Ermenistan son bir ayda yoğun sokak gösterilerine sahne oldu. Yoğun baskılar sonucunda muhalefet lideri Nikol Pashinyan Parlamento tarafından yeni başbakan seçildi ve hemen ardından yemin ederek göreve başladı.
Dünyanın gözü yeni liderin bölgedeki gerilim konularındaki stratejisine kitlendi. İlk gelen haberler Kafkasya bölgesinde yeni bir normalleşme döneminin başladığını işaret ediyor. Yeni başbakan, ilişkileri ön koşulsuz normalleştirmeyi talep ederek gerek Azerbaycan gerekse de Türkiye’ye bazı ılımlı mesajlar gönderdi. Bu, sürekli çatışma ve savaşlar ile anılan dünyanın en karışık bölgesinde barış için yeni bir model olabileceğini gösteren önemli bir gelişmeydi.
Bugün Türkiye ve Azerbaycan’ın Ermenistan’a açılan sınır kapıları kapalı ve Ermenistan’la siyasi ve ticari ilişkiler yok denecek bir seviyede. Oysa Türkler ve Ermeniler Anadolu topraklarının en eski halklarındandır. Türklerin, 1018’de Çağrı Bey’in Anadolu’ya ilk seferi ile başlayan ve 1000 yıldır suren Ermenilerle ortak yaşama tecrübesi mevcuttur. Bu süre içinde birlikte ticaret yapmış, evlenerek akraba olmuş, ortak bir medeniyet kurmuşlardır. Ermeniler Türklerle birlikte askerlik yapmış, Ermeni doktorlar Türk halkının hastalıklarına şifalar sunmuşlar, içinde yaşadıkları devletin maliyesini birlikte düzenlemişlerdir. Anadolu’da İstanbul’da Müslümanların ibadet ettiği pek çok camide Ermeni mimarların imzası mevcuttur. Osmanlı Hanedanı’nın ikametgahı olan Dolmabahçe Sarayı’nın mimarlarının Ermeni olması iki halk arasında ilişkinin ne kadar içli dışlı olduğunun en belirgin örneklerindendir.
20. yüzyıl başlarında ve özellikle 1. Dünya savaşı döneminde eski dostların arası açılmış ve Anadolu’da karşılıklı birçok kayıpların verildiği bir dizi istenmeyen olay yaşanmıştır. Bugün geçmişe bakarak Ermeniler kendi kayıplarını, Türkler ise kendi kayıplarını dile getirmektedirler. Oysa gerçekte verilen kayıpların tümü Osmanlı tebaasıdır. O dönemde, Ermeniler de Türkler de tek bir devletin himayesinde yaşayan kardeşlerdir. Bu noktada, kardeşlerin arasını açan, bundan nemalanan ve bundan hala çıkar elde ettiği için konuyu sürekli gündemde tutmaya çabalayan kesimleri sorumlu tutmak gerekmektedir.
Yüzyıllardır bir arada kardeşçe yaşamayı başarmış olan bu iki millet, 1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğu’nu ortadan kaldırmak isteyen devletlerin fitnesine kapılmıştır. Sonuçta Ermeni olsun Türk olsun, çoğu kadın ve çocuk olan binlerce masum Osmanlı vatandaşı can vermiştir. Olan, bu değerli medeniyetin, kardeşlik bağlarıyla bağlı iki değerli milletine olmuştur.
Bugün artık aklı selimin provokatörlere karşı galip gelme zamanıdır. Ermeni diasporası yanlış yönlendirmelerin etkisinden çıkmalıdır. Tarihte yaşananlar tarihe bırakılmalı, birlikte geleceğe yönelik kalkınma planları geliştirilmelidir. İki milleti, geçmişi oldukça eskiye uzanan bir dostluğun üzerinde yükselecek aydınlık bir gelecek beklemektedir. Artık Ermeni ve Türk halklarının barışması dönemi gelmiştir.
Ticari çıkarlar, ablukaların kalkması veya uluslararası baskıları hafifletmek gayesi ile yapılan barış girişimleri ilk çıkar çatışmasında akamete uğramaktadır. Tarih bunun örnekleri ile doludur. Dostluklar çıkarlara değil samimiyete dayanınca ticaret de, siyasi işbirliği de doğal olarak kendiliğinden filizlenecek ve hızla gelişecektir. Türkiye de, Ermenistan da artık birileri istemiyor diye barıştan kaçınmaktan vazgeçmelidir .
Son dönemde Ermenistan’da büyük bir siyasi dönüşüm yaşanmaktadır. Gösteri ve protestolarla dolu bir dizi gelişmeden sonra muhalefet lideri Nikol Pashinyan Parlamentodaki oylama sonrasında Ermenistan’ın Başbakanı seçilmiştir. Bu sürecin iç çatışmaya dönüşmeden barışçıl şekilde ilerlemesinden dolayı Ermeni halkını ve liderlerini kutlamak gerekir.
Pashinyan şu anda halkın büyük desteğine sahiptir. Türkiye ve Azerbaycan politikalarında popülist bir yaklaşım yerine devlet adamı gibi hareket etmektedir. İlk mesajlarında her iki ülkeye zeytin dalı uzatmış ve yıllardır süregelen gerilimi ortadan kaldırmak için ilk adımları atmıştır.
Rusya bu konuda çok değerli bir tutum sergilemiş ve gerilimli bölgede huzur ve sükûneti tesis edecek bir barış ortamını desteklemiştir. Çünkü Ermenistan ve Türkiye arasındaki ilişkilerin iyileşmesi, Rusya’nın Güney Kafkasya bölgesinde güvenliği sağlamaya yönelik genel politikası ile uyuşmaktadır. Dahası Rusya, Azerbaycan, Ermenistan ve Türkiye ile iyi ilişkilerde bulunan bir taraf olarak, gerçekten bu bölgede istikrara kavuşmaya yardım edebilir. Rusya, Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan hatta İran’ı bir masa etrafında toplayarak Güney Kafkasya’da barışa açılacak kapının anahtarı olabilir. Bunun için Rusya, Güney Kafkasya’da istikrarı sağlama adına hem Azerbaycan ve Türkiye’yi teşvik edebilir, hem de Ermenistan’ı cesaretlendirebilir.
Pashinyan, Azerbaycan ile çatışma konusu olan Dağlık Karabağ bölgesinin geleceği hakkında masaya oturmaya hazır olduğunu belirtmiş ve Azerbaycan’ı masaya davet etmiştir. Bu çağrısına ek olarak Türkiye ile ilişkileri normalleştirme sürecini başlatmak istediğini de bildirmiştir. Hatta daha önceki Ermeni liderlerin aksine hiçbir ön koşul sürmeyeceğini de özellikle söylemiştir.
Bu tutum Kafkaslar’da uzun zamandır beklenen güzel gelişmenin başlangıcı olabilir. Türkiye ve Azerbaycan bu fırsatı iyi değerlendirmelidir. Öte yandan Ermenistan, bölgede giderek etkisi ve gücü artan Türkiye ile işbirliğinin Ermenilerin lehine olduğunu artık fark etmelidir. Dostluk ve barış artık sadece diplomatik sözlerde kalmamalı, iki millet arasındaki duyulan husumet bir daha geri dönmemek üzere arkada bırakılmalıdır. Sevginin gücünün üstün olduğu gösterilebilmelidir.
Adnan Oktar'ın Kashmir Reader (Hindistan) ve GIDSS'de (Amerika) yayınlanan makalesi:
https://kashmirreader.com/2018/07/02/the-door-to-peace-in-south-caucasus/
http://gidss.com/content/door-peace-south-caucasus
https://newsrescue.one/the-door-to-peace-in-south-caucasus/