Yüce Rabbimiz Kuran ile tüm insanları birbirlerine iyiliği emredip kötülükten sakındırmakla yükümlü kılmıştır. Allah (cc), "Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır." (Al-i İmran Suresi, 104) ayetiyle bu yükümlülüklerini insanlara bildirmiştir. Bu sorumlulukları gereği müminler, imkanlarını sonuna kadar kullanır ve çevrelerindeki tüm insanları Allah (cc)'ın dinine çağırır, ahireti hatırlatır ve cehennemden sakındırırlar. Salih müminlerin bu güzel ahlakı Kuran'ın, "Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman eder, maruf olanı emreder, münker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır." (Al-i İmran Suresi, 114) ayetiyle bildirilmiştir.
İnsanların büyük bir bölümü ise, çevrelerindeki kişileri Allah (cc)'a iman etmeye davet etmenin kendilerine verilmiş bir sorumluluk ve ibadet olduğunu düşünmezler. Oysa ki insanlar güzel ahlakı yaşamaya teşvik edilmediğinde din ahlakından uzak bir anlayış giderek yaygınlaşabilir. Bunun sonucunda da kötü ahlak gösteren, gayrimeşru yollara sapan, insanlar arasında ahlaksızlığın yayılması için çaba sarf eden, saygıyı, sevgiyi, şefkati, merhameti, yardımseverliği ve adaleti bir zayıflık belirtisi olarak gören insanların sayısı artabilir. Kimsenin kimseye güven duyamadığı, herkesin menfaat elde edebilmek için birbirini kullandığı, kimsenin kimseye değer vermediği bir toplum modeli ortaya çıkar. Böyle bir toplumdaki insanlar, haksız ve adaletsiz uygulamalar karşısında birbirlerine güzel ahlakı tavsiye etmek yerine, kendilerine zararları dokunmadığı sürece bu gerçekleri görmezden gelmeyi tercih ederler. Bunun sonucunda oluşan ahlak yapısının kendilerine de zarar vereceğini, giderek daha kötü bir ahlakın hakim olduğu bir dünyada yaşayacaklarını, insanlardan sürekli art niyetli tavırlar göreceklerini ise hiç düşünmezlerler.
Daha da önemlisi bu zorlu ortam, karşılaşacakları azap, sıkıntı ve acının sadece dünya hayatıyla sınırlı olan kısmı olacaktır. Allah (cc), Kuran'a dayalı güzel ahlakı benimsemeyen, hayatını Allah (cc)`ın razı olacağı umulan davranışlarla geçirmeyen, kendilerini ve başkalarını kötülüklerden sakındırmayan kimseler için sonsuz azaplarla dolu cehennem hayatını yaratmıştır. Oysa hiç kuşku yok ki, her insan güzel bir hayat yaşamak, karşısındaki kişilerden iyilik görmek, adaletli, vicdanlı tavırlarla karşılaşmak ister. Güzel bir hayat isteyen insanın ise, mutlaka güzellikleri teşvik etmesi, iyilik isteyenin iyiliği yaymak için çaba harcaması, vicdanlı davranışlar görmek isteyen kişinin vicdanlı olmayı tavsiye etmesi, zulme razı olmayanın zalimleri uyarması, kısacası doğruluk isteyen insanın diğer insanları da doğruya davet etmesi şarttır. Yüce Rabbimiz Kuran'da bu hükmünü şöyle açıklamıştır:
"Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah'a ve Resûlü'ne itaat ederler. İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. " (Tevbe Suresi, 71)
Böyle bir ahlak yaşandığında, Rabbimiz dünyada insanlar için güzel bir yaşam kılacağını bildirmiştir. Ahirette ise Allah (cc), salih kullarının yaptıklarının karşılığını, en güzeliyle vereceğini haber vermiştir:
"Erkek olsun, kadın olsun, bir mü'min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. " (Nahl Suresi, 97)