Kusursuzluk ve hatasızlık iddiasındaki kişiler her anlarını kontrol altında tutar, her an iddialı bir tavır içinde olmaya gayret gösterirler. Hiçbir hareketleri doğal ve içten olmaz. Yaptıkları herşey, iddialarına ulaşabilmek için hesaplı ve planlı olur. Bunun bir insan için ne kadar büyük bir azap olacağı ve o kişiye ne kadar büyük bir yük yükleyeceği ise ortadadır.
Ayrıca bilinmelidir ki böyle insanlar, kibirlenerek hedefledikleri hiçbir şeye erişemezler. Kibirlendikçe, hem çevrelerinden nefret ve kızgınlık kazanırlar, hem de ellerindekiler alındığında çok büyük bir çöküntü yaşayarak hayata küserler. Allah bir ayetinde, kibirlenenlerin bir sonuca varamadıklarını şöyle bildirir:
Şüphesiz kendilerine gelmiş bulunan hiçbir delil olmaksızın Allah'ın ayetleri konusunda mücadele edenlere gelince; onların göğüslerinde kendisine ulaşamayacakları bir büyüklük (isteği)nden başkası yoktur. Artık sen Allah'a sığın. Şüphesiz O hakkıyla işiten, hakkıyla görendir. (Mümin Suresi, 56)
Kibirli insanlar, dünya hayatında hiçbir emellerine erişemedikleri gibi, en önemlisi Allah'ın sevgisini de kaybederler. Allah bir ayetinde bunu şöyle bildirir:
İnsanlara yanağını çevirip (büyüklenme) ve böbürlenmiş olarak yeryüzünde yürüme. Çünkü Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Lokman Suresi, 18)
Elbette ki her insan herşeyin en güzeline sahip olmayı, herşeyin en iyisini yapmayı ister. Ancak bunları dünyevi hırslarını tatmin etmek, insanların gözlerinde büyümek ve bundan dolayı saygı görmek için yapanlar büyük bir kayıp içindedirler. Mütevazı bir insan ise bunların hepsini Allah'ı razı etmek ve sevap kazanmak için ister. Bir şey başardığında veya güzel bir özelliğe sahip olduğunda, bunların hiçbirinin kendisinden olmadığını, her birinin Allah'ın kendisine lütfettiği nimetler olduğunu bilir. Bunları kendisine veren, kaderinde kendisine başarı, güzellik ve nimet yaratan Allah'a şükreder. Dolayısıyla bunlardan herhangi birini kaybettiğinde de mutsuz olmaz. Hepsinin dünya hayatında kendisini denemek için yaratılan olay ve görüntüler olduğunu bilerek, bu inancının kendisine verdiği huzur ve rahatlığı yaşar.
Bediüzzaman da kibirli ve mütevazi insanların yaşamları arasındaki farkı kısaca şöyle özetler:
"Kendini beğenen belayı bulur, zahmete düşer. Kendini beğenmeyen safayı bulur, rahmete gider." (Mektubat, s.301)