Myanmar’da Müslüman bir azınlık olan Rohingyalar Birleşmiş Milletler tarafından “dünyanın en çok zulüm görmüş milleti” olarak adlandırılıyor.
Son zamanlara kadar Rohingya ve Budist komşuları makul denecek ölçüde bir gerginlik içinde olsa da yan yana yaşamayı başardılar.
Ancak Müslümanların Budistlere saldırdığı yönünde iddiaların gündeme gelmesiyle birlikte bu yardıma muhtaç topluluğa karşı çok büyük bir şiddet dalgası meydana geldi.
Dünyanın gözleri önünde masum kadınlar, çocuklar ve erkekler yakalanıp, öldüresiye işkencelere maruz kaldılar ve birçoğu anavatanlarını terk etmek zorunda kaldı.
Geride kalanlar ise toplama kamplarını ve Rus çalışma kamplarını andıran açık hava kamplarına hapsedildi.
Myanmar’ın %90’ı Budistlerden oluşuyor. Ancak ülkede hükümet propagandası o kadar etkili oldu ki Budist çoğunluk bir gün Müslümanların ülkelerini ele geçireceğinden korkar hale geldiler.
Toplumdaki bu rahatsız edici ruh hali öyle bir raddeye geldi ki, New York Times gazetesinden Nicholas Kristof genç bir Myanmarlı çocuğa kendi yaşlarında bir Müslüman çocuk görürse ne yapacağını sorduğunda aldığı cevap “O çocuğu öldürürüm” oldu.
Bugün Rohingya Müslümanları toplama kamplarında yaşamaya zorlanıyor ve sağlık hizmetleri ve ilaç tedavisi gibi en temel insanlık haklarından mahrum bırakılıyorlar.
Her gün yetersiz ilaç tedavisi ve tıbbi müdahale nedeniyle birçok Müslüman hayatını kaybediyor.
Geçtiğimiz günlerde Budist bir rahip tarafından kolu kırılan ve doktor yetersizliği nedeniyle tedavi edilemeyen yaşlı bir Rohingyalı adam hayatının sonuna kadar bir engelli olarak yaşamaya mahkum oldu.
Myanmar Müslümanlarının maruz kaldığı zulmün detaylarını kapsamlı bir şekilde anlatabilmek için ayrı bir yazı gerekir. Ancak Rohingyaların içinde bulunduğu bu durum her ne kadar rahatsız edici olsa da Malakka Boğazında botlarda mahsur kalan mazlumların yardım çığlıkları şu anda diğer her şeyi gölgede bırakıyor.
Yaklaşık 10 gün önce aralarında kadın, çocuk ve yaşlıların da bulunduğu 8,000 Rohingya Müslümanı yiyecek, su ve gidebilecekleri herhangi bir yer olmaksızın denizin ortasında mahsur kaldı ve her an batabilecek emniyetsiz botların içinde kıyıya sürüklendi.
İnsan tacirleri Rohingyaları Myanmar’dan çıkarmak için yüklü bir ödeme aldıktan sonra, yakalanabileceklerine dair şüphe ettikleri ilk anda tekneleri terk ettiler.
Ve şimdi hiçbir ülkenin kucak açmak istemediği bu zavallı insanların gidebilecekleri herhangi bir yer veya yapabilecekleri hiç bir şey yok.
Diğer bir değişle herhangi bir insanın sahip olduğu haklara sahip bu kişiler üzerine ayak basabilecekleri bir parça topraktan bile mahrum bırakılmış durumdalar. Sanki bu dünyada onlar için bir yer yokmuş gibi...
En kalabalık Müslüman ülkesi olan Endonezya bile kendilerine yönelen botları geri çevirerek bu yardıma muhtaç yolculara “Malezya’ya gitmelerini” söyledi.
Şaşırtıcı bir şekilde daha önce Rohingya halkına kucak açmış olan Malezya’nın İçişleri Bakanı Yardımcısı ülkesinin “doğru mesajı” vermek için sığınmacıların botlarını geri çevirmek ve mültecileri sınır dışı etmek gibi sert önlemler aldığını ifade etti ve “Onların buraya gelmelerini istemiyoruz” dedi.
Bu sırada Taylandlı otoriteler ise “bir daha Tayland sularına gelmelerini engellemek için” mülteci botlarının çıkışını kontrol ettiklerini açıkladılar.
Bangladeş Rohingya halkını ülkelerine asla kabul etmeyeceklerini belirtirken, Avustralya tüm dünyanın gözünün önünde yardıma muhtaç sığınmacı Rohingyaları taşıyan botları geri çevirdi.
Bu insanlar herhangi seçenekleri olmadan okyanusun ortasında çıkmaza düşmüş durumdalar. Tüm dünya içinde oldukları zor durumu konforlu evlerinde izliyor ama bu mazlumlara yaşayacak bir yer sağlamaya kesinlikle yanaşmıyor.
Bu dünya herkesin. Ama bu mazlum halkın sanki bu dünyada yaşama hakkı yok. Acımasızca yakalanıyor, katlediliyor, işkenceye maruz bırakılıyor, ateşe veriliyor, vatandaşlık, eğitim ve diğer temel insani haklarından mahrum bırakılıyorlar. Şimdi ise üzerinde yaşayabilecekleri küçük bir toprak parçaları bile yok. Diğer bir değişle dünya onlara “ölün” diyor.
Peki bu acı dolu durum devam ederken dünyanın geri kalanında neler oluyor? Rohingyalı çocuklar açlıktan ölürken yaklaşık 2.8 milyon kişi aşırı şişmanlıktan ölüyor.
Dünya çok geniş bir yer. Eğer dünya New York şehrindeki gibi bir nüfus yoğunluğu ile yaşıyor olsaydı, Teksas eyaleti dünyadaki 7 milyar insanı barındırmak için yeterli olurdu. Dünyanın tüm bu genişliğine rağmen zulüm altında yaşayan bir azınlığın yaşamak için küçük bir toprak parçası dahi bulamaması çok şaşırtıcı.
Aynı şekilde yeryüzündeki su kaynakları hepimiz için fazlasıyla yeterli. Sadece Pasifik Kuzeybatı’daki Kolombiya Nehri’nin günlük ortalama akış miktarının yarısından biraz fazlası bile tüm dünya nüfusunun su ihtiyacını karşılayabilir. Dahası sadece ABD’nin tarım arazileri bile tüm dünyayı doyurmaya yeter de artar bile.
Günümüzde her ülkenin bu fakir insanlara yardım etme, onlara kalacak bir yer sağlama, bir parça yemek ve su verme imkanı var. Ama bunu yapmak yerine bir kenarda durup izlemeyi tercih ediyorlar.
Büyük ihtimalle birkaç gün içinde bu mazlum insanları unutacak ve dünyanın süper güçleri arasında süregelen enerji savaşları, yaklaşmakta olan Amerikan Başkan seçimleri ve film festivalleri hakkında konuşmaya devam edecekler.
Birleşmiş Milletlere ve tüm dünya hükümetlerine bu masum halka yardım etmeleri için çağrıda bulunuyoruz.
Hepimiz insanız. Yardıma muhtaç başka bir insana yardım etmek, onun hayatını kurtarmak elde edebileceğimiz herhangi bir maddi çıkardan çok daha önemli: Bu insan olarak bizim üstümüzde olan ahlaki bir sorumluluk.
Var olan sorunları görmezden gelmek, sanki bunlar yaşanmıyormuş gibi davranmak sorunları ortadan kaldırmaz, insanın vicdanında bir leke oluşmasına neden olur.
Unutmamamız gerekiyor; biz gece rahat bir şekilde uyurken masum çocuklar dünyadan yeterli yardım gelmediği için hayatlarını kaybediyor.
Herkesin eşit olduğunu ve bir insanın doğduğu yerin o kişiye insani muamele gösterilip gösterilmeyeceğine dair bir gösterge olmadığını unutmamalıyız.
Çünkü tüm insanlar ruh sahibi varlıklar olarak eşittir ve en yüksek şekilde korunmayı ve saygıyı hak eder.
Tüm dünya vatandaşlarının kendilerini Rohingyaların yerine koyarak vicdanlarını harekete geçirmeleri ve acilen bu mazlum insanlara yardım eli uzatarak bu utanç verici tabloyu ortadan kaldırmak için gerekli sorumluluğu üstlenmeleri gerekiyor.