İslam, Musevilik ve Hıristiyanlık olmak üzere 3 ilahi din vardır ve her birinin dini yükümlülükleri kendine özgüdür. Kabul ettiğiniz din dışındaki diğer dinler hakkında bilgi edinmeye başladıkça ortak yönlerinin çokluğunu şaşırtıcı şekilde görürsünüz. Bununla birlikte, farklılıklara sahip olmanın kötü bir şey olmadığını da öğrenirsiniz. Akılda tutulması gereken önemli gerçek şudur: Bu üç inanç farklı kurallara sahip olsa da hepsi aynı ahlak ve inanç modelini, Allah’ın varlığı ve hangi davranışların O’nu razı edeceği hakkında aynı temel gerçekleri sunar. Hepsi, neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırt edebilmemiz için hayatımızın her alanında vicdanımızı kullanmamızı tavsiye eder.
Farklı inançlara sahip insanların İslam’a yönelik bilgilerinin büyük bölümü kulaktan dolma bilgilerdir. Bu tür bilgiler de hatalı sonuçlara yol açabilir, farklı inançları benimseyen insanların arasındaki dostluğu zedeleyebilir. Gerçek şu ki bir sonuç çıkarmak için bu yöntemi kabul etmemiz gerekmez. Birbirimizin dini hakkındaki yanılgıları gidermeye birçok yönden başlayabiliriz. Diğer dinler hakkındaki gerçeği öğrenmenin en iyi yolu gidip onlarla oturmak, onlarla konuşmak, yemek yemek, vakit geçirmek, kabul ettikleri dinin yükümlülükleri hakkında sorular sormak, diğer inançlar hakkındaki görüşlerini sormak ve yaşam tarzlarını gözlemlemektir. Büyük olasılıkla onlarla ne kadar eğlendiğinize, zevk aldığınız şeylere birlikte gülmenize, en sevdiğiniz yemekleri birlikte yemenize hayret edeceksiniz ve hepsinden önemlisi ne kadar çok ortak yönünüz olduğunu fark ettiğinizde çok şaşıracaksınız.
Oruç, diğer dinlerle arasında ufak uygulama farkları olmasına rağmen bu ortak yönlerden biridir. Oruç farklı inançlar içinde dini yükümlülük eylemi ya da kefaret olarak kabul edilir. Oruç, belirli bir süre boyunca insanların yemekten ve içmekten kaçınmalarıdır. Bazı inançlarda gün batımından sonra yemeye ve içmeye izin verilirken bazılarında oruç açıldıktan sonra bile belirli bazı yiyeceklerin yenmesine izin verilir.
Yahudiler kefaret eylemi olarak Yom Kippur ve Tişa BeAv dâhil olmak üzere yılın altı gününü oruç tutarak geçirirler. Kefaret günü diğer bir deyişle Yom Kippur, Pantateuch’ta emredilen tek oruç günüdür ve inanışa göre kişinin günahlarından temizlenme günüdür.
Av ayının dokuzu anlamına gelen Tişa BeAv, 1. Ve 2. Tapınakların yıkılışının ve diğer felaketlerin yasının tutulduğu gün olarak kabul edilir. İbranice İncil’in çeşitli bölümlerinde Tsom Gedalya (Gedalya Orucu), 10 Tevet (Asara BeTevet) ve Ta’anit Ester gibi diğer oruç günlerinden bahsedildiğini de görebilirsiniz. Bunlar arasında sadece Yom Kippur ve Tişa BeAv’da kişi günbatımından bir sonraki günün akşamına kadar yemek ve içmekten kaçınmakla yükümlüdür. Diğer oruç günlerinde oruç şafaktan önce başlar aynı günün akşamına kadar devam eder. Yom Kippur hariç bu günlerden herhangi biri Şabat gününe denk gelirse oruç Pazar gününe kadar ertelenir. Bu oruç günlerine ek olarak hahamlar tarafından emredilen ve bir ebeveynin ölüm yıldönümü gibi günlerde tutulan özel oruçlar gibi başka oruç türleri de vardır.
İncil’de oruçtan değerli ve yararlı olarak bahsedildiği halde Hıristiyanlıkta oruç tutmak zorunlu değildir. Elçilerin İşleri Kitabı’nda Hıristiyanların önemli kararlar öncesinde oruç tuttuklarını görürüz. Onlar dünyevi maddelere gözlerini kapayarak oruç tutmayı Allah’a yakınlıklarını ve O’na bağlılıklarını göstermenin bir yolu olarak görürler. Luka Kitabında dua ile orucu bir arada görürüz. İncil’de İsa ve havarileri, İlyas, Daniel ve Paul gibi farklı peygamberler ve din adamlarından dolayı farklı oruç türleri görürüz. İncil’de oruç tüm dikkati dünyevi ihtiyaçlar ve arzular yerine Allah’a vermeye yaradığı için tavsiye edilir.
İslam’a göre oruç ibadetinin Kuran-ı Kerim’in ilk kez vahyolunmaya başlandığı Ramazan ayında tamamlanması gerekir. Müslümanlar, Hicri Takvim’e göre 29 veya 30 gün boyunca tan ağarmasından güneşin batışına kadar yemeden ve içmeden kaçınmak durumundalar. Bu, İslam’ın 5 Şartı’ndan biri olarak kabul edilir ve Müslümanların dini yükümlülüklerinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. İslam’a aşina olmayan bazı insanların düşündüğünün aksine ebeveynlerin çocuklarına öğrettiği bir gelenek olduğu için değil, İslam’da bir zorunluluk olduğu için Müslümanlar oruç tutarlar. Müslümanlar orucu, bir süreliğine dünyevi ihtiyaçlarını terk ederek dikkatlerini Allah’a yönlendirme eylemi olarak değerlendirirler. Oruç sayesinde müminler dünyada sahip oldukları şeyler üzerine düşünürler ve Allah’ın onlara bahşettiği her şey için şükrederler. Oruç müminlerin iradesini kuvvetlendirir ve yiyecek bir şeyi olmayan insanların duygularını anlayabilmelerini de sağlar. Bu da doğal olarak insanları Allah’a yakınlaştırır ve maneviyatlarını artırır. Her Müslüman’ın yılın aynı ayında aynı anda oruç tutuyor olduğunu bilmek çok hoş bir duygu. Bu bize tek bir ümmet olarak hareket ettiğimizi ve eşit olduğumuzu hissettiriyor.
Adnan Oktar'ın Morocco World News'de yayınlanan makalesi: