Dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi Irak'ta da Müslümanlar sıkıntı ve zorluk içinde yaşamlarını devam ettiriyorlar. Son günlerde yayınlanan bir araştırma Irak'ta yaşananların boyutlarını gözler önüne sermesi açısından çok önemli bilgiler içeriyor. Bu rapor 2004 yılında Felluce'de, sivil ayrımı yapılmaksızın, uranyum kullanıldığını ortaya koyuyor.
The Independent gazetesinde yayınlanan haberde, 2005'den bu yana çocuk ölümlerinde ve kanser oranlarında yaşanan artış üzerine, Ulster Üniversitesi'nden 11 kişilik bir ekip araştırma yaptı. Konuyla ilgili haberde şu bilgilere yer veriliyor:
Deccal'i göremiyoruz diyenler, Felluce'deki insalık dışı uygulamalara baksın |
"Bu yılın Ocak ve Şubat aylarında gerçekleştirilen araştırmada kentte 711 eve gidilerek kanser ve çocuk doğum ve ölüm oranlarına ilişkin detaylı bilgiler toplandı. Araştırma, kente genel kanser oranlarında 4 kat, 14 yaş grubu altındakilerde ise 12 kat artış olduğunu gösteriyor. Dr. Chris Busby, kanser ve kusurlu çocuk doğumlarının kesin nedeninin tam olarak bilinmediğini belirtmesine karşın, böyle bir etkinin açığa çıkması için, 2004 yılındaki saldırı ardından çok önemli mutajenik değişime maruz kalınması gerektiğini söyledi. Busby, bununla ABD'nin 2004 yılındaki Feluce saldırısında kullandığı silahlara dikkat çekiyor. Saldırıda tam olarak ne tür silahların kullanıldığını bilmemesine karşın Dr. Busby, mağdurlarda oluşan genetik zararlar göz önünde bulundurulduğunda çeşitli ölçüde uranyum kullanıldığının anlaşıldığını söyledi... Araştırmada lösemi oranlarında 38 kat, yetişkinlerde beyin tümörlerinde ise önemli oranda artış olduğu kaydedildi. Hiroşima'da saldırı sonrası lösemi oranında 17 kat artış olduğunu belirten Dr. Busby, Feluce'de dikkat çekici olan sadece kanser oranında yaygınlığın fazla olması değil, ancak bunun insanları etkileme hızının olduğunu belirtti."
turktime.com/haber |
Şüphesiz bu durum, Irak'ta, Afganistan'da, Pakistan'da, Filistin'de, Burma'da, Patani'de ve daha pek çok yerde yaşananların sadece küçük bir örneği. Müslümanların büyük bir çoğunluğu 100 yılı aşkın bir zamandır, hemen her yerde eziliyor ve baskı altında tutuluyor. Hemen her gün dünyanın bir yerinden Müslümanların şehit edildiğine, eziyete uğradıklarına dair haberler geliyor. Ve bu haberler bir kez daha İslam aleminin birlik içinde hareket etmesinin ne kadar ehemmiyetli olduğunu gözler önüne seriyor.
Peygamberimiz (sav) içinde bulunduğumuz ahir zamanda Müslüman aleminin karşılaşabileceği durumları çok detaylı olarak bildirmiş ve bunlarla karşılaşıldığında neler yapılması gerektiğini de Müslümanlara tavsiye etmiştir. Buna göre deccaliyetin çok yoğun faaliyet halinde olacağı ahir zamanda Müslümanların dağılıp parçalanacağı, bir kısmının esir alınacağı, bir kısmının zalim hükümdarlar tarafından baskı altında tutulacağı, fitnelerin birbirini takip edeceği, biri biterken diğerinin başlayacağı, masumların, sivillerin, kadınların, çocukların ve yaşlıların dahi acımasızca katledileceği Peygamberimiz (sav)'in haber verdiği bilgilerdendir.
Bununla beraber, böyle bir durumla karşılaşıldığında ne yapılması gerektiğini de Peygamberimiz (sav) söylemiştir. Bu dönemde Allah'ın Hz. Mehdi (as)'ı göndererek, İslam dünyasını ve tüm insanları deccaliyetin belalarından kurtaracağını müjdelemiştir. Hadislere ve İslam alimlerinin açıklamalarına göre, Hz. Mehdi (as), Hicri 1400 itibariyle göreve başlayacak, deccaliyetin silahı olan Darwinizm ve materyalizmi tam anlamıyla susturacak bir fikri mücadele yürütecek, dağınık durumdaki İslam alemini birleştirecek, Kuran ahlakının dünyaya hakim olmasına vesile olacaktır. Bu durumda Müslümanların yapması gereken Mehdiyet çağında olduğumuzun bilinciyle, Allah'ın İslam aleminin kurtuluşuna vesile kıldığı bu mübarek insanı arayıp bulmak için gayret etmek, onun talebelerinden olmak için dua etmek, onun öncülerinden olarak yapacağı büyük hizmete katkıda bulunmak olmalıdır.
Hz. Mehdi (as)'ın büyük mücadelesine nasıl katkıda bulunabilirim diye düşünen Müslüman kardeşlerimizin yapacağı en önemli çalışmalardan biri ise Müslümanların arasında kardeşliğin pekişmesi, sevgi ve dostluğun güçlenmesi, İslam aleminin birlik olması için faaliyet göstermektir. Allah Kuran'da Müslümanların birlik olmaları gerektiğini buyurmuştur. Birlik olmamaları durumunda ise, manevi güçlerini kaybedeceklerini ve ezilip yenileceklerini haber vermiştir:
İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur. (Enfal Suresi, 73)
Öyleyse, deccaliyetin tüm saflarının birlik halinde Müslümanları baskı altına aldığı ahir zamanın bu en şiddetli döneminde, Müslümanların aciliyetli olarak yerine getirmeleri gereken husus, birlik olmaktır. Yeryüzünde bozgunculuğun son bulması için iman edenlerin birbirleriyle dost olmaları, ittifak etmeleri, birlik ve beraberlik içinde olmaları gerektiği açıktır. Türk İslam dünyasının bu birliği istemesi lazımdır. Birlik istemeyen ayrılık istiyor demektir ve ayrılığın Türk İslam dünyasına hiçbir faydası yoktur. Müslümanların gücü, kuvveti ve menfaati birliktedir.