Dünyanın dört bir yanındaki İslam ülkelerinde silahlı çatışmalar, baskıcı rejimler, karşıt görüştekiler arasındaki şiddet ve terör sürüp gidiyor, demokrasi anlayışına tamamen ters düşen darbeler yapılıyor. Irak ile başlayan, Suriye ile devam eden ve en son Mısır’da gündeme gelen bu ilkel müdahaleler, adeta tüm İslam ülkelerinde bir filmin tekrarı gibi görünüyor.
Dünyanın dört bir yanındaki İslam ülkelerinde silahlı çatışmalar, baskıcı rejimler, karşıt görüştekiler arasındaki şiddet ve terör sürüp gidiyor, demokrasi anlayışına tamamen ters düşen darbeler yapılıyor. Irak ile başlayan, Suriye ile devam eden ve en son Mısır’da gündeme gelen bu ilkel müdahaleler, adeta tüm İslam ülkelerinde bir filmin tekrarı gibi görünüyor.
İslam ahlakının yaşanmasını engelleyen ve çoğu İslam ülkesini saran belaların kaynaklarından biri olan bağnazlık nasıl engellenir?
www.turkislambirligimujdesi.com
Günümüzde teknolojik olanakların ve internet bağlantısının gelişmesiyle birlikte insanların büyük bir kısmının genel kültürleri dünya düzeyinde gelişmekte ve modern dünyaya kolaylıkla adapte olmaktadırlar. Bu nedenle modern dünyayı tanıyan insanlara İslam ülkelerinin yasaklamalarla dolu bağnaz bir hayat sunması, bir kısım insanları İslam’dan uzaklaştırmaktadır. Üstelik şu an iç karışıklıkların yaşandığı Müslüman ülkelerin pek çoğunda modernliğe yoğun bir karşı olma yanılgısı da hakimdir. Oysa İslam ülkelerinin yapması gereken, Kuran’da bildirilen ve insanların içini açacak rahat bir hayat tarzını hedeflemeleridir. İslam’ı dünyaya yanlış tanıtan bu bağnazlık tehlikesinden ve modern dünyaya olan düşmanlıktan kurtulmak için yapılması gerekense gerçek İslam ahlakına uyulmasıdır.
Günümüzde pek çok İslam ülkesinde ekonominin düzeltilmesi ile birlikte tüm sorunların çözüleceği yönünde yanlış bir anlayış var. Elbette ekonominin gelişmesi ve halkın refah düzeyinin artması gereklidir. Ancak sadece ekonominin gelişmesi modern bir dünyanın oluşması için yeterli değildir. Pek çok İslam ülkesinin yerleşim yerleri (dini mekanları, müesseseleri, bölgeleri tenzih ederiz) kavruk, siyah, gri-kahverengi ve temiz olmayan bir görünümdedir. Bu şehirlerde güzel binalara rastlansa bile bunlar ruhsuz, doğal güzelliklerden, mutluluk ve sevecenlikten yoksun taş yapılardır. Bu nedenle hiçbir Avrupa ve Amerika şehrinde görülmeyecek derecede bakımsız perişan ve karmaşık bir görüntü bazı İslam şehirlerinde hakim olmuştur. Unutulmamalıdır ki; insana, insan sevgisine ve insanların sanattan estetikten zevk almalarına yönelinmezse kalite ve modern yaşam asla gerçekleşemez. İslam ülkelerinin modern, estetik ve bakımlı hale gelmesi için Kuran’da kastedilen ve Yüce Allah’ın cennette anlattığı kalite ve estetik anlayışının bu ülkelerde hakim olması gereklidir.
Allah’ın Kuran’da anlattığı sanat ve estetik anlayışı üstün bir seviyededir. Binaların temiz, aydınlık, ferah olması, park ve bahçelerin düzenlenmesi, çiçeklerin ekilmesi, heykellerle donatılmış güzel havuzların yapılması, yol boyunca ekilmiş çeşitli meyve ağaçları, büyük sanat merkezleri, galeriler, tiyatro ve konser salonları İslam ülkelerinin genelinde hakim olmalıdır.
İslam ülkelerindeki liderlerin bir kısmının görünümleri, üslupları, kızgınlıkları ve öfkeleri halk üzerinde itici bir ruh hali oluşturmaktadır. Liderlerin büyük bir kısmının konuşmalarında sevgi sözcükleri bulunmamaktadır. Bir kısmı modern bakış açısından uzaktır, sanata, estetiğe ilgileri yoktur. Müzikten, resimden, heykelden hoşlanmazlar. İyi, güzel olan değişikliklerden haberleri olmaz. Halka baskı yapan, sürekli akıl veren, kendilerince hizaya getiren, üst perdeden konuşmalar, mesafeli tavırlar İslam ülkelerinin pek çoğunda karanlık bir ruhu hakim kılar. Bu liderlerin büyük kısmı gençlerle diyalog kurmaz veya kursalar bile soğuk ve üst perdeden konuşurlar. Bu sebeplerden dolayı halk bu liderlerden sıkılır, onları bunaltıcı ve itici bulur. Oysa Kuran sevecen, şefkatli, yumuşak olunmasını emreder. Allah pek çok ayetinde halim karakterli olmayı över ve peygamberlerin halim karakterli olduklarını vurgular:
“... Doğrusu İbrahim, çok duygulu, yumuşak huyluydu.” (Tevbe Suresi, 114)
Gençlerle kolay diyalog kuran, onların isteklerini dinleyip akılcı çözümler üreten, toplumun her kesimini kucaklayan, herkesi seven, şefkatle bakan, esprili, mütevazı bir üslupla konuşan ve güzel söz söyleyen, giyimi, sanata, estetiğe bakış açısı son derece modern liderlerin iktidarda olması, bu liderlerin herkese zengin bir ruhla yaklaşan bir tavır içinde olmaları, Allah’ın inşaAllah İslam ülkelerine güzellik getirmesine vesile olacaktır.
İslam ülkelerinde kadınlar, Kuran ahlakının yaşanmamasından dolayı toplumun en çok baskı ve eziyet gören kesimini meydana getirir. Çünkü bu ülkelerdeki bağnaz zihniyet Kuran’ın tam tersine kadınları, sadece temizlik yapan, hizmet eden, ikinci sınıf bir varlık olarak görür. Hatta kadının kişiliğinin, ahlaki özellikleri ve yeteneklerinin, fiziksel yapısıyla orantılı olarak daha sınırlı olduğuna inanılır. Örneğin toplumda “erkek işi” ya da “kadın işi” diye ayırt edilen konular vardır. Tüm bu sayılanlar nedeniyle birçok toplumda kadınlar mutlu değildirler. Elbette samimi inananlar Allah’ın kadınlara verdiği değeri bilmekte ve kadınlara yönelik geliştirilen bu hurafelere hiçbir zaman inanmamaktadırlar. Fakat bağnaz kişilerin uydurduğu bazı hurafeler sebebiyle bir kısım kişiler tarafından kadınların erkeklerden sözde daha aşağı varlıklar olarak görüldüğü bir gerçektir. İslam adı altında da -bağnaz mantıkta olan bu kişiler-, kadını yarım insan olarak görmeye ve göstermeye çalışmaktadırlar. Örneğin kadınlarla ilgili hurafe sözleri sanki Peygamber Efendimiz (s.a.v.) söylemiş gibi iftira ederek kadınlara kötü muamele edenler bile vardır. Kuran’da kadınların namazı bozacağı ile ilgili bir hüküm yoktur ve Peygamberimiz (s.a.v.) de Kuran’a uymayan böyle bir sözü asla söylemez. Ama bağnaz mantıktaki kişiler haşa kadınla köpeği ve domuzu eş tutarak sözde Müslümanları kadına değer vermeyen ve dışlayan kişiler gibi gösterirler.
• “Namazı bozan şeyler kara köpek, eşek, domuz ve kadındır.” (Sahihi Müslim, Salat 265; Tirmizi Salat 253/338 Ebu Davud, Salat, 110/720)
• "Ev halkının kadının evde kırbacı, sopayı görebileceği bir yere asın. Çünkü bu onları hizaya getirmede, edeplendirmede daha etkindir." (Şevkani, el-Fevaid, Nikah, s.137, h.389/61)
Bu yanlış mantığa göre kadın öyle bir varlıktır ki, sözde her an uygun olmayan bir hareket yapabilir, aklı eksiktir, dolayısıyla sopayı sürekli hazır tutarak kadını hiza etmek gerekir. Bu hurafe sözleri gerçek diye uygulayan bir toplumun sevgisiz ve gaddar olacağı açıktır. Gerçekte Kuran’ın şefkat ve merhametli ruhuyla bağdaşmayan gerçek dışı hurafelerin bir toplumu yaralayacağı da çok bellidir.
İslam ülkelerinde kadınlara yönelik bağnaz düşüncenin çok büyük bir tehlike oluşturduğu açıktır. Elbette fiziki güçleri ve yapıları bakımından bir kadının yapabilecekleriyle bir erkeğin yapabileceği işler birbirinden farklıdır. Ancak bu ayrım kadının akıl ve beceri yönünden de daha güçsüz olması anlamına gelmez. Günümüzde kadınlar pek çok alandaki bilgi ve becerileriyle bu ön yargının geçersizliğini ortaya koymuşlardır. Kuran’da kadınların bilgi, beceri ve yönetme güçlerine Sebe Melikesi örneği ile dikkat çekilmiştir. Allah kadınların yönetici olabileceğini “Gerçekten ben, onlara hükmetmekte olan bir kadın buldum ki, ona herşeyden (bolca) verilmiştir ve büyük bir tahtı var." (Neml Suresi, 23) ayeti ile, kadınların son derece doğru kararlar verebileceğine ise “Ona: "Köşke gir" denildi. Onu görünce derin bir su sandı ve (eteğini çekerek) ayaklarını açtı. (Süleyman:) Dedi ki: "Gerçekte bu, saydam camdan olma düzeltilmiş bir köşk-zemindir." Dedi ki: "Rabbim, gerçekten ben kendime zulmettim; (artık) ben Süleyman'la birlikte alemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum." (Neml Suresi, 44) ayetiyle dikkat çekmiştir.
Unutulmamalıdır ki; ancak kadınlar ve gençler alabildiğince özgür bir şekilde toplum içindeki yerlerini aldıklarında sağlıklı bir ülkeden bahsedilebilir. Bunun için bağnazlığın en büyük mağdurlarından olan kadınlara layık oldukları değerin verilmesi, hak ve özgürlüklerinin korunması, sosyal yaşamda ve siyasette tüm toplum ile eşit konuma getirilmeleri hayati önem taşımaktadır. Eğer kadınlar huzurlu ve rahatlarsa, toplum da huzurlu olur.
Kadın haklarının ön plana çıkartılması, Allah’ın Kuran’da Hz. Meryem (a.s.)’ı bitki gibi yetiştirdiğini bildirerek kadınların zarif, narin, temiz ve değerli olduğuna dikkat çektiği gibi, kadınlara özen, şefkat, saygı ve sevgi gösterilmesi gereklidir. Kadınları “yarım insan” gören, kendilerince aşağılayan bağnaz mantıktaki kişilerin Kuran’la tamamen çelişen düşünceleri yerine, Sebe Melikesi örneğinde olduğu gibi kadınlara toplumun her kademesinde görev veren bir sistemin benimsenmesi son derece önemlidir. İslam ülkelerini yöneten liderlerin bu amaçla, çok fazla sayıda modern kaliteli genç kızlar, başı açık hanımlar, dekolte giyinen bayanlar, çarşaflı ve başı örtülü hanımlarla halkı kucaklayan bir üslup geliştirmeleri, bağnaz zihniyetin değişmesi açısından en hayırlı ve doğru yoldur. Kadınların toplumun her kesimindeki insanlar gibi özgür olmaları Kuran'ın bir emridir.
www.Kuranrehberdir.imanisiteler.com
İslam ülkelerinin neredeyse tamamına hakim olan Kuran dışı kaynaklara ve hurafelere dayanan bağnaz anlayış, yanlış bir şekilde İslam olarak algılanmaktadır. İslam'ın özüyle ve Kuran'ın ruhuyla tamamen zıt olan bağnaz zihniyet, İslam dünyasının genelinin sanat, bilim ve teknolojiden uzak oluşunun, fikri ve maddi geri kalmışlığının sebebidir. Dolayısıyla İslam aleminin sanat, güzellik ve estetiğe de önem vermesi son derece önemlidir. Müslümanlar modernlikleriyle herkese örnek olmalı ve herkesi son derece şık, temiz ve kaliteli bir görünüm ve yaşam şekline teşvik etmeli, özellikle gençlerin de bu yöndeki meşru özgürlüklerini koruyan bir politika izlemelidirler. Özgürlükler her zaman için Müslümanların lehinedir; çünkü din asıl olarak özgürlük ortamında yaşanır.
Dünyanın birçok yerinde Müslümanlık ‘bağnazlık’ olarak algılanır. Bağnazların birtakım hurafeleri, uydurma yasakları, şiddet ve nefret içeren ruh hallerini İslam dini gibi göstermeleri bunun en büyük sebebidir. Bu kişilerin Kitap Ehli’ne bakış açıları da nefret üzerine kuruludur. Oysa İslam’da Kitap Ehli’ne (Musevi ve Hristiyanlara) karşı nefret yoktur. Tam aksine Kitap Ehli’ne karşı şefkat, koruma ve sevgi esastır. Yüce Allah, Maide Suresi 5. ayette Musevi ve Hristiyanların yemeğini Müslümanlara helal kılmıştır. Aynı ayette bir Müslümanın Kitap Ehli’nden bir kadın ile evlenebileceği bildirilmiştir. Yani Kuran ayetine göre bir Musevi veya Hristiyan nefret duyulacak bir varlık değil, Müslümanın dünya ve ahiret hayatını birlikte geçireceği eşi, sevdiğidir. Araf Suresi’nin 159. ayetinde Allah Museviler arasından “hakka ileten bir topluluk” olduğunu bildirir. Al-i İmran Suresi 113, 114 ve 199. ayetlerde, Kasas Suresi 52. ayette, Nisa Suresi 162, Bakara Suresi 62, Maide Suresi 12 ve 69. ayetlerde Allah, “Allah’a derin bir imanla iman eden Musevi Hristiyanların varlığını” haber vermiş, onları güzel bir ecirle müjdelemiştir. İşte bir kısım bağnazların nefretle andığı Kitap Ehli, Kuran’a göre Müslümanların dostu, arkadaşı, hatta eşidir. Bu nedenle İslam ülkelerinin yapması gereken Avrupa’ya kapılarını açması, İsrail’le bağlantı içinde olmasıdır. Kitap Ehli’nin Allah’ın kulu olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle dindar Hristiyanlara ve Musevilere karşı öfke beslemek, onlardan nefret etmek Kuran’a göre günahtır ve Kitap Ehli’ne karşı da çok yakışıksız bir tavırdır.
İslam liderlerinin yapması gereken Hristiyanları ve Musevileri de yanlarına alıp şefkatle kucaklamalarıdır. Dostluk ve kardeşlik ruhunun Peygamberimiz (s.a.v) dönemi, sahabe dönemi gibi tüm İslam alemini sarması gerekir.
Sayın Adnan Oktar: “Bağnaz zihniyet ortadan kalktığında, Avrupa Birliği Türkiye’yi hemen kabul eder...”
Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne almama nedenleri bağnazlık. Bu düzeldiğinde derhal alırlar. Bunun dışında almazlar.
Günther Oettinger’in “Diz üstü sürünerek gidip Türklere ‘Bize katılın’ teklifinde bulunacaklar” sözleri, hoşumuza gitsin, gündem olsun, manşet olsun diye söylenmiş bir söz. Nitekim istediği gibi bütün gazetelerde de sürmanşet oldu. Yoksa hiçbir Avrupalı öyle bir şey yapmaz. Öyle bir şey yok.
Yani adamın hayatını felç edecek bir tavırdan bahsediyorsun sen. Mesela iltifat da yasak. Avrupalılar birbirlerine iltifat ederler. İltifat yasak, gülmek yasak. Parfüm yasak, diş fırçası bile yasak. Mesela kadının allık sürmesi yasak, dudak boyası kullanması yasak. Oysa Avrupalılar hep bakımlı gezerler. Tertemiz, bakımlı gezerler ama bu yasak, haram. Hepsine fasık gözüyle bakacaklar, hepsine acayip insan gözüyle bakacaklar. Adam buna tahammül edebilir mi? Sıkılır, rahatsız olur. Bir insana bir insan sürekli bu gözle bakarsa, nasıl rahat etsin o insanın yanında? Böyle suçlayan ve aşağılayan bir üslup kullanırlarsa adamın izzet-i nefsine dokunur. Rahat yaşayamaz.
Mesela bu mantıkta süslü, bakımlı bir ev olmuyor, yani aklına gelen her şey yasak. İnanılır gibi değil. Böyle bir hayatı istemezler. Böyle hayatı isteyenleri de istemezler.
Dolayısıyla bu geçiştirilecek bir konu değil. Ortada böyle büyük bir hastalık var. Bütün bunların bağnaz insanların görüşü olduğunun; Kuran’ın, İslam’ın bu şekilde olmadığının anlatılması lazım. (Adnan Oktar, 22 Şubat 2013, A9 TV)
Bağnazlar asla Kuran’da yeri olmayan yasaklarla insanların özgürlük içinde yaşamalarını kısıtlarlar. Onlara göre gülmek, müzik dinlemek, parfüm kullanmak, masada yemek yemek, çatal-bıçak kullanmak haramdır. Kadınlar eve kapatılması gereken, süslenmesine güzel giyinmesine izin verilmeyen yarım insanlardır. Bazı hayvanlar lanetlidir. Örneğin kertenkele öldürmenin sözde sevap olduğu gibi dinde asla yeri olmayan hurafelere inanırlar. Namaz kılmayanın öldürülmesini, zekat vermeyenin boynunun vurulmasını, oruç tutmayanın hapsedilmesini isterler. Hayatı güzelleştiren sanat ve estetiği ve müziği yasaklarlar. Kaliteyi arttırdığı halde, eleştiriyi, özgürlüğü ifade ettiği halde, farklı görüşleri yasaklarlar.
Oysa İslam şefkat dinidir ve Kuran’ın hükmü gereği “dinde zorlama yoktur” (Bakara Suresi, 256). Bağnazların çıkardığı dehşet dinindeki gibi “dinini değiştireni öldürün!” şeklindeki vahşete dayalı düşünce yapısı İslam dininde kesinlikle yoktur. İslam insanlara düşünce, ibadet ve ifade özgürlüğü sağlayan, insanların her türlü hakkını koruma altına alan ve daha da önemlisi insanlara gerçek özgürlüğü sunan bir dindir. Unutulmamalıdır ki; Allah insanlara kolaylık, rahatlık, mutluluk ve neşe diler. Allah kullarına zulmedici değildir. Allah'ın emri olan din insanlara en huzurlu, en mutlu, en güvenli, en asil, en kaliteli, en rahat, en zevkli yaşamın nasıl olacağını gösterir.
İslam ülkelerinde sözde demokrasi adına halkı ezmeyi, yok etmeyi, acı çektirmeyi alışkanlık haline getirenlerin, kargaşalardan ahlaksızca menfaat edinmeye çalışanların, Müslümanların özgür seçimlerine zerre değer vermeyenlerin, daha da acısı Müslümanları neredeyse insan yerine koymayanların sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Bu durum özellikle Suriye ve Mısır örneklerinde görülmektedir. İslam ülkelerinin pek çoğundaki bağnaz zihniyetin ve İslam’da yeri olmayan ağır cezalandırma sisteminin, fikrinden başka hiçbir suçu olmayanları tutukladıklarına, çocukların kadınların üzerine kurşunlar yağdığına, keskin nişancıların görev başında olduklarına, baltacıların dehşet saçtıklarına tüm dünya şahit olmaktadır. Özellikle bu ülkelerdeki derin devlet yapılanmaları bağnaz zihniyeti sebep göstererek sürekli yeni kavga çıkarma yönünde hareket etmektedir.
Oysa halkı birbirine karşı kışkırtıp fitne çıkarmak, düşman görmelerini engellemek ve demokratikleşmenin önünü açmak son derece kolaydır. Özgürlükleri genişleten, modernliği teşvik eden, bilimi ve sanatı destekleyen, herkese birinci sınıf insan olduğunu hissettiren, durağan ve ağır bir yapı yerine zinde, dinamik, modern ve kaliteli bir yapının benimsenmesi bu oyunu bozacaktır. “Yaşam alanımıza karışılıyor” düşüncesinin değişmesi ve fitne odaklarının susturulması için halkın isteklerini dile getiren bir temsilciler heyetinin kurulması bu oyunun bozulmasında etkili olacaktır. Tek yönlü dayatmacı ve yasaklayıcı bağnaz zihniyetin değişmesinin en etkili yöntemlerinden biri de budur. Gençlerden, farklı kesimlere mensup halktan, açık ve kapalı hanımlardan, farklı mezhepler, siyasi görüşler ve dinlere mensup kişilerden seçilecek bir temsilciler heyeti ile herkesin istediğinin dinlenmesi, alınan kararların bu heyetle istişare edilmesi Kuran ahlakına da uygun bir tavırdır. Kuran’ın bu emrini en güzel şekilde hayatına geçiren Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) de, “Kim bir işe girişmek ister de, o hususta Müslüman biri ile müşavere ederse Allah onu işlerin en doğrusunda muvaffak kılar.” (Kütüb-i Sitte, 16. Cilt) sözleriyle, istişare konusunda hayatı boyunca tüm müminlere örnek olacak bir tutum sergilemiştir.
Farklı düşüncelerin, kişilerin farklı bakış açılarının ve eleştirinin eksikliklerin giderilmesine ve kalitenin artmasına vesile olacağı unutulmamalıdır.
İslam adına ortaya çıkan bir siyasi hareketin esas alması gereken ölçü bağnazlık değil, Kuran'da öğütlenen sevgi, şefkat, hoşgörü, adalet ve demokrasi anlayışıdır. Özellikle toplumun geneline sevgi ve saygı ruhunun yerleştirilmesi, her görüşten her akımdan her dinden her inançtan insanların kucaklanması, haklarına, özgürlüklerine, rahat ve konforlarına titizlik gösterilmesi son derece hayatidir. Farklı fikir ve inançlara sahip insanlar beraber yaşayabilmeli ve birbirlerine saygı ve sevgi duyacakları bir zemin sağlanmalıdır. Bunu sağlamak İslam ülkelerinin ana görevidir.
Tüm Müslümanların modern, dışa dönük, sevgi dolu, sanatı estetiği savunan bir sistem geliştirmeleri İslam dünyasının dünyaya örnek olmasını sağlayacaktır. Bağnazların geliştirdiği ölü klasik sistem özellikle son yüzyılda ortaya çıkmıştır. İslam ülkelerinin pek çoğunda hakim olan bu bağnazlığı aslında bu sistemi ortaya çıkaran kişiler de istememektedirler. Ancak tüm İslam alemi bu bağnazlık belasından kurtulamamaktadır. Gerçekte İslam dünyası içinde büyük bir yekûn oluşturan modern bir kesim vardır. Onlar da bağnazlığın getirdiği bu sistemi istememektedirler, ancak bağnaz diktatör zihniyet onları da sindirmekte ve kurulan sistem herkesi kilitlemektedir.
Bu sistemin aşılması için darbe, iktidar, koalisyon, ABD işgali hiçbir şekilde çözüm olamaz. Tam aksine çok daha karmaşık hale gelir ve Allah esirgesin tüm dünya bu sistemin içinde büyük bir belaya doğru sürüklenir. Bugün İslam aleminin içinde bulunduğu açmazın tek çözümü Allah’ın Kuran’da bildirdiği gerçek Müslüman anlayışına teslim olmaktır. Allah’ın Kuran’da bildirdiği Müslümanlık anlayışı sevgi, adalet, hoşgörü, barış, özgürlük, kalite, temizlik, estetik, güzellik ve modernliktir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hadislerinde bildirdiği tüm ahir zaman alametleri birebir çıktığı halde görmezden gelinmesi ve Allah Kuran’da farz olarak bildirdiği halde İslam alemi içindeki bağnaz kişilerin İttihad-ı İslam'a, Hz. İsa (a.s.)'a ve Hz. Mehdi' (a.s.)’a karşı olmaları İslam dünyasındaki huzursuzluğun bir diğer nedenidir. Müslüman alemindeki parçalanmışlığın, kan dökülmesinin milyonlarca insanın acı ve ızdırap çekmesinin nedeni de budur. Bu kişiler İslam aleminde yaşanan sıkıntıları büyük bir mantıksızlıkla ABD ve Rusya’ya yüklerler. Oysa asıl suç Allah’ın emri olduğu halde İttihad-ı İslam'ı bilerek veya bilmeyerek engelleyen bağnazlığın pençesinden çıkamayan Müslüman aleminindir. Müslümanlar birlik olsalar, Allah'ın emrini yerine getirip İttihad-ı İslam'ı oluştursalar ve Kuran’da bildirilen modern İslam’ı yaşamaya başlasalar Allah’ın izniyle İslam dünyasının üzerindeki kara bulutlar hızla kaybolacaktır.