Bilimsel bulguların ortaya çıkardığı pek çok gerçek, evrim teorisini tek başına çöküntüye uğratmaya yeterlidir. Ancak teoriyi temelinden yok eden öyle bir gerçek vardır ki, Darwinistlerin açıklamaktan yoksun kaldığı hemen her konuyu kapsamaktadır: Bu, günümüzden yaklaşık 530 milyon yıl önce, tüm yeryüzünde büyük bir ihtişam içinde sergilenen canlı çeşitliliği ve kompleksliğidir.
Henüz tek hücreli canlıların yaşamakta olduğu bir ortamda, birbirinden kompleks canlılar, sözde atalarına dair hiçbir kalıntıya sahip olmadan, adeta evrim teorisinin geçersizliğini ilan edercesine aniden var olmuşlardır.
Fosil kayıtları o kadar güçlüdür ki, bilim adamları bu dönemi Kambriyen Patlaması veya "Biyolojik Big Bang" olarak adlandırırlar. O dönemden bu yana, bu canlıların "atası" olabilecek, Kambriyen öncesi döneme ait yeni fosiller bulma arayışını sürdürmektedirler. Ancak çabalar sürekli olarak tek bir gerçeği göstermektedir: Ani, kusursuz, birbirinden farklı ve kompleks bir yaratılış...
Kambriyen Öncesi Yeryüzü
Darwinistlerin Kambriyen öncesi döneme ait yeni fosiller bulmak için yaptıkları araştırmalara göre; 550 milyon yıldan daha yaşlı olmayan Kambriyen kayaları en eski hayvan fosillerini içeriyordu: Arthropodlar, yumuşakçalar, brachiopodlar ve diğerleri. Bunların aşağısında hiçbir hayvan fosili yoktu. Darwin'in kendisi de kabul etmiştir ki, doğal seleksiyon ile evrim teorisi, bütün bu canlıların türedikleri önceki popülasyonları (nesilleri) içine alan bir tarihe sahip olmalıydı. Bilim adamları sayısız önerilerle geldiler; onlara göre sözde canlıların evrimindeki bu kritik aralıkta bulunan fosilleri barındıran kayalıklar aşınmış veya metamorfoza uğramıştı.
Evrimcilerin Daima Karşılaştıkları Gerçek: Fosil Kayıtlarındaki Boşluk
Kambriyen canlılarının özellikleri keşfedildikçe, Kambriyen canlılarının hayali evrimsel atalarının bulunmasının umulduğu Prekambriyen devri çok daha büyük bir öneme sahip oldu. Ancak zamanla artan araştırmalar, daha da artan bulgular, bu dönem ile ilgili olarak yalnızca şu bilgileri veriyordu: Prekambriyen döneminde tek hücreli canlılardan başkası yaşamamıştı. Yapılan detaylı araştırmalar, bundan fazlasını göstermiyordu. Bulunan fosiller, yumuşak bedenlerinden örnekler bırakmış olan bu canlılara aitti. Fosiller, kompleks canlıların hayali evrimsel ataları ile ilgili herhangi bir bilgi vermiyor, durumu evrimciler açısından çok daha zorlaştırıyordu. Kaliforniya Üniversitesi'nden Botanik Profesörü evrimci Daniel I. Axelrod, Prekambriyen kayalıklarının, aradıkları fosilleri vermediği gerçeğini şu şekilde açıklıyordu:
``Jeoloji ve evrimin çözülmemiş en büyük problemlerinden biri, tüm kıtalardaki alt Kambriyen kayalarında çeşitli, çok hücreli deniz omurgasızlarının ortaya çıkışı ve çok daha uzun bir dönem boyunca bunların kayalıklarda olmayışıdır.``( I. Axelrod, ``Early Cambrian Marine Fauna,`` Science, sayı 128, 4 Temmuz 1958, s. 7 Cambrian Explosion Disproves Evolution)
Söz konusu bulguların açığa çıkardığı gerçek şudur: Evrimcilerin sürekli olarak karşılaştıkları fosil kayıtlarındaki boşluk, Prekambriyen yataklarında tekrar karşılarına çıkmıştır. Bu durum ise son derece doğaldır, çünkü ara geçiş fosilleri hiç bir zaman varolmamıştır.
Genomik Komplekslik
Kambriyen döneminde aniden ortaya çıkan anatomik komplekslikler, canlıların DNA'sındaki genetik bilgi seviyesinde de bir patlama anlamına gelmektedir.
Prekambriyen'de var olan tek hücreli bir ökaryot (tek hücreli organizma), bir çekirdek ve birçok organelle kendi içinde çok özelleşmiş, kompleks bir yapıdır. Ancak yine de tek hücreli ökaryot, nihayet tek bir tip hücreyi temsil etmektedir.
Moleküler biyologlar, tek hücreli bir organizmanın, yaşamının devamı için ihtiyaç duyduğu proteinleri üretebilmek için en az 300 ila 500 gen (yaklaşık 318.000 ila 562.000 nükleotid) taşıması gerektiğini tahmin etmektedirler.( Stephen C. Meyer, Paul A. Nelson, Paul Chien, ``The Cambrian Explosion: Biology`s Big Bang``, The Cambrian Explosion: Biology's Big Bang)Daha kompleks tek hücreliler, 1 milyon nükleotid gerektirirler. Ancak kompleks bir hayvanın yaşamını devam ettirmesi, bundan binlerce kez daha fazla miktarda kodlanmış talimat gerektirir.
Kompleks bilgisayar yazılımları binlerce kişi tarafından yazılmış ve test edilmiş ürünlerdir. Çok hücrelilerdeki genomik komplekslik ise, insanoğlunun ürettiği herhangi bir yazılımdan çok daha komplekstir. Kuşkusuz en ileri teknolojilerle dahi üretilmesi mümkün olmayan bir yazılımın, günümüzden 530 milyon yıl kadar önce, Kambriyen canlılarının DNA'sında "aniden" belirmesi hiçbir tesadüfle açıklanamaz. Bunu iddia etmek, insanoğlunun ulaştığı en ileri bilgisayar teknolojilerinin bir hurdalığa isabet eden yıldırımla ortaya çıkabileceğini iddia etmek gibi olur.
Kısacası Kambriyen canlılarının kökeni konusunda, tesadüf iddiasına ve amaçsız doğa olaylarına başvurmak tamamen akıl dışıdır.
Evrim Bir Aldatmacadır, Kambriyen Patlaması Bunu Açıkça İlan Eder
Şimdiye kadar Kambriyen ile ilgili olarak anlatılanlar şunu açıkça göstermektedir: Canlılar, Kambriyen kayalıklarında, bundan yaklaşık 530 milyon yıl önce, hiçbir ataları olmadan, hiçbir şekilde birbirlerinden evrimleşmeden, oldukları halleriyle aniden ve kusursuzca var olmuşlardır. İsveçli bilim adamı Dr. Jan Bergstrom'un belirttiği gibi, "Kambriyen geçişi bir evrim değil, bir devrimdir." (Duane T. Gish, Evolution: The Fossils Still Say No!, s. 59)
Bunun gösterdiği gerçek şudur: Bundan 530 milyon yıl önce, yeryüzünde bir yaratılış mucizesi sergilenmiştir. Birbirinden farklı 50 filumun içerdiği birbirinden farklı binlerce türün sayısız bireyi, gözleri, sinir sistemleri, solungaçları, avlarına ulaşabilecekleri uzantıları, yürüyecek ayakları, muhteşem kabukları ve bunun gibi yüzlerce özellikleriyle birlikte yoktan var edilmişlerdir. Bu canlıların yapıları, kusursuz birer yaratılış harikasıdır, olağanüstü detayların milyonlarca yıl önce sergilendiği benzersiz bir sanat eseridir. Bu eserin sahibi, bu canlıların tümünün Yaratıcısı, alemlerin Rabbi olan Yüce Allah'tır.
"Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "Ol" der, o da hemen oluverir. " (Bakara Suresi, 117)