Bugün dünya üzerinde en çok zulüm ve baskıya maruz kalan topluluklar kuşkusuz üç semavi dinin mensupları: Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Museviler.
Özellikle 30 yıla yakın bir süredir, emperyalist güçler tarafından akla ziyan gerekçelerle yerle bir edilen, adı konmamış bir soykırıma uğratılan İslam aleminin durumu ortada. Diğer yandan, Musevilerin yüzyıllardır karşı karşıya kaldıkları zulüm, işkence ve katliamlar tarihin utanç sayfalarında yerini almaya devam ediyor. Ne var ki benzer acılarla boğuştuğu halde popüler medyada çok gündeme gelmeyen mazlum bir toplum daha var: Hristiyanlar...
Amerikan Pew Araştırma Merkezi’nin bildirdiğine göre, bugün dünya nüfusunun %75'inden fazlası ciddi dini kısıtlamaların olduğu yerlerde yaşıyor, bunların da çoğu Hristiyanlar. ABD Dışişleri Bakanlığı'na göre, Hıristiyanlar 60'tan fazla ülkede kendi hükümetleri ya da çevreleri tarafından yalnızca inançlarından ötürü eziyet ve haksızlığa uğruyor.
Hıristiyanların uğradıkları eziyet ve haksızlıkları detaylı biçimde raporlayan Open Doors International sitesinin bildirdiğine göre dünya üzerinde halen 100 milyon Hıristiyan acı çekiyor. Her ay ortalama 322 Hıristiyan inançlarından ötürü öldürülüyor; 214 kilise ve Hıristiyanlara ait mülk tahrip ediliyor; 722 Hıristiyan dayak, kaçırma, tecavüz, tutuklama, zorunlu evlendirme gibi şiddet olaylarına maruz kalıyor.
Son verilere göre 2015, Hıristiyanların yakın tarihte uğradıkları zulümler açısından en feci yıl oldu. 2015'te 7.000'den fazla Hıristiyan inaçları yüzünden katledildi (2014'tekilerin neredeyse iki katı). Yine önceki yıla göre iki katından fazla olmak üzere, 2.400 kilise saldırıya uğradı, hasar gördü ya da yıkıldı. ABD'nin, 'özgürlük ve demokrasi' adına müdahale ettiği her İslam ülkesinde Hıristiyanların hayatı kat ve kat daha kötüye gitti.
Halep Keldani Kilisesi Psikoposu Antoine Audo, Suriye’deki çatışmanın başlamasından bugüne ülkedeki Hıristiyanların, aşırıcı grupların doğurduğu şiddet ve güvensizlik nedeniyle evlerini terk ederek ülkelerinden ayrıldıklarını söyledi. 2011 Mart’ından önce Suriye’de 1.5 milyon Hristiyan yaşadığını kaydeden Audo, “Şimdi, 500 bin kişi kadar var. Hristiyanların 3’te 2’si güvensizlik sebebiyle ayrıldı” dedi. Çatışmaların başlamasından önce Halep’teki Hıristiyan nüfusun 160 bin kişi civarında olduğunu aktaran psikopos, bu sayının günümüzde 40 bine düştüğünü belirtti.
Yine, Pew Research Center'ın yayınladığı yeni bir araştırmaya göre, Hıristiyanlığın beşiği olan Ortadoğu'da bugün dünyadaki 2.2 milyarlık Hristiyan nüfusun yalnızca %0.6'sı yaşamakta.
Mısır asıllı Amerikalı yazar ve araştırmacı Raymond İbrahim'in, Prager Üniversitesi'nde verdiği konferansta ortaya koyduğu endişe verici tablodan bazı kesitler şöyle:
Yüzyıl önce, Hıristiyanlığın doğum yeri olan Afrika ve Ortadoğu'nun %20'si Hıristiyan'dı. Bugün, Hıristiyanlar nüfusun ancak %4'ünü oluşturuyor. Bu düşüşün büyük bölümü son on yılda meydana geldi. Geçtiğimiz 2 yıl içinde onbinlerce Kıpti Hıristiyan Mısır'ı terketti. Ayrılmak istemelerinin nedeni bir sır değil. 2011 yılbaşında İskenderiye'deki İki Aziz Kilisesi, ardında 23 ölü ve 97 yaralı bırakarak bombalandı. Yalnızca 2013'te bu ülkede 80 kilise saldırıya uğradı ve harap edildi. Yine, geçtiğimiz yıllarda Ortadoğu'nun hemen her yerinde Suriye'de, Irak'ta kiliseler bombalandı ve yakıldı. Nijerya'da yüzlerce kilise vahşice saldırılara uğradı, sayısız Hıristiyan'ın ölmesine ya da yaralanıp sakat kalmasına neden oldu.
Bazı Avrasya ülkelerinde Hıristiyan işletmeler yakılıyor, Hıristiyan kızlar kaçırılıyor, çocuk gelin ya da köle olarak satılıyor. Fas, Endonezya, Malezya, Kazakistan, Özbekistan gibi ılımlı olarak bilinen ülkelerde bile Hristiyanlar yasal baskılara maruz kalıyor.
Geçtiğimiz yıl Endonezya'da, aşırı grupların Hıristiyanlara yönelik saldırı, kilise yakma gibi şiddet eylemleri yüzünden bölgede yaşayan hristiyanların %75'i, yaklaşık 4000 kişi evlerini terkederek Kuzey Sumatra'daki köylere taşınmıştı.
Open Doors'un 2016 istatistiklerine göre Hıristiyanların en çok eziyet gördüğü ülkelerin başında Kuzey Kore geliyor. Ama ne yazık ki listede yer alan 50 ülkenin içinde, Çin, Vietnam, Hindistan, Kolombiya’nın yanısıra Afganistan, Pakistan, Somali, Sudan gibi bazı İslam ülkeleri de bulunuyor.
Ancak, Hıristiyanların uğradığı zulümlerin ne İslam'la ne de Kuran'la hiçbir ilgisi yok. Bu ülkelerin çoğunda insanları ister istemez hakimiyetine almış bağnaz ve tutucu zihniyet, her konuda olduğu gibi Hıristiyanlara karşı da, Kuran'ın hükümlerine ve Peygamber (sav)'in emir ve uygulamalarına bütünüyle zıt bir tavır sergiliyor.
Dahası bu bağnaz zihniyeti benimseyenler, sözde İslam adına işledikleri bu tür zulümleri, farklı mezhep, millet hatta kabileden olan diğer Müslümanlara karşı bile rahatlıkla işleyebiliyor. Kendilerinden olmayanlara yönelik her türlü işkence ve katliamı meşru görebiliyor.
Bu nedenle, bağnaz anlayış sonucu ortaya çıkan tehlikeli eylemleri İslam'a, Kuran'a, Peygamber'e (sav) maletmenin Haçlı vahşetini, bir sevgi ve merhamet dini olan Hıristiyanlığa maletme cehaletinden hiçbir farkı yok.
Sayısız Kuran ayeti, Kitap Ehli olan Hıristiyan ve Musevilere karşı en güzel biçimde, sevgi ve şefkat anlayışıyla davranmayı öğütler. Kuran'da, Müslümanların Hıristiyan ve Musevi hanımlarla evlenmelerine izin verildiği halde bu dinlerin mensuplarına eziyet etmeyi, hatta öldürmeyi meşru gören bağnaz düşüncenin içinde bulunduğu tutarsızlık ve anormallik ortadadır.
Saldırmak, yakmak şöyle dursun, Hac Suresi'nin 20. ayetinde kiliselerin, manastırların, havraların Cenab-ı Allah'ın korumasında olduğu bildirilir. O halde, Hıristiyanlara, Musevilere ve onların ibadethanelerine yapılacak bir saldırı Kuran’a aykırı olacaktır.
Her üç İlahi dinin de mensupları, aralarına suni ve kasıtlı olarak sokulmuş bu öfke, nefret ve düşmanlık duygularından sıyrılarak aynı Allah'a iman etmenin bilinci içinde, coşkun bir sevgi ve kardeşlik anlayışı ile hiç vakit kaybetmeden bu tarihi fitneye bir son vermeli ve birlik olmalıdır. Bu birlik ve kardeşlik ruhu, dünya üzerindeki acı, sıkıntı ve üzüntülere son verecek, insanlığı adalet, barış, sevgi ve mutluluk dolu günlere taşıyacak en büyük güçlerden biri olacaktır.
Adnan Oktar'ın Christian Media'da yayınlanan makalesi:
http://christianmediamagazine.com/muslim-oppression-christians-can-never-validated/