Önceden bir Müslüman, şimdilerde ise İslam karşıtı bir kişilik olan Ayaan Hirsi Ali İslam’a katıksız karşıtlığıyla ün edindi. Somali’de doğan Hirsi zor bir çocukluk geçirdi, kadın sünnetine maruz kaldı ve zorla evlendirildi. Daha sonra Hollanda’ya sığınma talebinde bulundu ve içinde bulunduğu zorluklar nedeniyle iki hafta gibi rekor bir süre içinde kabul edildi. Olumsuz dönüşümü ise işte o zaman başladı...
Batı toplumuyla tanışmasıyla birlikte Hirsi Ali ismini, görünümünü, inancını değiştirdi ve “sadık bir İslam karşıtı karakteri” rolünü üstlenmek için geçmişindeki her şeyi reddetti. Tabi ki, Müslümanlar arasında gerilimi arttırmak için her fırsatı kullanan İslam karşıtı çevrelerce de sıcak bir şekilde karşılandı. Öyle ki göç-karşıtı partiyle Hollanda parlamentosuna girdi, kitap anlaşmaları yaptı, CNN’e çıktı, Time Dergisi için yazdı ve 2005 yılında Time Dergisi tarafından en etkili 100 kişinin içinde gösterildi. Peki Müslümanlara ve İslam’a karşı böyle kayıtsız şartsız bir düşmanlık beslemeseydi Hirsi Ali bunların herhangi birini yapabilir miydi? Bu tartışılır bir konu da olsa aslında cevabı çok açık: Tabi ki hayır!
Aslında onun durumu yeni bir durum değildi. Dünyanın imkanları kısıtlı bölgelerindeki insanlar arasında rastlanabilen, bilinen bir yol izledi. Bu gibi insanlar yeni ortamlarına çaresizce uyum sağlamaya çalışırken önceki hayatlarını, inançlarını ve kültürlerini suçlama eğilimine girebilmektedirler. Akıl ve vicdan kullanmadan, iyi ya da kötü ayrımı yapmadan Batılı değerlere özenmeye başlayıp, geçmişlerindeki her şeyi lanetleyebilmektedirler. Onları ünlü yapan da çoğu zaman bu gibi davranışlarıdır. Ayrıca beklenmedik şekilde bir zenginliğin kapısını da açar ki bu ya kitap anlaşmaları ya da bir politik kariyer şeklinde olur.
Bu eğilimin başka bir örneği olarak görülebilecek olan Hirsi Ali, İslamofobik çevrelerin beklentilerini karşıladı ve alelacele İslam’la ilgili korkunç hikayeler anlatmaya başladı. Hatta daha da ileri giderek günümüz dünyasında kendince gördüğü tüm yanlışlar için İslam’ı suçladı. İslam’da olduğunu iddia ettiği şeylerin gelenekler ve hurafelerden kaynaklandığını gayet iyi bilmesine karşın dürüstlükten ödün verdi. İslam nefretine kendisini o kadar inandırmıştı ki bir zamanlar kendisi de bir göçmen olmasına rağmen mültecilerin, mazlum insanların Avrupa’ya girişini kısıtlayan göçmen karşıtı politikaları desteklemekten kaçınmadı.
Hirsi’nin bu makaleye konu olmasının nedeni ise çok açık. Ana akım medyada çok fazla yer alıyor ve insanların yanlış bilgilendirilmesine neden oluyor. Dolayısıyla Hirsi’nin İslam hakkındaki hatalarının ve aldatmacalarının açıklığa kavuşturulması gerekiyor:
1- Hirsi İslam’da kadınların baskı gördüğünü iddia etmektedir. Pek çok Müslüman ülkede kadınların çok fazla güçlükle karşılaştığı doğrudur. Ancak Müslüman dünyadaki bu sorunun kaynağı, Kuran’ın nüzulünden sonraki yüzyıllar içinde uydurulmuş olan sahte hadis ve hurafelerdir. İslam kadınlara gerçek saygıyı ve değeri verir. Örneğin boşanma durumunda Allah kadınların her zaman bakılmasınave ihtiyaç içinde bırakılmamasına hükmeder. Ya da kocasıyla çelişen ifadelerin olması durumunda, kadının sözü kocasının sözünün üstündedir. Kuran’da Hz. İsa’nın annesi Hz. Meryem sadece kadınlar için değil tüm insanlık için bir örnek olarak gösterilmiştir. Allah kadın ve erkeğe eşit sorumluluklar verir ve her ikisine de aynı mükafatı vaat eder. [i]
2- Hirsi, kendince İslam’da şiddet olduğunu iddia etmektedir ki bu da hatalıdır. Şiddet iddiası Kuran’ın nüzulünden sonra ortaya çıkan hurafelere dayandırılmaktadır. Uydurma hadisler şiddet için gerekçe arayanlara kaynak olmuştur. Gerçekte, Allah tüm insanlık için mutlak barış ve sevgiyi emreder, şiddet ve düşmanlığı yasaklar. Bakara Suresinde bildirildiği gibi, ‘Allah barış yurduna çağırır’ (2/25). İslam’da şiddete yer yoktur ve İslam adına ortaya çıkan radikallerin eylemleri bu gerçeği değiştirmez.[ii]
3-Bir klişe yaklaşımla, Hirsi kendince İslam’ı kötülemeye çalışırken ‘cihat’ kelimesini kullanmıştırır. Yaygın inancın aksine, ‘cihat’ kelimesi asıl olarak ‘gayret etmek’ anlamına gelir. Fiziksel savaş ise ‘kıtal’ kelimesiyle tarif edilir. Kuran’a göre başvurulacak son yoldur ve kıtala sadece bir savunma hamlesi olarak izin verilebilir. Radikallerin cihat kelimesini yanlış kullanmaları bu kelimeyi ne doğru yapar ne de İslam’ın bir parçası kılar.[iii]
Hirsi’nin iddialarının aksine, İslam gerçek demokrasiyi, düşünce özgürlüğünü ve laikliği destekler. Müslümanlara insanları doğru yola en güzel şekilde davet etmeleri gerektiği bildirilir ancak seçimi onlara bırakmaları emredilir:
… artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin.”… (Kehf Suresi, 29)
... Sen onların üzerinde bir zorba değilsin… (Kaf Suresi, 45)
Her ne kadar ana akım Batı medyası onu bir “kahraman” gibi lanse etse de aslında Hirsi inanç özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, insanlık onuru hakkı, saygı ve koruma gibi Batı dünyasının temsil ettiğini “iddia ettiği” her şeye karşı gelmektedir.
Söz gelişi, kulağa inanılmaz gelebilir ama Batı dünyasının “İslam’a karşı askeri bir savaş içinde olması ve sonuçta İslam’ın mağlup edilmesi gerektiğini” söylemektedir. Bununla da yetinmeyerek İslam’ın düşman olduğunu ve ezilmesi gerektiğini iddia etmiştir.[iv]
Ayrıca Hirsi, sözde İslam’dan kaynaklanan şiddete karşı olduğunu iddia etmekte ancak 2011’de Norveç’te 77 kişiyi katleden bir terörist olan Anders Behring Breivik’e duyduğu sempatiden bahsedebilmektedir. Hirsi’nin bu konudaki dehşet verici sözleri şöyledir:
“Avrupa’nın İslam tarafından istila edileceği korkusuyla Norveç’te 77 kişiyi öldüren o adam, Avrupa ve Amerika’da politik İslam’a karşı konuşan ve yazan kişilerin çalışmalarından alıntı yapmış olabilir. Çok açık bir şekilde bunun sessizliğin taraftarları olduğunu söylüyor. Çünkü görüşlerini ifade edeceği tüm çıkış yolları sansürlendi, şiddet kullanmaktan başka seçeneği olmadığını söylüyor”.
Hirsi daha da ileri giderek, ‘incitme hakkı’ gibi bir şeyin olması gerektiğini bile söylemekte ve kendince Müslümanları mümkün olan her şekilde rencide etmeyi teşvik etmektedir.
Hirsi’nin bu garip fikirleri ve nefreti şüphesiz bağnazlığın bir sonucu. Bu gibi örneklerin sona ermesi için bizler Müslümanlar olarak görevimizi iyi anlamalıyız. Batı dünyasındaki yanlış İslam anlayışına entelektüel bir son vermek için bir araya gelmeliyiz, fikri mücadele yürütmeliyiz.
Müslümanların İslam’ın kadınlara, sanata, demokrasiye ve özgürlüklere verdiği değeri göstermek için Kuran’a bağlı kalmaları hayatidir. Kuran’daki gerçek İslam’ın sevgi ve güzelliğin somut bir örneği olduğunu hep birlikte tüm dünyaya göstermeliyiz.
[i] http://www.womaninthequran.com
[ii] http://www.harunyahya.com/en/Articles/101331/islam-is-the-religion-of
[iii] http://www.harunyahya.com/en/books/191085/Bigotry-The-Dark-Danger/chapter/15442/Ch1-The-Two-Basic-Concepts-Misused-by-Those-Who-Portray-Islam-as-a-Violent-Faith-Sharia-and-Jihad
[iv] http://reason.com/archives/2007/10/10/the-trouble-is-the-west/1
Adnan Oktar'ın The Jakarta Post'da yayınlanan makalesi:
http://www.thejakartapost.com/news/2015/04/12/hirsi-ali-and-her-errors.html