İmanın Derinleşmesinde Zor Anların Önemi
ucgen

İmanın Derinleşmesinde Zor Anların Önemi

2048

 

Yüce Allah dünya hayatında insanları zorluklarla imtihan edeceğini bildirmiştir. Bu zorluk ve sıkıntılar, iman etmeyen kişilere de Müslümanlara da isabet edebilir. Ancak bunlar iman etmeyenler için bir tür azaba dönüşürken, Allah'ın herşeyi hayırla yarattığını bilen salih Müslümanlar için eşsiz birer güzelliktir. imanlarının derinleşmesi için değerli bir vesile, neşelerinin, coşkularının, birbirlerine olan sevgi ve bağlılıklarının güçlenmesi için bir fırsattır.

Zor an­la­rın mü­min­le­rin ha­ya­tın­da bü­yük bir öne­mi var­dır. Çün­kü mü­min­ler her tür­lü zor­luk, sı­kın­tı ve yok­luk anın­da da­ya­nık­lı, ce­sur, te­vek­kül­lü, hoş­gö­rü­lü, fe­da­kar ve mer­ha­met­li ol­mak­la yü­küm­lü­dür­ler. Bu yü­küm­lü­lü­ğün bi­lin­cin­de olan, her ola­yı bü­yük bir ol­gun­luk ve te­vek­kül­le kar­şı­la­yan, olay­la­rın hik­met­le­ri­ni ve ha­yır­lı yön­le­ri­ni gör­me­ye ni­yet eden, çev­re­sin­de­ki in­san­la­rı da ay­nı üs­tün ah­la­kı ya­şa­ma­ya da­vet eden bir Müs­lü­man, zor du­rum­lar kar­şı­sın­da bu tav­rı­nı de­ğiş­tir­mez.

Ku­ran'da el­çi­le­rin ve sa­lih mü­min­le­rin ta­rih bo­yun­ca kar­şı­laş­tık­la­rı bu tür zor­luk­lar ör­nek ve­ril­mek­te­dir. Sa­lih mü­min­ler ya­şa­dık­la­rı her zor­luk anın­da çok şid­det­li de­ne­me­ler­den ge­çi­ril­miş, an­cak tüm bun­lar kar­şı­sın­da çok üs­tün bir ah­lak ser­gi­le­miş­ler­dir. 

Yü­ce Al­lah Ku­ran'da tüm ina­nan­la­rın ben­zer zor­luk­lar­la kar­şı­la­şa­ca­ğı­nı bil­dir­mek­te ve sa­bır gös­te­ren­le­ri de son­suz gü­zel­lik­ler­le müj­de­le­mek­te­dir. İş­te Müs­lü­man­la­rın ya­şa­dık­la­rı bu zor­luk­lar, Ku­ran ah­la­kı­nın gös­te­ril­me­si açı­sın­dan en de­ğer­li za­man­lar­dır. Ayet­te bil­di­ril­di­ği üze­re Müs­lü­man­lar zor an­lar­da üst üs­te ge­len sı­kın­tı­la­ra ve zor­luk­la­ra kar­şı "... Biz Al­lah'a ait (kul­lar)ız ve şüp­he­siz O'na dö­nü­cü­le­riz." (Ba­ka­ra Su­re­si, 156) ce­va­bı­nı ve­ren­ler­dir. 

Her in­san bir zor­luk­la ya da bir sı­kın­tıy­la kar­şı­laş­tı­ğın­da için­de iki fark­lı ses du­yar. Bun­lar­dan bi­ri fe­da­kar­lı­ğı, ce­sa­re­ti, gü­zel ah­la­kı ve her za­man Al­lah'ın di­le­di­ği şe­kil­de dav­ran­ma­yı em­re­den vic­da­nın se­si­dir. Bu se­si din­le­yen ki­şi, her za­man için Yü­ce Al­lah'ın en çok ra­zı ola­ca­ğı­nı um­du­ğu tav­rı gös­te­re­cek, sab­rı ve te­vek­kü­lü ter­cih ede­cek­tir. 

İkin­ci ses ise Yu­suf Su­re­si'nin 53. aye­tin­de de bil­di­ril­di­ği gi­bi "var gü­cüy­le kö­tü­lü­ğü em­re­den" nef­sin se­si­dir. Bu ses in­sa­na is­ya­nı, fıs­kı, ben­cil­li­ği ve kor­kak­lı­ğı fı­sıl­dar. Bu se­si din­le­yen­ler ise, çok bü­yük bir kay­ba uğ­ra­mış ve nef­se et­ki eden şey­ta­nı ken­di­le­ri­ne dost edin­miş­ler­dir. İn­san­la­rın ne­fis­le­ri­ne uya­rak na­sıl bir kay­ba uğ­ra­ya­cak­la­rı­nı an­la­mak için, şey­ta­nın bu ki­şi­ler üze­rin­de­ki et­ki­si­nin na­sıl ger­çek­leş­ti­ği­ni bil­mek ge­re­kir. Ku­ran'da bu ko­nu­da ay­rın­tı­lı ola­rak bil­gi ve­ril­mek­te ve mü­min­ler şey­ta­nın tu­zak­la­rı­na kar­şı uya­rıl­mak­ta­dır­lar. 

Şey­tan in­san­la­rı doğ­ru yol­dan en­gel­le­mek için her tür­lü yo­lu de­ne­ye­rek, şük­ret­me­le­ri­ne ve gü­zel ah­lak gös­ter­me­le­ri­ne ma­ni ol­ma­ya ça­lı­şır. Bu­nun so­nu­cun­da da in­san­la­rın bü­yük bir bö­lü­mü­nü ken­di fır­ka­sı­na ka­tar. İş­te ne­fis de, şey­ta­nın in­san­la­rı al­dat­mak ve doğ­ru yol­dan en­gel­le­mek için kul­lan­dı­ğı se­si­dir. Bu ne­den­le şey­tan in­sa­na bir zor­luk­la kar­şı­laş­tı­ğın­da her za­man için ben­cil­li­ği fı­sıl­dar, ken­di men­fa­ati­ni dü­şün­dür­tür, fe­da­kar­lı­ğı, şef­ka­ti ve mer­ha­me­ti kö­tü ve zor gös­te­rir.

Tüm bu ne­den­ler­den ötü­rü Müs­lü­man­la­rın bir zor­luk, sı­kın­tı ya da mu­si­bet kar­şı­sın­da he­men vic­dan­la­rı­na uy­ma­la­rı çok önem­li­dir. Çün­kü ön­le­rin­de­ki iki se­çe­nek­ten bi­ri şey­ta­nın ta­raf­tar­la­rı­nın yo­lu­dur. Bu yol­da ben­cil­lik, men­fa­at­pe­rest­lik, ra­ha­tı­na düş­kün­lük, iki­yüz­lü­lük, ya­ni kı­sa­ca kö­tü ah­la­ka da­ir pek çok özel­lik yat­mak­ta­dır. Di­ğe­ri ise sa­lih mü­min­le­rin yo­lu­dur. Müs­lü­man­lar vic­dan­la­rı­nın se­si­ni din­ler ve her za­man iyi­le­rin yo­lu­nu iz­ler­ler. 

Şu­nu da ha­tır­lat­mak ge­re­kir ki, Müs­lü­ma­nın gün­lük ha­ya­tın­da çe­şit­li zor­luk­lar­la ve sı­kın­tı­lar­la kar­şı­laş­ma­sı hem im­ti­ha­nı­dır, hem de ahi­ret­te ka­vuş­ma­yı um­du­ğu cen­net yur­duy­la kı­yas ya­pa­ca­ğı bir mut­lu­luk ve­si­le­si­dir. Tüm bun­lar zor­luk­lar­la, ko­lay­lık­la­rın ve ra­hat­lı­ğın kı­yas­lan­ma­sın­dan olu­şa­cak yük­sek bir zev­kin de kay­na­ğı­dır. Ay­rı­ca sa­mi­mi bir Müs­lü­man için son­suz ha­ya­tın­da gü­zel bir ha­tı­ra, di­ğer mü­min­le­rin gör­dük­le­rin­de tak­dir ve sev­gi­le­ri­nin art­ma­sı­na, iman, he­ye­can ve gıp­ta his­le­rin­den olu­şan gü­zel he­ye­can­la­ra ka­pıl­ma­la­rı­na ve­si­le ola­cak bir gü­zel­lik­tir. Zor­luk an­la­rın­da bir mü­mi­nin gös­ter­di­ği gü­zel ah­lak, dün­ya­da di­ğer mü­min­le­rin o in­sa­na kar­şı say­gı ve sev­gi­le­ri­ni ar­tı­ran, ken­di­le­ri­ne bu ah­la­kı ör­nek al­ma­la­rı­nı sağ­la­yan, Yü­ce Al­lah'ın iz­niy­le iman­la­rı­na olum­lu et­ki ya­pan bir ve­si­le­dir. Şim­di zor­luk an­la­rı­nın mü­min­le­rin iman­la­rı­nı na­sıl de­rin­leş­tir­di­ği­ni in­ce­le­ye­lim.

Zorluk anları kamil imana sahip müminlerin "Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz."(Bakara Suresi, 156) cevabını verdikleri Yüce Allah'a olan sevgilerinin gücünü ve derin imanlarını göstermelerine vesile olan, ruhlarının arınıp şifa bulduğu zamanlardır. 

İman Et­me­yen­le­rin Zor An­lar­da Ser­gi­le­dik­le­ri Ta­vır­lar

“İta­at ve ma­ruf (gü­zel) söz­dü. Fa­kat iş, ke­sin­lik ve ka­rar­lı­lık ge­rek­tir­di­ği za­man, şa­yet Al­lah'a sa­da­kat gös­ter­se­ler­di, şüp­he­siz on­lar için da­ha ha­yır­lı olur­du." (Mu­ham­med Su­re­si, 21) aye­tin­de de bil­di­ril­di­ği gi­bi gü­zel ah­la­kın asıl ola­rak "ke­sin­lik ve ka­rar­lı­lık" ge­rek­tir­di­ği za­man­lar­da gös­te­ril­me­si önem­li­dir. Çün­kü in­san­la­rın bü­yük bir bö­lü­mü zor­luk an­la­rın­da gös­te­ri­len sa­da­ka­tin üs­tün bir ah­lak ol­du­ğu­nu bi­lir­ler ve ko­nuş­ma­la­rın­da böy­le bir du­rum­la kar­şı­laş­tık­la­rın­da sa­dık ve güç­lü ola­cak­la­rı­na da­ir sözler verirler. An­cak zor­luk anı gel­di­ğin­de ba­zı in­san­la­rın ta­vır­la­rı da­ha ön­ce­ki va­at­le­ri­ne uy­maz. Ken­di­le­ri­ne en ufak bir sı­kın­tı do­kun­du­ğun­da kö­tü bir ta­vır gös­te­re­bi­lir, ani­den hır­çın­la­şa­bi­lir, sev­gi ve şef­kat gi­bi duy­gu­lar­dan uzak­la­şıp kin ve öf­key­le ha­re­ket ede­bi­lir­ler. Bir an­da te­vek­kül­süz, is­yan­kar, za­lim bir tav­ra yö­ne­le­bi­lir­ler. Bu ne­den­le, zor­luk za­man­la­rı güç­lü olan­lar­la güç­süz olan­la­rın bir­bir­le­rin­den ay­rı­la­ca­ğı, kö­tü ah­la­kın or­ta­ya çı­ka­ca­ğı, ima­nı za­yıf kim­se­le­rin ­ise en­di­şe­ye ka­pı­lıp ken­di­le­ri­ni bel­li ede­cek­le­ri bir dö­nem­dir. İş­te böy­le ör­nek­ler, sa­mi­mi ve güç­lü bir ima­na sa­hip Müs­lü­man­la­rın de­ğe­ri­ni kat kat ar­tır­mak­tadır. 

Sıkıntı ve Zorluklar Müminin İmanını Nasıl Derinleştirir?

* Gü­zel Ah­lak Ka­zan­dı­rır


Zor­luk ve sı­kın­tı­la­rın ge­tir­di­ği en önem­li ka­zanç­lar­dan bi­ri, ah­la­ki ol­gun­luk­tur. Mü­min­ler Ku­ran ah­la­kı­nın tüm dün­ya­da ha­kim ol­ma­sı fik­ri­ne sa­mi­mi ola­rak ina­nır­lar, bu ne­den­le bu üs­tün ah­la­kın ya­yıl­ma­sı için sür­dür­dük­le­ri fik­ri mü­ca­de­le­de her tür­lü zor­lu­ğu gö­ze alarak çalışırlar. Dün­ya­da­ki amaç­la­rın­dan bi­ri tüm in­san­la­rın İs­lam ah­la­kı­nın ge­tir­di­ği, re­fah, hu­zur ve kar­deş­lik or­ta­mı için­de ya­şam­la­rı­nı sür­dür­me­le­ri­dir. Bu ne­den­le Ku­ran ah­la­kı­nın ya­yıl­ma­sı için yü­rüt­tük­le­ri fik­ri mü­ca­de­le­de gös­ter­dik­le­ri ka­rar­lı­lık ve sa­bır ile zor­luk­lar­dan sı­kın­tı­lar­dan kaç­ma­ya­rak bunlara gö­ğüs ge­rer­ler. Bu du­rum ah­la­ki ol­gun­lu­ğa ulaş­ma­la­rı­na, do­la­yı­sıy­la da in­ce dü­şün­ce­li, hal­den an­la­yan kim­se­ler ol­ma­la­rı­na, ni­met­le­rin kıy­me­ti­ni da­ha iyi bil­me­le­ri­ne, bu ni­met­le­ri ver­di­ği için Rab­bi­miz'e sü­rek­li şük­ret­me­le­ri­ne, da­ha te­va­zu­lu, mü­la­yim, yu­mu­şak baş­lı ve kadir ve kıymet bilen ol­ma­la­rı­na, ni­me­te ka­vuş­tuk­la­rı za­man­lar­da şı­mar­ma­ma­la­rı­na ve ka­na­at­kar ol­ma­la­rı­na ve­si­le olur. 

* Ger­çek Sa­bır ve Te­vek­kül Ka­za­nı­lır

Bir mü­mi­nin en önem­li özel­lik­le­rin­den bi­ri, her işi­ni Yü­ce Al­lah'ın rı­za­sı­nı ka­zan­mak için yap­ma­sı ya­ni ih­las sa­hi­bi ol­ma­sı­dır. İh­las sa­hi­bi bir mü­min, yap­tı­ğı her ha­re­ke­tin he­sa­bı­nı ahi­ret­te ve­re­ce­ği­ni bi­le­rek, Rab­bi­miz'i en faz­la hoş­nut edeceği umulan tav­rı gös­te­rir. Do­la­yı­sıy­la da­ima sa­bır­lı ve te­vek­kül­lü­dür. Sab­rı­nın ve te­vek­kü­lü­nün sır­rı ise, "Hiç şüp­he­siz, Biz her­şe­yi ka­der ile ya­rat­tık." (Ka­mer Su­re­si, 49) aye­tin­de de bil­di­ril­di­ği gi­bi, her ola­yı Yüce Al­lah'ın ka­der­le ya­rat­tı­ğı­nı bil­me­si­dir. Bu ne­den­le, zor­luk­lar sa­lih bir mü­mi­nin sab­rı­nı ve te­vek­kü­lü­nü pe­kiş­ti­rir, bu özel­lik­le­ri­nin de­re­ce de­re­ce art­ma­sı­na ve­si­le olur. 

Hiç kim­se bir an son­ra ne ola­ca­ğı­nı bi­le­mez. Bu­nun il­mi sa­de­ce Rab­bi­miz'e ait­tir. An­cak Yü­ce Al­lah Ku­ran'da bir­çok aye­ti ile her iş­le­rin­de Al­lah'a yö­ne­len mü­min­le­rin so­nu­nun ha­yır ola­ca­ğı­nı bil­dir­mek­te­dir. Bu ne­den­le zor­luk za­man­la­rın­da ne­şe ve şevk­le sab­re­dip te­vek­kül eden bir mü­mi­nin sab­ret­ti­ği her sa­at, her da­ki­ka, hat­ta her sa­ni­ye ahi­ret­te son­suz ni­met­ler­le do­na­tıl­mış cen­net­le kar­şı­lık bul­ma­sı­nı sağ­la­ya­bi­lir. So­ğuk, aç­lık, has­ta­lık, hep­si so­na ere­cek olan, sü­re­si Rab­bi­miz Ka­tın­da be­lir­li, sa­de­ce dün­ya­ya ait zor­luk ve sı­kın­tı­lar­dır. Yü­ce Al­lah, im­ti­han ola­rak ver­di­ği zor­luk­la­ra sab­ret­me­nin kar­şı­lı­ğın­da ina­nan kul­la­rı­na cen­ne­ti müj­de­ler: 

“Si­zin ya­nı­nız­da olan tü­ke­nir, Al­lah'ın Ka­tın­da olan ise ka­lı­cı­dır. Sab­re­den­le­rin kar­şı­lı­ğı­nı yap­tık­la­rı­nın en gü­ze­liy­le Biz mu­hak­kak ve­re­ce­ğiz.” (Nahl Su­re­si, 96)

İnsan herşeyin yolunda gittiği, çok büyük bir bolluk ve bereketin içinde yaşadığı, sağlığının yerinde olduğu ya da hiçbir eksikliğin olmadığı durumlarda zaten rahatlıkla güzel bir ahlak sergileyebilir. Ama asıl önemli olan, insanın zarara uğradığı ya da kötü bir muameleyle, ters bir tavırla, haksız bir iftira ve karalamayla, incitici sözlerle, maddi kayıplarla karşılaştığında güzel ahlaklı bir tavır göstermesi, kötülüğe iyilikle karşılık vermesidir. Bir kişinin tokken yiyeceğini, sıcak bir ortamdayken kıyafetini vermesi de güzel bir ahlaktır. İkisi de Allah Katında değerli olduğu umulan ibadetlerdir, fakat zorluk anında sergilenen güzel ahlak insanın samimiyetini, ihlasını, imanının gücünü ve üstün erdem sahibi bir kişi olduğunu göstermesi bakımından çok daha önemli ve kıymetli olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.)

Müminin zor koşullardaki sabrı "tahammül" etmekten çok farklıdır. Çünkü tahammülde iman etmeyen insanların tevekkülsüzlüğü, ümitsizliği ve şikayetleri vardır. Sabırda ise imanın getirdiği neşe, şevk ve manevi derinlik bulunur. 

Peygamberimiz de Türlü Zorluklarla Karşılaşmışlardır

Zor­luk­la de­nen­mek, Müs­lü­ma­nın ha­ya­tı­nın önem­li bir par­ça­sı­dır. Pey­gam­be­ri­miz (sav) ha­ya­tı bo­yun­ca pek çok if­ti­ra­ya ma­ruz kal­mış, öl­dü­rül­mek­le teh­dit edil­miş, Mek­ke­li müş­rik­ler­den çok de­fa zu­lüm gör­müş, sa­ha­be­ler­le bir­lik­te sa­hip ol­du­ğu her­şe­yi bı­ra­kıp Me­di­ne'ye göç et­miş­tir. Hz. İb­ra­him ate­şe atıl­mış, Hz. Yu­suf ön­ce ıs­sız bir ku­yu­da son­ra da yıl­lar­ca ha­pis­ha­ne­de kal­mış, Hz. Mu­sa Fi­ra­vun'un zul­mü­ne uğ­ra­mış, Hz. İsa'yı öl­dür­mek için tu­zak ku­rul­muş, an­cak Al­lah el­çi­le­ri­ne yö­nel­ti­len tüm bu tu­zak­la­rı boz­muş, tüm zor­luk­la­rı sa­lih kul­la­rı için gü­zel­lik­le­re dö­nüş­tür­müş­tür. İman et­me­yen­ler ta­ra­fın­dan Müs­lü­man­lar aley­hin­de, on­la­ra zor­luk ver­mek ama­cıy­la çe­şit­li tu­zak­lar ku­ru­la­ca­ğı Ku­ran'da de­tay­lı ola­rak ha­ber ve­ril­miş­tir. Al­lah bir ayet­te şöy­le bil­dir­mek­te­dir:

“Ha­ni o in­kar eden­ler, se­ni tu­tuk­la­mak ya da öl­dür­mek ve­ya sür­gün et­mek ama­cıy­la, tu­zak ku­ru­yor­lar­dı. On­lar bu tu­za­ğı ta­sar­lı­yor­lar­ken, Al­lah da bir dü­zen (bir kar­şı­lık) ku­ru­yor­du. Al­lah, dü­zen ku­ru­cu­la­rın (tu­zak­la­rı­na kar­şı­lık ve­ren­le­rin) ha­yır­lı­sı­dır.” (En­fal Su­re­si, 30)

Sonuç: Her Zorlukla Beraber Bir Kolaylık Vardır

Yü­ce Al­lah En­bi­ya Su­re­si'nin 101. aye­tin­de, "Biz­den ken­di­le­ri­ne gü­zel­lik geç­miş bu­lu­nan­lar" ola­rak ta­nım­la­dı­ğı mü­min­le­re bir de­ne­me ola­rak ve­ri­len zor­luk­la­rın ya­nın­da çok bü­yük ko­lay­lık­lar da sağ­lan­mak­ta­dır. Müs­lü­man­la­rın bir­lik için­de ha­re­ket et­me­le­ri, her­şe­yin bir de­ne­me­den iba­ret ol­du­ğu­nu bil­me­le­ri, son­suz ahi­ret yur­du­na ha­zır­lık için­de ol­duk­la­rı­nın şu­urun­da ol­ma­la­rı, as­lın­da bu zor­luk­lar kar­şı­sın­da on­la­ra ve­ril­miş bü­yük bi­rer ko­lay­lık hük­mün­de­dir. Bu­nun ya­nın­da Yü­ce Al­lah mü­min­le­ri çok da­ha bü­yük bir gü­zel­lik­le müj­de­le­mek­te­dir. Pey­gam­ber­le­rin ve sa­lih mü­min­le­rin ha­yat­la­rın­da da ol­du­ğu gi­bi Rab­bi­miz her zor­lu­ğun ar­dın­dan ina­nan­la­ra mut­la­ka bir za­fer, ba­şa­rı ve ga­li­bi­yet ver­miş­tir. Bir ayet­te şöy­le buy­rul­mak­ta­dır:

“Al­lah, tak­va sa­hip­le­ri­ni (ina­na­rak ve inanç­la­rı­nı uy­gu­la­ya­rak) za­fe­re ulaş­ma­la­rı do­la­yı­sıy­la kur­ta­rır. On­la­ra kö­tü­lük do­kun­maz ve on­lar hüz­ne ka­pıl­ma­ya­cak­lar­dır.” (Zü­mer Su­re­si, 61)

 

 

 

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo