konular çıkarmayın. Çünkü ben söylersem diyor o hüküm olur artık. Ve yapmak durumunda kalırsınız. Onun için bana sormayın, özgürce yaşayın diyor sahabelerine Peygamberimiz (s.a.v.).” (10 Kasım 2010 tarihli Tv Kayseri ve Samsun Aks Tv röportajından)