Enerji insan hayatının vazgeçilmez bir unsurudur. Ekonomik kalkınmanın olmazsa olmazıdır. Isınmak, barınmak, beslenmek ve üretebilmek içim enerjiye ihtiyaç vardır. İnsan hayatının elzem bir parçası olan enerji; yüzyıllardır devletlerin dış politikalarını da belirlemiştir. Emperyalist devletler 17. Yüzyıldan itibaren enerji kaynakları üzerinde hak sahibi olabilmek için mücadele etmektedirler. Enerji kaynakları adına ülkeler kurulmuş, ülkeler yıkılmıştır. Son birkaç yüzyılın önemli tüm savaşlarının gizli ajandası enerjidir.
Enerjiyi tarihi bir yönden incelediğimizde, Sanayi Devrimi ile birlikte kömürün temel enerji kaynağı haline geldiğini görürüz. Avrupa’nın iki önemli kömür yatağı Ruhr havzası ve Alsace-Lorraine bölgesi tarihte hep çatışma alanı olmuştur. Kömür, 19. yüzyılın sonunda krallığını petrole bırakmıştır. Bununla birlikte, dünya çatışmalarının merkezi de petrol bölgelerine kaymıştır. 100 yıl içinde Doğalgaz ve nükleer enerjinin petrolün koltuğuna ortak olmasıyla enerji kaynakları, dünya savaşlarının merkezi haline gelmiştir.
Türkiye de kendi enerji ihtiyacını dış ülkelerden ithal ederek karşılamasına rağmen coğrafya olarak dünyadaki bilinen petrol ve doğalgaz rezervlerinin %70’inin ortasında yer aldığı için özel bir öneme sahiptir. Ayrıca Türk ekonomisi bölgenin en büyük enerji tüketicilerinden biridir ve OECD içinde enerji talep artışının en yüksek olduğu ülkedir. Enerji kaynakları ile yılda 300 Milyar Dolarlık enerji tüketen AB arasında coğrafi bir köprüdür. Doğu kaynaklarını Avrupa’ya ulaştıracak boru hatlarının en ekonomik ve güvenli yolu Türk topraklarıdır.
Bugün Türk sınırları içinde çalışmakta olan birçok boru hattı vardır. Irak-Türkiye Ham Petrol Boru Hattı (ITB) Kuzey Irak petrolünü Adana Ceyhan Yumurtalık Limanı üzerinden dünya denizlerine açmaktadır. Türk doğalgaz şirketi BOTAŞ ile İran Ulusal Gaz Şirketi (NIGC) ortaklığı ile inşa edilen 1491 km’lik İran-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı Doğu ve Orta Anadolu’ya doğal gaz dağıtmaktadır. BOTAŞ ve Rus Gazexport arasında imzalanan anlaşma ile 1200 km’lik Mavi Akım boru hattı Rus doğal gazını Karadeniz’in altından Türkiye’ye ulaştırmaktadır. Hattın ismi daha sonra genişletme planı çerçevesinde “Güney Akım” olarak değiştirilmiştir. Avrupa Birliği INOGATE (Interstate Oil and Gas Transport to Europe) Programı kapsamında inşa edilen Türkiye-Yunanistan doğal gaz boru hattı (ITG) ile 2007 yılında itibaren Türkiye’den Yunanistan’a gaz aktarımına başlanmıştır. Bunun yanı sıra daha adını vermediğimiz bir çok aktif boru hattı Doğu Anadolu üzerinden aktif olarak çalışmaktadır.
Şu an Bölge gündeminde inşasına başlanan birçok nakil hattı da vardır. Bunların en önemlilerinden biri, Türkiye’den BOTAŞ ve TPAO ile Azerbaycan’dan SOCAR’ın işbirliği ile oluşturulan Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) Projesi 7 milyar dolarlık bir yatırımdır. 2020 yılında tamamlandığında hattan geçecek 16 milyar m3 doğal gazın 10 milyarlık bölümü Bulgaristan ve Yunanistan’a sevk edilecektir. TANAP hattı Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi ile British Petroleum (BP) arasında imzalanan "Trans Adriatic Pipeline" (TAP) hattı ile Avrupa’ya bağlanacaktır. Bu hat ile Azeri-Türk enerji ittifakı Avrupa için güvenilir bir enerji ortağı olacaktır.
15 Temmuz darbe girişimi sonrası başlayan Türk-Rus yakınlaşması, Rusya’nın Ukrayna’yı devre dışı bırakıp Avrupa’ya ulaşacak gazı Türkiye üzerinden taşınmasına imkan verecek olan Türk Akım projesinin hızlanmasına vesile olmuştur. Başkan Putin Türkiye ziyaretinde Türk topraklarını enerji dağılım merkezi haline getirmek istediklerini açıklamıştır. 63 milyar m3’lük kapasitesi ile son yılların en büyük projelerinden biri olan Türk Akım hattının üzerinden yıllık 50 milyar m3 gaz Avrupa’ya ulaşacaktır.
Rus-Türk yakınlaşması Güney ülkelerini de harekete geçirmiştir. Suudi Arabistan devlet petrol şirketi Aramco Türkiye’de bir rafineri yatırımı planladığını açıklamış, 15 Türk inşaat firması ile ön anlaşma imzalamıştır. Suudi Arabistan sadece ekonomik değil siyasi nedenlerle de bu enerji ortaklığının içinde yer almak istemektedir ve son dönemlerde Türkiye ile ittifak arzusu içinde olduğunu defalarca dile getirmiştir. Bu enerji projeleri, ülkeler arasındaki iyi ilişkiler ve bölge barışı için son derece önemli somut adımlardır.
Yüz milyarlarca dolarlık bu projeler bölge ülkelerini birbirlerine yakınlaştıracak, sıkı bağlar oluşturacak ve bölge istikrarına büyük katkı sağlayacaktır. Örnek verdiğimiz hatlar ile Türkiye, Rusya, Azerbaycan, İran, Türkmenistan, Kazakistan, Gürcistan, Yunanistan, Bulgaristan, Irak, Suriye, Suudi Arabistan ve Ürdün birbirlerine uzun vadeli olarak bağlanmaktadır. Bu hatların verimli olabilmesi için güzergah üzerindeki ülkelerde barış ortamının sağlanması gerekmektedir.
Ekonomik amaçlarla başlayan ittifakların siyasi ve diplomatik yönde de ilerleyecekleri rastlanan bir durumdur. Örneğin, AB siyasi ittifakının başlangıcı AKÇT (Avrupa Kömür Çelik Teşkilatı) enerji ittifakıdır. Dünya, 19 ve 20 yüzyıllarda enerji savaşlarından yeteri kadar acı çekmiştir. Emperyalizm, Ortadoğu, Kafkaslar ve Orta Asya’ya sadece çatışma ve savaş getirmiştir. Bölge milletleri şiddetli müdahalelere tek başına karşı koyamamış, teslim olmuşlardır. Bugün de aynı dış tehlike devam etmektedir. Bu nedenle, bu milletler ancak güçlü İttifaklar kurarak bu tehlikeye karşı koyabileceklerdir.
Umuyoruz ki enerji ittifakları bu güçlü birliktelikler için başlangıç adımları olsun. Çünkü asıl elde edilmek istenen insana değer veren, halkları kucaklayan, sadece maddi çıkarlarını gözetmeyen, gelecek nesillere barış, huzur, güven, istikrar ve refah getirmeyi amaçlayan ittifaklardır. Tarih boyunca savaş, zulüm, ölüm getiren ve çıkarları için kendi amaçları doğrultusunda yönlendirilen enerji merkezleri dileriz ki barışın ve huzurun temeli haline gelsin. Bugün liderlerden beklenen temelinde barış, dostluk, şefkat, sadakat, vefa gibi değerlerin hakim olduğu birliklerdir. Her gün can veren binlerce mazlumun beklentisi de budur.
Adnan Oktar'ın Gulf Times'da yayınlanan makalesi:
http://www.gulf-times.com/story/519432/We-need-an-energetic-push-for-global-peace