Dünya savaşları sonrasında gelişmiş ülkelerin en büyük kozları sömürgeleriydi. Savaşların tahribatı sömürge ülkelerin kaynakları ile örtülmeye çalışılıyor, sanayiler bunun üzerine kuruluyordu. Sömürgeye sahip olmayan ülkelerin yöntemi ise işgaldi. Pek çok bölgede sınırlar yeni çiziliyor, savaş tek yol olarak biliniyordu. İşgal ve ilhaklar kolaydı.
İşgal ve ilhakların zorlaştığı, ülkelerin bağımsızlaştığı, demokrasinin kökleştiği ve “gelişmekte olan ülkelerin” kendilerini gösterdiği 20. yüzyılın ikinci yarısında artık durum değişti. Sömürgeler pek çok ülke için pratikte var olsa da fiilen kalmadığından ittifak her zamankinden daha önemli oldu. Eski Sovyet ülkeleri Rusya’nın hammadde ve sanayisinin Batı’ya akışını sağlıyor ve Batı da Rusya’ya ulaşabiliyordu. Ve öylesine kilit bir kelime vardı ki, her iki tarafı da birbirine mecbur kılmıştı: Enerji. Soğuk savaşın bitiminde ve ideolojilerin değişmesinde bu kilit kelimenin varlığını görmemek imkansızdı.
Ukrayna krizi, pek çoklarının düşündüğü gibi yeni bir soğuk savaş haline gelemez. Çünkü enerji ittifakı artık ülkelerin birbirlerinden kopmalarına izin vermiyor. Rusya’nın Ukrayna ve Kırım konusunda son derece özgüvenli hareket etmesi ve ABD’nin buna karşı güçlü bir yaptırımda bulunamaması da bu yüzden. Ukrayna üzerinden dev bir enerji mücadelesi veriliyor ve bu mücadelede Rusya güçlü olan taraf.
AB doğalgazının %40’dan fazlası şu anda Rusya tarafından sağlanıyor. Bu ihtiyaç önümüzdeki yıllarda daha da artacak ve AB ülkeleri Rusya’ya bağımlı olmanın tedirginliğini yaşıyorlar. ABD’den sıvılaştırılmış doğalgaz ithali altyapı gerektirdiğinden uzun vadeli bir plan. Doğalgaz koridoru Türkiye ise işte burada devreye giriyor.
Türkiye de, tıpkı AB gibi, enerjiye bağımlı bir ülke; fakat bir kesişme noktası. Türkiye üzerinden 3 ana koridor var:
1. Irak petrolleri. Türkiye’nin Irak Kürt özerk bölgesi ile pazarlıklarının uzun zamandır sürdüğü biliniyor. Şu şartlar altında ABD’nin Irak merkezi yönetimi üzerinde çözümü kolaylaştırıcı etkileri olması muhtemel gözüküyor.
2. TANAP projesi. Türkiye-Azerbaycan anlaşması sonucunda başlatılan TANAP projesiyle Avrupa’ya ilk doğalgaz akışının 2018’de gerçekleşmesi bekleniyor.
3. İsrail-G. Kıbrıs doğalgazı. Doğu Akdeniz’de bulunan fakat taşınamayan bu doğalgazın Avrupa’ya ulaşabilmesi için Kıbrıs sorununun çözümü ve İsrail-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesi gerekiyor. İlerleme kaydedilen bu iki sorunun aşılmasıyla hem Ortadoğu hem Avrupa’ya büyük bir zenginliğin ulaşacağı açık.
Bütün bu dengelere Rusya açısından bakıldığında ise durum farklı. Ukrayna sorunu Batı için bir enerji kavgası olabilir ama Rusya için ayrı bir önemi var. Rusya, dostlarını, üslerini, kendi vatandaşlarını kaybetme korkusu içinde. Rusya’nın önce Suriye ardından Ukrayna’daki tutumunu Batı hiçbir zaman bu bakış açısıyla göremedi. Göremediği için Rusya’ya “eski müttefiklerini kaybetmeyeceksin” güvencesini vermek ve sorunu dostlukla çözmek yerine yaptırımlarla karşılık verdi. Batı’nın sorunu, dünyanın değiştiğini görememek ve problemleri geçmişte ezberlediği yöntemlerle çözmeye çalışmak oldu. Oysa bu yöntem artık geçerli değil; dünya birlikteliğe mecbur.
Enerjinin Güney-Kuzey Kıbrıs, Türkiye-İsrail gibi ülke sorunlarını çözmeye vesile olması güzel; fakat enerjide yeni yollar bulmak diğer ülkeleri dışlamak anlamına gelmemeli. Ülkeler, sorunlarını, soğuk savaş döneminin yöntemleriyle değil, birliktelik ve beraberlikle çözebileceklerini görmeli. Bu bir enerji savaşı değil, enerji birlikteliği olmalı. Parçalanmak zayıflıktır. Birlik ise, o bütünün parçalarını daha çok kalkındırır ve güçlendirir.
Adnan Oktar'ın Arab News'de yayınlanan yazısı: