İnsanlar yüksek sevgi gücüne ulaşabilen, yardımseverliği, fedakarlığı bilen, Allah’ın değerli kullarıdır. Bu özellikler bilhassa zorluk ve sıkıntı zamanlarında daha da önem kazanır. Suriye’deki son mülteci krizi de bu değerlerin en güzel örneklerinin yaşandığı bir olay olmuştur.
Öyle ki binlerce insan yardım için seferber olmuş; kimi para bağışında bulunmuş, kimi kamplarda gönüllü olarak çalışmıştır. Hayır kuruluşları kampanyalar başlatırken, birçok ülke, ekonomik güçleri kısıtlı olmasına rağmen kapılarını mültecilere açmıştır. Örneğin Türkiye, Lübnan, Ürdün, Irak gibi ülkeler çok güçlü olmayan ekonomilerine rağmen Suriyeli mültecilerin çoğunluğuna ev sahipliği yapmaktadırlar. Sadece Türkiye tek başına 3.1 milyon mülteciye sahip çıkarken Lübnan 1.1 milyon mülteciye kapılarını açmıştır. Aynı şekilde, Almanya ve Sırbistan da binlerce Suriyeliye barınma imkanı sağlayarak yardım elini uzatmıştır.
Uluslararası Olimpiyat Komitesi örnek bir dayanışma ruhu sergileyerek 2016 Olimpiyat Oyunları için mülteci atletlerden oluşan özel bir takım oluşturmuş, Hristiyan gruplar da bağış kampanyaları düzenleyerek, çoğunluğu Müslüman olan Suriyeli mültecilere yardım etmişlerdir.
Tabi ki, bunlar güzel haberlerdir. Ancak dünya çapında mültecilere yönelik bakışın çoğunlukla umursamazlık olduğu da bir gerçektir.
Kısa bir hatırlatma yapmakta fayda var: Suriye’deki amansız iç savaş başta olmak üzere, Afganistan’daki çatışmalar, Kuzey Afrika’daki fakirlik ve savaş ortamı, dünyada bugüne kadar görülmüş en büyük mülteci krizinin meydana gelmesine yol açtı. Bu yüzden çoğunluğu kadınlar, çocuklar ve yaşlılardan oluşan milyonlarca insan, evlerini ve yurtlarını, güvenli bir yaşam ümidiyle terk etmek zorunda kaldılar.
Böyle bir durumda dünyanın geri kalanından beklenen normal reaksiyon, sıcak bir karşılama ve yardım eliydi. Ancak bu olmadı. Dünyanın büyük çoğunluğu soğuk bir tavırla mültecilerin yaşadıkları zorlukları görmezden geldi. Ve bu kayıtsız tavır, birçok acı sahnenin yaşanmasına neden oldu.
Bugün sadece Suriye içinde 6.1 milyon insan mülteci konumunda iken 13 milyon Suriyeli,insani yardıma muhtaç durumda. 4.5 milyon Suriyeli Türkiye, Ürdün ve Irak’a mülteci olarak sığındı. Söz konusu ülkeler yardım için ellerinden geleni yapıyor olsa da, bu konuda büyük zorluklar yaşandığı bir gerçek.
Uluslararası toplum mültecileri istemediği gibi mali yardımda bile bulunmakta isteksiz davranıyor. Örneğin Birleşmiş Milletlerin uluslararası toplumdan yardım çağrısı büyük ölçüde cevapsız kalmış durumda.
2014 yılından bu yana 10,000’den fazla kadın, çocuk, bebek ve yaşlı, Avrupa’da güvenli bir hayata kavuşabilmek umuduyla çıktıkları tehlikeli Akdeniz yolculuğunda boğularak hayatlarını kaybetti. Oysa ki, bu vahim tablo, maddi yardım ve ortak bir çabayla kolaylıkla önlenebilirdi. Tabii ki tüm Avrupa’nın ya da Avrupalı liderlerin bu şekilde kayıtsız kaldığını söyleyemeyiz. Birçok Avrupalı lider ve insan da mültecilere yardım için ellerinden geleni yaptı.
Mültecilere yönelik umursamaz tavır rahatsız edici boyutlarda olsa da, Müslümanlar olarak bu kayıtsızlığın nedenlerini anlamaya çalışmamız gerekir. Önyargı ve korku, bu soğuk tutumun arkasındaki ana sebepler gibi görünürken, bu önyargı ve korkunun da hatalı bir şekilde, Müslümanlarla bağdaştırılan terör ve geri kalmışlıktan kaynaklandığı yadsınamaz bir gerçek.
Öncelikle, İslam’da şiddete ve gerici bir yaşama kesinlikle yer yoktur. İslam, dini, dili, milliyeti ne olursa olsun, herkese karşı sevgi, şefkat ve bağışlamayı teşvik eder. Üstelik, gerici bir yaşam tarzı bir yana, Islam hayatın her alanında en üst düzeyde kaliteyi, modernliği ve sanatı teşvik eder.
Bu nedenle dünyada şu anda Müslümanlarla bağdaştırılan görüntü, Islam’dan değil, bu yanlış imajı veren kişilerin hurafeler ve geleneklere dayanan dinlerinden kaynaklanmaktadır. Yanlış bir şekilde İslam olarak tanıtılan bu hurafe dininden dolayı, Müslümanlar altın çağlarını yaşadıkları ihtişamlı günlerini geride bırakmış, sürekli bir gerileme içine girmekten kendilerini alamamışlardır.
Bugün, İslam adına hareket ettiğini iddia eden terör örgütleri Kuran’ı değil, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’e atfedilen uydurma hadisleri ve kabile kültürlerinin hurafelerini uygulamaktadırlar.
Ancak Müslüman olmayanların bu detayları bilmemesi ve medyanın tek yanlı negatif yayınlarının da etkisi ile önyargı tuzağına düşmesi hiç de şaşırtıcı değildir.
Bu yüzden Müslümanlar olarak bize düşen görev, Kuran’a dayanan gerçek sahabe İslam’ına dönmek ve bu şekilde tüm dünyaya modernliğin, kalitenin ve güzelliğin gerçek anlamını göstermektir. Bu yapıldığında, dünya mültecilere yardım etmekle kalmaz, Müslümanlarla dost olmak için şevkle harekete geçecektir.
Adnan Oktar'ın New Straits Times & EKurd Daily'de yayınlanan makalesi:
http://www.nst.com.my/news/2016/11/191722/indifference-towards-refugees
http://ekurd.net/indifference-towards-refugees-2016-11-25