İman etmeyen insanların en önemli özelliklerinden biri olan enaniyet Kuran'da şeytanın da temel özelliği olarak bildirilmektedir.
Enaniyetin temelinde, insanın sahip olduğu bazı özelliklerin Allah (cc)'ın bir nimeti olduğunu fark edemeyip, kendinden kaynaklandığını zannetmesi yatar. Böyle düşünen kişi kendine bir "benlik" vermektedir. Halbuki Allah (cc)'ın büyüklüğünü, herşeyi yoktan var ettiğini, insanlara sahip oldukları bütün imkan ve özellikleri verenin Rabbimiz olduğunu, dilediği anda hepsini geri alabileceğini, tüm canlıların ölümlü olduğunu, tek baki kalanın (varlığının sonu olmayan) da Allah (cc) olduğunu bilen ve sürekli bunun şuurunda olan bir insanın, kibirli bir tavır içinde olması mümkün değildir. Ancak bunları kavrayamayan, eksikliklerini, acizliklerini ve ölümlü olduğunu unutan bir insan kibirlenebilir. Ancak enaniyet, insanı hem dünyada hem de ahirette pek çok kayba uğratan bir beladır.
Enaniyetli insanlar bulundukları ortamda her zaman en seçkin, en farklı, en güçlü, en üstün, en dikkat çeken kişi olmak isterler. Enaniyet yaptıkları özelliklerine, örneğin fiziki özelliklerine, mallarına, mülklerine, zekalarına veya mevkilerine çok güvenirler. Üstelik ellerindekileri sonsuza kadar kaybetmeyeceklerini zannederler. Kendi akıllarından ve bozuk mantık örgülerinden şüphe dahi etmezler. Birçok insan onlardaki bu büyük eksikliği fark ettiği halde, kendileri bunu göremeyerek mükemmel olduklarını zannederler. İşte bu kibirli insanlar, aslında içinde bulundukları kavrayış eksikliğinden dolayı farkına dahi varamadıkları bir acizlik içindedirler. Allah (cc) bu kişilerin kavrayış eksikliklerini şöyle bildirir:
Onlardan seni dinleyecekler vardır. Ama hiç duymayan -sağırlara- üstelik hiç akılları ermiyorsa sen mi duyuracaksın? Ve sana bakacak olanlar vardır. Ama kör olanları -üstelik basiretleri de yoksa- sen mi doğru yola ulaştıracaksın? (Yunus Suresi, 42-43)
Büyüklük gururu içinde olan kişilerin hareketleri ve düşünceleri, insanların gözünde değer kazanıp üstün olmaya göre ayarlıdır. Bu yüzden de hata yapmaktan çok korkarlar. Zira hata yapınca küçük düşeceklerini, insanların gözünde değer kaybedeceklerini düşünürler. Kendilerinden garip bir şekilde emindirler, ama eminliklerinin yanında sürekli olarak hatalı bir tavırda bulunma ihtimalinin endişesini yaşarlar. Kendilerini her türlü hatadan soyutlamaya çalışırlar; hiçbir hatayı kendilerine yakıştırmaz ve kabul etmezler. Asla hata yapmayacaklarını düşünürler. Sürekli olarak her konuda kendilerini temize çıkarmaya çalışırlar. Ayetlerde bu kişilerin durumu şöyle haber verilir:
Nefse ve ona 'bir düzen içinde biçim verene', Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun). Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur. Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır. (Şems Suresi, 7-10)
Enaniyetin, insana getirdiği kayıplardan biri de kibirli kişilerin en çok kendilerini sevmeleri, bu nedenle samimi sevgiyi bir türlü yaşayamamalarıdır. İçlerindeki kibirden dolayı, bu ahlaktaki insanların sevme yetenekleri gelişmemiştir. Çünkü bir insanı sevebilmek için o kişideki güzel yönleri görebilmek gerekir. Ancak kibirli insanlar bunları görmek istemezler. Zira onların gözünde hep en üstün olan kişi kendileridir. Bu nedenle başkalarının sahip olduğu güzelliği, zekayı, aklı, ahlakı veya malı kıskanırlar. Onların sahip oldukları şeylere hased gözüyle bakarlar. Bu hased bazen öyle bir noktaya gelir ki, o kişilerin bütün güzel özelliklerini yitirmelerini bile isteyebilirler. Elbette tüm bunlar enaniyetli kişilerin yalnızca dünya hayatında yaşadıkları kayıplardır. Eğer insan bu hatalı tutumundan vazgeçmez, Allah (cc)'a boyun eğmez ve kibirde ısrarlı davranırsa, hiç şüphesiz ahirette alacağı karşılık çok daha büyük olacaktır.