Fransa’da yaşayan Ermeni bir genç kendisiyle yapılan bir röportajda düşüncelerini samimiyetle dile getiriyor: Faslı ve Cezayirli iki arkadaşı olduğunu, Faslı dindar arkadaşının İslamiyet’i seçmesine vesile oluşunu, Kuran’dan çok etkilendiğini, mübarek bir Ramazan ayında Müslüman olmaya nasıl karar verdiğini, oruç tutan insanların huzurlu ve mutlu ruh hallerini, yaptıkları ibadetten aldıkları yoğun zevki, iftar vakitlerinde arkadaşının köyünde geçirdiği iftarların sevgiyle geçtiğini, Müslümanlara sevgi ve saygısının zaman içinde nasıl arttığını, onların misafirperverliklerini, içten ve sıcak davranışlarını anlatıyor.
Eski adı Geregory Vartessian olan Cabir’in hayatı Fas’da Müslümanlarla birlikte geçirdiği bir Ramazan’ın ardından değişmeye başlamış. Birlikte yaşadığı insanların inançlarına saygısını göstermek için oruç tutmuş. Cabir, 1 yıl süren araştırmalarının ardından Müslüman olmaya karar vermiş. Hıristiyan iken haftada bir gün ailesiyle birlikte kiliseye gidip ayinlere katılan Cabir, 13 yaşında kendi isteğiyle Paris’teki bir kilisenin okuluna kayıt olmuş ve 2 sene boyunca burada eğitim görmüş. Burada edindiği kötü alışkanlıklar, birkaç kez intihar girişiminde dahi bulunmasına neden olmuş. Ancak daha sonra İngiltere’de gidip tekrar kilisedeki ayinlere katılmaya başlamasıyla Cabir bu durumdan kurtulmayı başarmış.
İslam hakkında fazla bir bilgisi olmadığı halde, Müslüman olan Faslı bir arkadaşı vesilesiyle bir Ramazan ayında Fas’a gitmiş ve tamamı Müslüman olan bir köyde kalmış. Herkesin oruç tuttuğu bir yerde, çevresindeki insanların inançlarına saygı gösterme amacıyla, Cabir de oruç tutmaya başlamış. Buradaki Müslümanların, oruç ibadetlerini yerine getirirken yaşadıkları huzuru görüp, aynı huzuru yaşamanın yolunu aramış. Burada arkadaşıyla birlikte yaptığı cami ziyaretlerinin ve oruç tutmanın bu huzuru verdiğini ve kendisini değiştirdiğini gören Cabir giderek İslam’a daha da ısınmış ve İslamiyet"i öğrenmek için okuyup araştırmaya başlamış.
Cabir bu aşamadaki düşüncelerini şöyle anlatıyor:
“Bu arada İslam’la ilgili araştırmalarımı daha da yoğunlaştırdım, fakat Kiliseye gitmeye de devam ediyordum. İnternetten “İslam nedir” başlıklı uzun bir makale okumuştum, bu makalede İslam’ın İsa Mesih’in getirdiği gerçek Hıristiyanlığın devamı olduğu belirtiliyor ve Müslümanların İslam’dan önce gelen bütün dinleri hak olarak gördükleri ifade ediliyordu. Bu durum beni çok etkiledi. İslam’ın manevi olarak Hıristiyanlıktan çok daha güçlü bir din olduğunu artık anlamıştım. Daha sonra Kuran okumaya başladım, daha önce İncil de okumuştum fakat Kuran İncil’den daha etkili ve daha gerçekçi bir kitaptı. Ayrıca Kuran insanı çok iyi tanıyor ve insanın zaaflarını çok iyi biliyordu. İncil’de bir çok kıssa var; fakat İncil insanın hayatına kurallar koymuyor. Kuran ise insanın hayatını düzenleyen kurallar sunuyor. İslam’ın Allah Katındaki gerçek din olduğunu kabul etmeye başlamıştım.
... 2006 yılındaki Ramazan Ayı’nın 6. günü Müslüman oldum. Muhammed’le birlikte camiye gittik ve Kelime-i Şehadet getirerek İslam’a girdim.
İslam’a girdikten 1 ay sonra kardeşime, daha sonra da babama Müslüman olduğumu haber verdim. Önce şaşırdılar, daha sonra İslam’ı araştırmaya, Müslüman olduktan sonra bende meydana gelen değişiklikleri gözlemlemeye başladılar. Allah’a şükürler olsun benden 4 yaş küçük olan kardeşim beş buçuk ay önce Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldu. Babam da iki hafta önce telefonla yaptığımız görüşmede artık Müslüman olmayı düşündüğünü söyledi. İnşaAllah önümüzdeki günlerde o da Müslüman olur.”
“Oruç Beni Allah’a Yaklaştırıyor”
“Müslüman olduğunuzda günde 5 vakit namaz kılıyorsunuz, bu sizin sürekli Allah ile beraber olmanızı sağlıyor. Oruç ve namaz insana büyük bir manevi güç veriyor. Namaz kılarken Allah’ın karşısında eğiliyorum... Oruç sayesinde Allah’a yakın olduğumu hissediyorum ve sürekli ibadet halinde olmak bana büyük bir huzur veriyor.”
Her samimi düşünce, Allah rızası için yapılan her samimi ibadet,
Allah’a yakınlaşmak için bir yoldur
İnsanlara hidayet veren, eğiten, sakındıran, hem dünyada, hem ahirette kullarına Kendisi’ne yaklaştıracak yolları gösteren Yüce Rabbimiz’dir. Allah bir ayetinde şöyle buyurmaktadır:
Ey iman edenler, Allah"tan korkup-sakının ve (sizi) O"na (yaklaştıracak) vesile arayın... (Maide Suresi, 35)
Her samimi düşünce, Allah rızası için yapılan her samimi ibadet Allah’a yakınlaşmak için bir yoldur. Dindar kişilerin güzel ahlakı, İslam’a kalbi ısınan bir insana güzel bir örnek oluşturup Allah"a daha içli ve derin bir bağla yönelmesine vesile olabilir. Takvası arttıkça iman bağlılığı daha da güçlenir, ahlakı daha da güzelleşir, Müslümanlara olan sevgisi ve saygısı artar, iman neşesi tüm hayatına çok olumlu etki eder. Müslümanlar hidayeti verenin Allah olduğunu bilmenin sevinciyle imanları için Allah’a şükrederler. Kuran"da felah bulanların ancak müminler oldukları şöyle bildirilmiştir:
İşte onlar, Rab"lerinden bir hidayet üzerindedirler ve felah bulanlar da onlardır. (Lokman Suresi, 5)